• BIST 9915.62
  • Altın 2439.282
  • Dolar 32.4246
  • Euro 34.6533
  • İstanbul 15 °C
  • Diyarbakır 17 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 19 °C

AKP’nin gördüğünü BDP de görüyor mu?

Fehim Işık

Başbakan Diyarbakır’da Mesud Barzani’nin de katılımıyla düzenlenen toplu açılış törenindeki konuşmasında “bölgenin tek bir siyasi yapılanmanın egemenliğine bırakılmayacağı” sözlerine de yer vermişti.

Bundan, BDP’nin Kuzey Kürdistan’daki gücünü zayıflatma çabalarının artırılacağı anlaşılır, elbet.

Bu sözler dillendirildiğinde anlaşılması gereken bir diğer nokta da AKP’nin BDP’ye alternatif oluşturma gibi hayalci bir noktayı deneme yerine, Kürt illerinde gücünü ve oylarını artıracak kesimleri etrafında toplama olmalıydı.

Ne var ki Başbakan’ın konuşmasındaki bu ayrıntıyı farklı değerlendirenler çoğunlukta oldu. Erdoğan’ın Barzani’nin desteğiyle farklı Kürt oluşumlarını güçlendirme çabasına gireceği yorumları ağırlıklıydı.

Bu bakış açısının etkisiyle olacak açıklamanın akabinde sanki çok yeniymiş gibi hemen Kürtler arasındaki farklı arayışların varlığı, daha çok da Kürt hareketini karşı karşıya getirecek tarzda basına düştü.

Doğrusu bu tür sansasyonel haberler, hele biraz da magazinel sözcüklerle kurgulanınca iş de yapıyor.

Peki, gerçekten Başbakan kendine yakın ya da en azından AKP ile yürüyecek bir Kürt yapılanması oluşturma arayışında mı?

Açıktır ki Başbakan’ın bir arayışı var ama bu arayışın yeni bir Kürt yapılanması oluşturma arayışı olduğunu söylemek çok güç.

Kanımca Başbakan’ın aradığı, tam da eleştirdiği noktadaki durumdur.

Başbakan’ın, BDP’yi Kuzey’de tek Kürt yapılanması olarak bırakıp farklı alternatifleri ise ya tamamen kendi yanına çekmeyi olmadığında da etkilerini en aza indirip hatta mümkünse BDP’lileştirmeyi düşündüğü akla daha yatkın.

Siyaseten AKP’nin işine yarayacak tek etken de budur.

Kuzey Kürdistan’da tekleşmiş, Batı’da ise sadece solcular ve sosyalistlerle bir araya gelebilen BDP, AKP için bulunmaz bir nimettir.

Doğrusu BDP yönetici ve kadrolarının azımsanmayacak bir kısmının da söylemleriyle bilerek veya bilmeyerek Başbakan’ın bu hedefine yardımcı olduklarını söylemek mümkün...

***

BDP’nin de bir bileşeni olduğu HDK, uzun tartışmaların ardından kuruldu. HDK içindeki her bileşen kendini sonuna kadar ifade etti. HDK bileşenlerinin tüm kurullara katılımında ve alınan kararlarda oy çokluğundan öte ikna ve uzlaşı esas alındı. Bu nedenledir ki HDK’ye katılan ve HDP’ye yürüyen her birey ve bileşen gönül rahatlığıyla hareket edebildi.

Ama BDP, DTK’nin kuruluşunda aynı yolu benimsemedi. Önce kurdu; bine yakın delegesini belirledi, meclisini seçti, ardından diğer Kürt yapılanmalarına ve tek tek bireylere çağrıda bulundu. DTK’ye katılan bireyler ise ne yazık ki sadece kısa bir müddet beraber yürüyebildiler; etkisiz ve işlevsiz kalınca ya geri çekildiler ya da inaktif kalmayı tercih ettiler.

Sonuç: DTK, sadece BDP ve periferinde siyaset yapanların ‘cephesine’ dönüştü.

Belki geç kalmış bir eleştiridir ama BDP, HDK’nin kuruluşunda yer alması muhtemel farklı Kürt kesimlerine de benzer biçimde davrandı. HDK’nin diğer bileşenleri ise sadece BDP ile yürümeyi yeterli buldular.

HDK bileşenlerinin ulusların kendi kaderini tayin hakkını kararlıca savunduğunu biliyoruz. Kürt hareketlerinin özerklikten yana olanından bağımsızlığı savunanına kadar neredeyse tümü Türkiye demokrasi güçleriyle, ilerici ve sosyalistleriyle ortak cephede yer almaya karşı bir duruş göstermemiştir. Oysa bu Kürt hareketlerinden BDP dışındaki bir teki bile ne HDK’de, ne de HDP’de yer almamıştır.

Bırakın yer almayı, birçoğu karşı duruş sergiler noktadadır.

Kürt hareketinde baş gösteren bu olumsuzluk atılan her farklı adımın, dillendirilen her farklı düşüncenin koşar adım AKP’nin yanına itilmesiyle, sürdürülüyor...

Başbakan’ın, danışmanlarının, diğer AKP kadrolarının görüp de BDP’nin görmediği kanımca budur...

Elbet geleceğini AKP’li olmakta gören Kürtler var ama Kürtlerin önemli bir çoğunluğu BDP’li olmasalar bile kendi öznelliği ile siyaset yapan farklı kesimlerden oluşuyorlar.

Ustalık sadece AKP’ye değil Kürtlere de elzemdir artık.

Ya kendi dinamikleriyle çoğulculuğu zenginleştirecekler ya da kendileri gibi olmayan herkesi ‘düşman’ ilan edip ‘yalnızlığa’ kulaç atacaklar...

Peki, hangisi tercih edilmeli?

  • Yorumlar 8
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89