• BIST 10276.88
  • Altın 2390.367
  • Dolar 32.335
  • Euro 34.7427
  • İstanbul 14 °C
  • Diyarbakır 21 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 21 °C
  • Berlin 15 °C

Arap Baharı, Suriye ve Kürtler

Süleyman Çevik

2011 yılının başından bu yana Tunus’tan başlayıp Arap dünyasının birçok noktasına yayılan ve “Arap Baharı” denilen halk hareketlerinin sonucu olarak birkaç yerde iktidar değişikliği oldu.

Yılların diktatörleri ayaklanmaların ilk zamanlarında Tunus ve Mısır’da umulmadık bir şekilde devrilip tahtlarını bırakmak zorunda kalınca sadece dünya değil, Arapların kendisi bile bu sonuca şaşırdı. Çünkü bu tarz iktidar değişikliği bu coğrafyada pek alışık olduğumuz bir durum değil.

Meydanlarda var güçleriyle Arap liderlerine “kanımız, canımız sana feda” diye tezahüratta bulunan Araplar peki nasıl oldu da bir anda “Arap Baharı” diye adlandırılan halk hareketlerini başlattılar?

Zira halklarına zulüm ve acıdan yana ne varsa fazlasıyla veren, bir ömür boyunca tahtlarını korumak için çokça kan döken ve yönetime karşı olan her hareketi en sert şekilde bastıran bu diktatörlerin hiç devrilmeyeceğine inanılıyordu.

Söz konusu sebeplerden dolayı bu ülkelerin içinde güç olarak kabul edeceğimiz bir muhalefet hiçbir zaman olmadı; veya muhalif olarak ortaya çıkan güçler de iktidarlara karşı duramadı ve kendi ülkelerinden kaçmak zorunda kaldı.

Süreç içinde bu liderleri de seven oldu, sevmeyen de. Fakat diktatörlüklerde seven de sevmeyen de sever gibi davranmak zorundadır.

Böylesi bir davranış yaşadığımız İslam coğrafyasında sıkça rastladığımız bir durum. Ancak alışık olmadığımız durum, gözü pek birilerinin bu diktatörlerin ipini çektiği, arkasından da bu dalgaya güç veren halk hareketlerinin gelmesidir.

Şu an Arap coğrafyasında yaşadığımız durum budur.

Denilebilir ki bu ayaklanmalara tek gölge düşüren olay ise Libya lideri Kaddafi’nin NATO bombardımanı sonucu tahttan indirilmesi ve hazin bir şekilde linç edilmesidir.

NATO’nun desteği olmasaydı Kaddafi kolay kolay devrilmezdi. Bunun en iyi örneği Suriye’de yaşanıyor. Mesela batıdan askeri desteği bulamayan Suriyeli muhalifler, Beşşar Esad’ı deviremiyor.

Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’de iktidarlar bir şekilde değişti. Ancak 2011 yılının Martı’ndan bugüne Suriye’de süren ve binlerce kişinin ölümüne sebep olan olayların nereye varacağı belirsiz.

Suriye’nin mevcut yönetimi giderse, gelen gideni aratır mı diye Amerika, Batı ve İsrail gibi güçlerde bir endişe var.

Bir de ortada İran faktörü var; İran’ın bölgeyi ateşe atmasından korkuluyor. Bugün mevcut Suriye yönetiminin arkasında başta İran olmak üzere Şii dünyasının desteği var. Rusya ve Çin gibi iki süper güc de şu anda mevcut Suriye yönetimini destekler mahiyete bir siyaset takip ediyorlar ve Suriye’nin aleyhinde olan kararlara engel oluyorlar.

Geçmiş dönemlerde bu devrik liderleri iktidara taşıyanlarla, bugün onlara kapıyı gösterenlerin aynı güçler olduğunu bilenler için bu yapılanlar çok da şaşırtıcı değil.

Gelenlerin eskilere göre daha özgürlükçü ve demokrasiyi getirecekleri de şüpheli. İngiltere gibi bir ülkede okuyup ülkesinin başına geçen Beşşar Esad geçen onca zaman içinde dünyanın bu kadar değişmesine rağmen babasından pek de farklı davranmadı ve belki de Suriye’nin derin devletine tam anlamıyla sahip olamadı.

Zihniyetler değişmedikçe ve devletlerin halka yönelik baskısı ve zulmü sona ermedikçe görünen o ki insanlar bu coğrafyada korkuyla yaşamaya devam edecekler. Bu ülkelerde yaşayanlar yönetimleri sevmeseler de seviyormuş gibi görünecekler. Ve “eski kral öldü yaşasın yeni kral” misali gelen yeni diktatörlere alkış tutmaya devam edecekler.

Dolayısıyla iktidarların değiştiği bu ülkelerde serbest seçimler olmadıkça, insanlar hesap sormayı öğrenmedikçe ve yönetimler de halka hesap vermedikçe yeni gelen eskinin devamı olacak ve zülüm bu coğrafyada var olmaya devam edecek.

Geçmişte de Ortadoğu’ya dizayn verenler bölge dışından gelenlerdi; bugün de bölge dışarıdan dizayn ediliyor. Halkın gözünde yıpranmış olan eski liderler gönderiliyor; gelecekte bu bölgedeki çıkarları zedelenmesin diye yeni liderler tayin ediliyor… Eskinin başkan yardımcıları, bakanları, genelkurmay başkanları ve askerleri yeni yönetimlerin liderleri oluyorlar.

Batılıların yönetim değişirse Suriye’de ne olacak endişesi müdahaleye kapıları kapatıyor. Arap baharı diye kamuoyunda bilinen ve Araplara özgürlük getirdiği iddia edilen bu ayaklanmalar Suriye halkına ölüm ve acı getiriyor. Ortadoğu’nun en acımasız diktatörleri arasında yer alan Hafız Esad’ın yerine geçen oğlu Beşşar Esad ve Suriye’nin derin devleti de Hafız Esad’ı aratmıyor.

2011 yılının Mart ayında başlayan Suriye’deki olaylar bir yılını dolduruyor. O zamandan bu yana Suriye’deki ölümler binleri aşmış durumda ve bu sayı her gün daha da artıyor.

1946 yılında bağımsızlığını kazanan ve 1970-2000 yılları arasında Hafız Esad tarafından yönetilen Suriye’de mevcut yönetim sanıldığı kadar da güçsüz değil. Devletin çok sağlam bir istihbarat ağına sahip olduğu Suriye’de aslında bir çok kesim de yönetimi destekliyor.

Suriye’de halkın kahir ekseriyeti Sünni Arap. %12 Nusayri, %10 Kürt ve %10 da Hıristiyan olan kesim bunun dışında. Başta Nusayriler olmak üzere senelerdir yönetimin avantajlarını kullananlar Beşşar’ın gitmesini istemiyorlar.

Suriye’nin Kürt meselesinde de sicili çok bozuk. Ülkesindeki yüzbinlerce Kürd’e kimlik dahi vermeyen Suriye Kürtlerin desteğini kazanmak için yaptığı birkaç hamle de sonuçsuz kaldı. Böylece Kürtler bir nevi tarafsız kalarak hem yönetim hem de muhalifler karşısında en az zararla kurtulmaya çalışıyorlar.

İşin bir de Türkiye ile ilgili yönü var. Türkiye’nin de Suriye’nin de Kürt meselesi var. Olayların başlangıcına kadar Türkiye ile sarmaş dolaş olan Suriye yönetimi bugün olayların bu kadar yayılmasının nedenlerinden biri olarak Türkiye’yi görüyorlar. Başbakan Erdoğan’la Beşşar Esad’ın samimiyeti şimdi tam tersine dönmüş durumda. Dışişleri Bakanı Davutoğlu resmi-gayri resmi 61 kez Suriye’ye gitmiş gelmiş. Aslında her gidiş ve görüşme strateji belirleme amaçlı olmuş. Şüphesiz bu görüşmelerin en ağırlıklı konusunun Kürt sorunu olduğunu rahatlıkla belirtebiliriz. Bir Dışişleri Bakanı niye bu kadar çok Suriye’ye gidebiliyor?

Bugün gelinen noktada iki komşu ülkenin yönetimleri arasında ciddi sorunlar var. Suriye’deki yönetimin hemen gideceğini hesaplayan Türkiye erken karar verdi ve ne zaman gideceği belli olmayan söz konusu yönetim ile ciddi sorunlar yaşıyor. Öyle ki bir an önce Beşşar Esad gitsin diye Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalesinden bahsediliyor.

Bütün hesaplarını Beşşar Esad’ın gitmesi üzerine yapan Türkiye’nin işi zor. Esad iktidarda kaldıkça Türkiye prestij kaybına uğruyor…

  • Yorumlar 2
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89