• BIST 8876.22
  • Altın 2917.479
  • Dolar 34.2466
  • Euro 37.3004
  • İstanbul 14 °C
  • Diyarbakır 15 °C
  • Ankara 11 °C
  • İzmir 17 °C
  • Berlin 8 °C

Türk-Kürt çatışmasına gidiyoruz

Türk-Kürt çatışmasına gidiyoruz
Kapatılan DTP’nin eski Genel Başkanı Ahmet Türk, Türkiye’nin Türk ve Kürt çatışmasına giden bir sürece girdiğini belirterek siyasi partileri uyardı...

Kapatılan DTP’nin eski Genel Başkanı Ahmet Türk, Türkiye’nin Türk ve Kürt çatışmasına giden bir sürece girdiğini belirterek, Ak Parti, CHP, MHP ve BDP’nin “ortak bir zeminde buluşması” gerektiğini söyledi

Kapatılan DTP’nin eski Genel Başkanı Ahmet Türk sorunun çözümünün Çankaya Köşkü’nde değil, bölgede olduğunu söyledi.

* PKK’nın son saldırılarının ardından Türkiye nasıl bir sürece ilerliyor?

Halkların karşı karşıya gelebileceği bir ortama yuvarlanıyoruz. En büyük tehlike bunda. Siyasetçilerin bu tehlikeyi görerek ortak bir zeminde buluşması gerekiyor. Bir diyalog ortamı kurulması gerekiyor. PKK devlet meselesi olmaktan çıkmış ve Kürt meselesi haline gelmiştir. Talepleri var. İnsanlar o talepler etrafında yoğunlaşmış durumda. Geçmişte yönettiğimiz Kürtleri artık yönetmek çok zor. Eskiden inkar politikası ile Kürtler yönetiliyordu. Bölgeye gittiğinizde tüm STK’lar, sivil kuruluşlar hak ve özgürlükleri konuşup tartışmak istiyor. Sorunları tartışıp makul çözüm önerileri getirirlerse zaten silahın toplum üzerinde etkinliği kalmaz.

* Siyasetüstü bir isim olarak çağrınız nedir?

Taleplere red mantığı ile yaklaştığınız zaman silahların susması konusunda ne Kürtler ne de biz etkili olabiliriz. Etkili olmak için halka neyi anlatacağız bunun çok iyi görülmesi lazım. Çağrım şudur; Bu sorun sadece Kürtlerin değil, geldiğimiz nokta itibariyle Türkiye’nin sorunudur. Siyasilerin çok ciddi sorumluluğu var. Sorumluluk anlayışı içinde yaklaşılması lazım. Kürtlerin demokratik özerklik talepleri var. Aslında İngilizce karşılığı demokratik otonom. Halk kendi bölgesinde yönetime katılmak istiyor. Bu ne bir federasyon ne de Türkiye’nin bölünmesidir. Meselelerin farklı yerlere çekmenin anlamı yok.

* Acil olarak yapılması atılması gereken adımlar ve dile getirilmesi gerekenler nedir?

Bu konuda fasit dairenin içinde dönmenin artık bir anlamı kalmadı. 30 yıllık yöntemler, anlayışları bugün olduğu gibi gündeme getirdiğin, çözüm olarak getirdiğin zaman çok tehlikeli bir noktaya gidebilir. Açılım önemli değil. Bu çözülmesi gereken bir sorun. Bugün tıkansa bile ki tıkanmasından üzüntü duyuyoruz. Ama bu sorun mutlaka çözülecek. Burada herkesin hassasiyet göstermesi gereken şey, ülkeyi Türk ve Kürt çatışmasına götürecek söylem ve faaliyetlerden kaçınmak. Bu tehlikeyi iyi görmek lazım. Acil şekilde nelerin yapılması gerektiğini konuşmak lazım.

* Siyasetçiler nasıl bir dil kullanmalı?

Seçim otobüslerinin üzerine çıkarak bir şeyler söyleyerek bu iş çözülmez. Sorun yakıcı bir sorun Türkiye’nin sorunudur. CHP Genel Başkanı’nın, Ak Parti’nin Genel Başkanı’nın yerinde olsam gider orada tüm sivil toplum örgütlerini, sanatçıları, iş dünyasını toplar, ‘Talepler nedir? Sizce sorunlar nasıl çözülür? Talepler nasıl karşılanır? Ne gibi adımlar atmak lazım?’ konuşurum. Televizyonlara çıkarak bağırmakla çağırmakla bu işin çözülemeyeceğini ve gün geçtikçe tehlikeli bir noktaya geldiğimizi herkes görmeli ve acil tedbir alınmalı. Bu bir vicdani sorumluluktur siyasetin ötesinde...

* Yani toplumsal uzlaşı bölgede aranmalı..

Elbette.. Bölgede sendikalar, sanayi odaları, esnaf odaları var. Bölge halkı bu sorunu nasıl görüyor? Oradaki kanaat önderleri nasıl bakıyor? Hangi talepler gündeme geldiği zaman toplumsal uzlaşı sağlanır? Bunun üzerinde yoğunlaşmak lazım. Sonuçta hak arayışı içinde olan Kürtler.

* CHP, “ortak bir mutabakat zemini” çağrısında bulunarak Çankaya Köşkü’nü işaret ediyor. Çözüm Çankaya Köşkü’nde mi? Bölge de mi?

Cumhurbaşkanı’nın çok duyarlı davranması lazım. Ama asıl görev siyasilere düşüyor. Siyasetçiler bu konuya samimi, ciddi ve ülkenin içinde bulunduğu duruma siyaset üstü bir mantıkla yaklaşıp bir diyalog zemini oluşturmalı ve çaba içinde olmalı. Siyasiler eğer bu çaba içinde olmazsa Sayın Cumhurbaşkanı’nın yapacağı çalışmalar sonuçta siyasiler tarafından sonuçsuz bir noktaya getirilir. Mesela Türkiye’nin bir çok meselesinde böyle bir ortak akıl ortaya çıkmıyor. Ortak akıl çıkmadığı zaman Cumhurbaşkanı’nın yapacağı çok bir şey de olamaz. Ama tabii devletin başıdır. Elbette bu konudaki en büyük duyarlılık ondan beklenir. Siyasetçi ile devlet başkanı arasında bu mutabakatı oluşturacak yapılacak çalışmalar konusunda destek verecek yaklaşım göstermesi gerekiyor.

* PKK ve İmralı “muhataplık” talep ediyor. Bu çözümsüzlüğü beraberinde getirmiyor mu?

Çözüm barış ve halkların kardeşliğinin sağlanması ise bu konuda her türlü girişim yapılabilir. Etkili bazı noktalar var. Anahtarlar var. Görmemezlikten gelirseniz başarılı olamazsınız. Yıllardır söyledik ama bunları söylediğimiz için hakkımızda davalar açıldı. Sonuçta elbette siyasiler bu işin sorumluluğunu taşır. Arabulucu olur. Ama 30 yıldan bu yana süre giden kanlı bir sürece ‘Tamam ben durdururum’ gücü var mıdır? Yoktur. Gerçekçi olmak lazım. Yoktur. Kendi halklarını kucaklamak için elbette bazı fedekarlıklar yapmak devletin görev ve sorumluluğudur. O nedenle devlet kaburgasını çok sert kalın göstererek bu sorunun altından çıkamaz. Kendisi kucaklaşacak ve geçmişte yaşanan tüm olumsuzlukları gidermeye yönelik devlet refleksini gösterecek.

* Bu refleks hangi söylemlerle ortaya konmalı.. Kürtler’in talep ettiği tatminkar söylemler nedir?

Önemli olan gerçekten Türkiye’nin değişebileceğini, zihniyet devriminin yapılabileceğini, toplumsal uzlaşıyı sağlayacak bir kararlığın ortaya konması. Ben başından beri söyledim. Kısa, orta ve uzun vadede yapılması gerekenler var. Ama bu konuda güven verici bir noktaya taşıdığınız zaman halka bir güven gelir. Halka güven geldiği zaman da kimse silahları kullanmaz ve halka rağmen süreci kanlı bir sürece götüremez.

* Bir anlamda “güven artıcı önlemler” yaşama geçirilsin...

İlk adımda yeni bir anayasa ile kimliklerin güvence altına alınması çok önemli. Farklılıkları tanınması yurttaşlık kavramı... Yerinden yönetim konusunda sosyal, ekonomik, kültürel alanda insanların yönetime katılması, bu ekonomik sosyal ihtiyaçların belirlenmesi merkezle paylaşması projeler geliştirilmesi. BDP de diğer siyasi partiler gibi bütün sivil toplum örgütlerini kanaat önderlerini bölgede toplamalı. Türkiye aydınları, demokrasi güçleri ile bu talepleri paylaşmalı ve bunu gündeme getirmeli ve bu sürecin demokratik sürece evrilmesi ve buna olanak tanıyacak yeni bir ortamın hazırlanmasında aktif rol oynamalı...

Kaynak: Haber Kaynağı
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89