• BIST 10158.63
  • Altın 2471.056
  • Dolar 32.1938
  • Euro 35.061
  • İstanbul 12 °C
  • Diyarbakır 12 °C
  • Ankara 13 °C
  • İzmir 17 °C
  • Berlin 20 °C

90 yıl sonra Kürtler: 'Ret' bitti, 'hak' kaldı

Fehim Işık

Mustafa Kemal ilk etapta açığa vurmadığı hedefini yıllar sonra Nutuk’ta dile getirir: “Ulus egemenliğine dayanan yeni bir Türk devleti kurmak.”

Devlet paşası olarak gittiği Samsun’da Osmanlı’nın kalmayacağına dönük ciddi bir öngörüye sahip Mustafa Kemal, geleceğin devletinin Osmanlı bakiyesi küçük bir devlet olacağını güçlüce tahmin edenlerin başında geliyordu. Bu nedenle olacak ki en az küçülmeyi esas aldı. Amasya’da Türk olmayan halkları dengelemek için onları da kapsayan bir tanımlamayla yola çıkmayı tercih etti; Erzurum’da Kürtleri yanına aldı; Sivas’ta ise İstanbul Hükümeti’nden kopuşu ilan etti.

Kongreler aşamasında Mustafa Kemal’in zorlu duraklarından biri, bugün bile tutanakları gizlenen veya tahrif edilerek yayımlanan Erzurum’dur. Kürtler daha o yıllarda ‘Müstakil Kürdistan’ fikri etrafında örgütlenme çabalarını sürdürüyorlardı. Kuruluş tarihi net bilinmeyen, 1921’de kurulduğu konusunda mutabık kalınan Azadi Cemiyeti’nin ilk Erzurum’da filiz verdiğini biliyoruz. Mustafa Kemal, Erzurum’da filizlenen bağımsızlıkçı oluşumların daha o yıllarda farkında olsa gerek ki Kürtlerle bir araya geldiğinde geleceğin devletini ‘Kürtlerin ve Türklerin ortak devleti’ olarak açıklıyordu. Bu ‘söz’ karşılığında Kürtlerden talebi ise çok açıktı: “Ermeni tehlikesine karşı sınırların korunması; bağımsız Kürdistan yanlılarının örgütlenme ve propagandalarının önüne geçilmesi.”

Mustafa Kemal ve arkadaşları, Lozan’a kadar Türk kavramını neredeyse hiç kullanmadı. İlk meclis, adında Türk ve Türkiye olmadan, geniş bir tanımlamayla ‘Büyük Millet Meclisi’ adıyla kuruldu. 1921 Anayasası’nda ise tek bir Türk kelimesi geçmiyordu.

Meclis kurulup ilk anayasa onaylandığında ‘Kurtuluş’ henüz tescil edilmemiş, risk ortadan kalkmamıştı. 1923’te Lozan Antlaşması’nın imzalanması, esasen ‘bağımsızlığın ve ülke bütünlüğünün’ Batılı ülkelerce hukuki tescilidir. 1. Dünya Savaşı galiplerinin enerji bölgeleri hesabı üzerinden çizdiği sınırlarla dört ülkeye paylaştırdıkları Kürdistan ise, açık söylemek gerekirse, Mustafa Kemal’in Batılılara da tescil ettirdiği yeni devletin en korkulu rüyasıydı.

Bu korkulu rüya ancak yeni bir kimlik inşası esasına dayalı politikalarla yok edilebilirdi.

Yeni kimlik inşasının yaşama geçirilmesiyle birlikte savaş döneminde farklı halkların ve inançların ağızlarına çalınan ‘ballar’ tükenmiş; acılarla, yıkımlarla, ölümlerle devam edecek yeni bir sürece adım atılmıştı.

Türk kimliğinin inşası esasına dayalı olan ve ifadesini ret, inkâr, asimilasyon politikalarında bulan bu acılar, çokça kan dökülmesine, büyük mezalimlere neden oldu.

Adı artık Atatürk’e dönüşen Mustafa Kemal’in ardında bıraktığı bu kanlı miras, ölümünden sonra arkadaşları tarafından da acımasızca sürdürüldü. Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde herkese sadece millet olarak Türk, din olarak Türk-Müslüman, mezhep olarak da Türk-Hanefi olabilme hakkı tanınmıştı. Artakalanların ise Mahmut Esat Bozkurt’un dediği gibi sadece köle olma hakkı vardı.

Kuzey Kürtlerinin ciddi tepki gösterdiği ve 1938’lere kadar direndiği bu ırkçı-tekçi politikalar, ne yazık ki büyük ve bir o kadar da kanlı bir yenilgiyle yüz yüze kaldı ve ancak 1960’ların ilk yıllarından itibaren yeniden filizlenmeye başladı. Kuzey Kürtlerinin siyaset sahnesine yeniden çıktığı ilk yıllarda olmasa bile bağımsız örgütlendikleri 1970’lerin ortalarından itibaren öncülük ağırlıkla sol ve sosyalist güçlere geçti. Bu öncülük, Doğu ve Güney Kürtlerinden çok sonra, ancak 1984’lerde silahlı mücadele ile tanıştı.

Kürtlerin uzun erimli mücadelesi, Cumhuriyet’in 90. yılının kutlandığı bu günlerde ret ve inkâr politikasını, hiç kuşku yok yerle bir etti; anadilde eğitimden kendi kendini yönetme hakkına varıncaya kadar eşit haklara sahip vatandaş olmayı kapsayan birçok hak talebi ise henüz elde edilememiş... Şu çok açık: 90 yıllık ceberut politika Kürtlerin ağır bedeller ödediği direniş sonrasında iflas etti. İflas eden politikaları yeni argümanlarla sürdürmeye kalkmak ise acıları arttırmaktan başka işe yaramayacaktır. (Radikal)

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89