• BIST 10273.21
  • Altın 2398.482
  • Dolar 32.2398
  • Euro 34.6949
  • İstanbul 18 °C
  • Diyarbakır 17 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 21 °C
  • Berlin 16 °C

AKP’nin çözüm sürecinde yeni hesabı

Fehim Işık

Abdülkadir Selvi, ‘Öcalan’a Kandil darbesi’ başlıklı yazısında, çözüm sürecinin çok önemli bir aşamaya geldiğini ama HDP ve Kandil’in Öcalan’ı engellediğini yazıyor. Selvi, çözüm adına talep edilen ve uzlaşılan konuları da açıklıyor. Ona göre çözüm 50 mahkumun bırakılması, İmralı’ya yeni mahkumların gönderilmesi, İzleme Kurulu’nun oluşturulması ile büyük oranda sağlanıyor.

Selvi’yi okuyanlar bilir. Sürecin başından beri hükümetin niyetini en iyi ifade eden kalem oldu. Daha 2013’ün başlarında çözüm sürecinin aşamalarını yazdı. Onun yazdığı aşamaları hükümete yakın medya kuruluşları çarşaf çarşaf yayınladı. Doğrusu ta o zamandan belliydi ki hükümet üzerinden yürütülen algı operasyonunun medya ayaklarından biriydi Selvi.

Şimdi yazdıklarından anlaşılıyor ki hükümet seçimlere silah bıraktığını açıklamış bir PKK ile girmek istiyor. Topluma dönük algıyı da bu yaklaşım üzerinden sürdürüyor. Silah bıraktığını açıklayan PKK’nin bu adım karşılığında alacağı da 50 mahkumun bırakılması, İmralı’nın koşullarının iyileştirilmesi, İzleme Kurulu’nun oluşturulması olacak.

Selvi yazısında, Öcalan’ın HDP’ye verdiği ve HDP ile Kandil’in Öcalan’a rağmen yayınlamadığı bir mektuptan söz ediyor. O metinde yazanlar ise şunlarmış: “Silah miadını doldurdu. Kürt hareketi yoluna demokratik siyasetle devam edecek. Ben de Nevruz’da PKK’yı silahlı mücadeleyi bırakmak üzere kongre toplamaya çağıracağım.” Öcalan ‘Nevruz’ mu der, ‘Newroz’ mu der, bir yana ama silahın miadını doldurduğu tartışması yeni değil. Öcalan’ın 1993’ten beri silahın miadını doldurduğu ve çözümün diyalog ve müzakere ile geleceğini söylediği aşikar. Bu yönüyle baktığımızda Öcalan’ın, Selvi’nin yazdıklarını HDP Heyeti ve Kandile’e söylediğinden şüphe yok. Ama esas olanın Selvi’nin alıntıladığı bölüm değil, o bölümün önüne ve arkasına neler yazıldığıdır.

Hatırlarsınız, geçtiğimiz aylarda bir Müzakere Taslağı’ndan söz edildi. PKK lideri tarafından hazırlanan taslak, eş zamanlı olarak hükümet ile KCK’ye sunuldu. KCK kısa zamanda taslağı olduğu gibi kabul ettiğini açıkladı ve hükümetin de taslağa ilişkin görüşünü açıklamasını istedi. Hükümet taslakla ilgili herhangi bir açıklama yapmadı. Zaman zaman taslaktan yansıyan bazı görüşlere hükümet üzerinden itirazlar geldi. Sözkonusu itirazlar bir yana ama biliyoruz ki taslakta bugün tartışılan silahla ilgili belirlemeler de var. Silahı ilgilendiren bölümde Öcalan, “Kamu güvenliği nihai barışa dayanır” tespitinde bulunuyor. Silahsızlanma ise geri çekilmeden, silahı tamamen bırakıp geri dönüşe kadar süren bir süreci kapsıyor ve elbet, tüm bunların yaşama geçmesi için hükümetin müzakerenin ruhuna uygun adımları realize etmesinden söz ediliyor. Yani hükümet sorumluluğunu yerine getirmediği sürece onların istediği gibi tamamen toprağa gömülecek bir silahın söz konusu olmadığı taslağın ruhuna yansıyan ana yaklaşım...

KCK üzerinden yansıyan görüşlerden de anlıyoruz ki, Ortadoğu bunca silaha kilitlenmişken, IŞİD gibi çeteler beslenip Kürtlerin üzerine salınmışken, kısa zamanda bir silah bırakma söz konusu olmayacak. Ama şu da açık; KCK, müzakere koşullarının yerine getirilmesi durumunda silahların Türkiye’ye karşı kullanılmayacağını ve nihayetinde silahların tamamen gömüleceğini açık biçimde taahhüt ediyor.

2013’ün başından beri bir ateşkes durumu var. KCK, karşılıklı ateşkese bağlılığını sürdürmüş ve silahlarını, birçok kez provoke edilmesine rağmen birkaç küçük misilleme dışında Türkiye’ye karşı kullanmamıştır.

Peki, hal böyle iken, Selvi ve benzeri, özellikle de belirlenen algı üzerinden yazan hükümet yanlısı yazarların asıl derdi ne, ona bakmalı.

Çok açık; kaç yıldır akıllarına yerleştirdikleri ikilem yaratma, karşı karşıya getirme ve bundan hükümet lehine sonuçlar çıkarma pozisyonunu tekrar tekrar devreye sokuyorlar.

Daha önce ‘Şahinler-Güvercinler’ dediler. Kimin ‘Şahin’, kimin ‘Güvercin’ olduğunu zaman zaman karıştırsalar da hareketi içten bölmeye dönük bu çabayı uzun zaman sürdürdüler. Bu tutmayınca KCK operasyonlarını başlattılar. Sözüm ona PKK’yi ‘savaş yanlılarından’ arındıracak, kalan ‘barış yanlıları’ ile sorunu çözeceklerdi. Masaüstü, gerçeklikten uzak bu operasyonları da tutmayınca yeniden yüzlerini İmralı’ya döndüler. Şimdi ise İmralı ile Kandil ve HDP’yi karşı karşıya getirip süreci kendilerine göre dizayn etmek istiyorlar. Asıl nedenin de seçimler olduğu çok açık. Bu tartışmalarla ‘ipe un serip’ seçim döneminde Kürtlere çözümün tek savunucusu, toplumun diğer tutucu ve milliyetçi kesimlerine ise ‘terörü bitirme’ mesajı veriyorlar.

Hal böyle iken ne mi yapmalı? Görünen o 7 Haziran’ı beklemekten başka çare yok. Dananın kuyruğu esasen o zaman kopacak.

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89