• BIST 10057.53
  • Altın 2425.048
  • Dolar 32.2428
  • Euro 34.7943
  • İstanbul 16 °C
  • Diyarbakır 19 °C
  • Ankara 11 °C
  • İzmir 20 °C
  • Berlin 20 °C

Birlik, muhataplık ve temsiliyet...

Fehim Işık

Birlik” tartışmaları Kürtlerde yeni değil. 1978-1979’lardan bu yana Kürt siyasetinde, iş ve güç birlikleri, siyasal birlikler tartışılıyor. Zaman zaman ciddi ve önemli adımlar da atıldı. 1979’da DDKD, KUK ve Özgürlük Yolu gruplarının oluşturduğu UDG, bu yönde atılmış ilk ve önemli adımlardan biridir. Bu birlik girişimi 12 Eylül’e tosladı.

Süreç içinde siyaset araçları ile Kürt siyaset aktörlerinin güç dengeleri değişti. Ama birlik girişimlerinde herhangi bir azalma olmadı. Tam aksine bu girişimler sonuçları itibariyle pek başarılı olmasa da giderek arttı.

1980’den hemen sonra Suriye’de yapılan ama Kürt kamuoyuna pek yansımayan bir girişimden söz edilir. Suriye’ye kaçan tüm Kürt örgütlerinin birlikte silahlı mücadele vermesi için peşpeşe çeşitli toplantılar yapılır, ancak bu toplantılardan sonuç çıkmaz. PKK, 1984’te tek başına silahlı mücadeleye başlar. Aynı yıllarda PKK ve bazı Türkiyeli illegal örgütler birlikte anti faşist bir cephe kurarlar. PKK dışındaki Kürt örgütleri ise TKP ve TİP gibi örgütlerle Sol Birlik adı altında bir araya gelirler. Sol Birlik girişimini 1988’de kurulan TEVGER takip eder.

Siyasetin yeniden ülke zeminine yansımasıyla zorunlu birlikler ortaya çıkar. 1990’da kurulan Halkın Emek Partisi (HEP), zorunlu bir birlikti. Eğit-Der, Eğit-Sen, İHD ve benzeri sivil toplum kuruluşları, demokratik kitle örgütleri farklı siyasi yapılardan gelen kadroların biraz da zorunlu olarak birlikte çalıştıkları “birlik zeminlerine” dönüştü. Bu durum zaman zaman sıkıntılar yaratsa da kadroların birlikte çalışma kültürüne olumlu etkiler yapıyordu. Aynı yıllarda Kürt-Kav gibi kültür kurumları da birlikte çalışma zemini açısından önemli işlevler gören sivil yapılanmalardı. 1993’te Kürt örgütlerinin imzaladıkları protokoller sonrasında kurulan DEP ise tam anlamıyla bir cephe hareketiydi. Bu cephe hareketinin illegal yansımaları ülke dışında daha programlı bir şekilde sürdürülüyordu. DEP’in kuruluşu ile aynı dönemde yurt dışında başlayan Kürdistan Cephesi’nin kurulma girişimi, ne yazık ki başarısızlıkla sonuçlandı. Bu cephe kurulmadı ama örgütler yurt dışında uzun yıllar birlikte çeşitli platformlarda ortak çalışmalar yürütebildiler. Bu tür genel birliklerin yanı sıra DDKD, KUK ve KAWA siyasetlerinin birlikte oluşturdukları Yekbun ve PYSK gibi örgütler de birlik açısından atılmış önemli öznel adımlardı.

Yurt içinde farklı kulvarlarda siyaset yapan legal partiler de esasen zımni veya programlı birlik amaçlı girişimlerin sonuçlarıdır. Her biri bir siyasal hareketin yörüngesinde olsa bile sonuçta tüm legal partilerde ana akım illegal siyaset yapılarının dışında yer alan farklı anlayışlara sahip kadrolar da çeşitli görev ve sorumluluklar üstlendiler.

Kuzey’de ağırlıkla legal zeminde gelişen ciddi birlik girişimlerini ise 2005’ten bu yana irdelemekte yarar var. Örneğin gelinen aşamada çalışmalarını dondursa bile TEVKURD önemli ve kanaatimce bir o kadar da etkili bir birlik girişimiydi. TEVKURD, siyaset tarzı olarak meşruiyeti benimsedi ve program olarak Kürdistani bir girişim olduğunu açıkça ilan etti. TEVKURD içinde farklı görüşleri benimseyen tüm kesimler neredeyse vardı. İslamcısından komünistine, liberalinden bağımsızlıkçısına ve federasyoncusuna kadar her görüşten kadronun çalışmalarında yer aldığı TEVKURD, aynı zamanda birçok girişimin oluşumuna da ilham kaynağı oldu. DTK’den Lêgerîn ve Devrimci Demokratlar Grubu’na kadar birçok oluşum, farklı bakış açıları ve programa sahip olsalar da esas olarak TEVKURD’un meşruiyet zemininde yürüttüğü siyasal mücadeleyi benimsedi. Bu girişimler, ne yazık ki bugün de birliğe giden yolda sorun olarak tartışılan PKK eksenindeki Kürt siyasal hareketinin değerlendirilmesi noktasındaki farklılıklar nedeniyle, sonuca ulaşamadı. DTK en kitlesel yapı olmasına rağmen, zaman içinde BDP’nin farklı bir versiyonuna dönüşmekten kurtulamadı. Diğerleri ise etkisizleşerek ya kapılarına kilit vurdular, ya da sessiz sedasız çalışmalarını bitirdiler. Bir kısmı ise birlik programı etrafında kümelenseler bile en nihayetinde kendi geleneklerinin sürdürücüsü olmayı aşamadılar.

Kürt hareketinin birlik ihtiyacı ve girişimleri henüz bitmiş değil. Her ne kadar istenilen sonuca ulaşmasa da her yeni girişim eskinin deneyimi üzerinde daha da somutlaşarak yürütülüyor. Geçtiğimiz yıl yapılan Türkiye’de Kürdistan Konferansı bu anlamda atılmış en önemli adımlardan biridir. Türkiye’de Kürdistan Konferansı’nda tüm Kürt siyasal çevreleri, tek tek bağımsız aydınlar, bunun yanı sıra Kürdistan’daki tüm halk, ulus ve inanç grupları, bireyler veya kurumlar düzeyinde temsil ediliyordu. Bu konferansta sorunlar da somut ve bir o kadar da olgun biçimde tartışıldı. Esasen bu konferans ile Kürdistan Konferansı’na giden yoldaki taşlar temizlenmek isteniyordu. Nispeten etkili de oldu. Bunu tamamlayan bir diğer çalışma ise geçtiğimiz Mart ayında Diyarbakır’da yapılan “Ortak Akılla Kolektif Birlik” toplantısı oldu. Bu toplantı sonrasında hem birliğin, hem de siyaseten etkili bir rol oynamanın yol haritası çizildi denebilir.

Kürtlerin birliği önündeki tüm engeller kuşkusuz aşılmış değil. Ama aşılamaz diye bir engel de yok. PKK’nin en etkin ve belirleyici güç olması, yer yer kendi dışındaki siyasal yapıları ve kadroları dışlaması, onları tanımaması, PKK dışındaki diğer Kürt hareket ve aydınlarının bir kısmının da PKK’ye zaman zaman ‘esas düşman’ gözüyle bakması, birliğin, birlikte mücadelenin önündeki en önemli engellerdir. Kürt hareketinin bu olumsuzluğu bertaraf etmesi için Kürt aydınlarının ve siyasetçilerinin birlikte mücadele önündeki engellerin aşılması noktasında iyileştirici, kolaylaştırıcı rol oynaması gerekli, hatta zorunludur...

Birliğin yanı sıra muhataplık sorunu da birbirinden farklı düşünülmemesi gereken olgulardır.

Muhataplık sorununa iki farklı noktadan bakılması gerektiğine inanıyorum. Sorunun bir boyutu direkt PKK’yi ilgilendiriyor. Bu boyutta, BDP de dahil PKK dışındaki hiç bir gücün muhatap olamayacağına, olmaması gerektiğine inanıyorum. Sorunun bu boyutunda aracı olunabilir, ama muhatap olunamaz. Çünkü PKK silahlı mücadele veren, halen dağda silahlı güç bulunduran, çokça militanı cezaevlerinde bulunan bir örgüttür. Eğer bu örgüt silaha ve şiddete son verecekse, muhatap yine bu örgüttür.

Diğer boyut ise Kürt sorununun çözümü boyutudur. Muhataplık boyutunda karmaşa yaşanan sorun biraz da bu sorundur.

Kanaatim odur ki Kürt sorununun çözümünde muhatap Kürt halkının seçilmiş temsilcileridir. Yerel yönetimlerden parlamentoya kadar tüm organlarda yer alan seçilmişler, en antidemokratik yaklaşımlara rağmen halkın oylarıyla seçilmiş ve işbaşına gelmişlerdir. Bunlar meşru olmanın yanı sıra yasal/hukuki temsilcilerdir; çünkü Kürt halkının oylarıyla seçilmişlerdir.

Elbet seçilmişleri muhatap görmek, seçilmişler dışındakilerin rolü olmayacağı anlamına gelmez. Bu da seçilmişlerin maharetidir. Seçilmişler, şimdiye kadar yaşandığı gibi kendilerini sadece kendilerine oy verenlerin temsilcisi olarak görürlerse, muhataplık konusunda da sıkıntı yaşarlar. Bir itirafçı Diyarbakır Belediyesi’nde seçilen başkana oy vermemiş olabilir; bir başka korucu, parlamento seçimi için oyunu başkasına vermiştir. Ama bu seçilmiş belediye başkanının kendisine oy vermeyen Diyarbakır’daki itirafçının ya da seçilmiş parlamenterin, kendisine oy vermeyen korucunun temsilcisi olmayacağı anlamına gelmez.

Örnekleri bu kadar uçtan özellikle verdim. Bu kadar uçtaki insana bile temsilci olmayı göze almaktır, seçilmiş olmak. Seçilmişler bunun mekanizmalarını oluşturmak ve her kesimin görüşlerini almak, onların temsiliyetini layıkıyla yerine getirmek zorundadır. Kürt hareketi açısından bu anlamıyla sıkıntı kanaatimce muhataplık değil, seçilmişlerin temsiliyet mekanizmalarını oluşturma sorunudur. Oy vermeyen “Temsilcim,” değil, der tanımaz; oyu alan da “Oy vermedi, benim gibi düşünmüyor, bana düşmanlık yapıyor,” der ve oy vermeyeni de temsil ettiğini düşünmez ise sorun aşılmaz...

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89