• BIST 9693.46
  • Altın 2496.161
  • Dolar 32.4971
  • Euro 34.5977
  • İstanbul 12 °C
  • Diyarbakır 15 °C
  • Ankara 11 °C
  • İzmir 14 °C
  • Berlin 5 °C

Paris katliamını yapan kişinin izleri Fethullahçılarla ilişkili olabileceğini gösteriyor

Paris katliamını yapan kişinin izleri Fethullahçılarla ilişkili olabileceğini gösteriyor
Cemil Bayık'tan, Paris Katliamı hakkında önemli açıklamalar...

KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, Paris Katliamı, geri çekilme ve hükümetin politikasına dair Fırat Haber Ajansı'na (ANF) değerlendirmelerde bulundu.

2011'in sonbaharında 2012'nin sonbaharına kadar tarihin en büyük çatışmalarının yaşandığını belirten Bayık, "AKP hükümeti çözüm için adım atmıyordu. Adım atmadığı gibi hem AKP'liler, özellikle de Fethullahçılara yakın kesimler Sri Lanka modelinden bahsediyorlardı. Kürt Özgürlük Hareketi'nin bu yolla tasfiye edilebileceğini söylüyorlardı. Gerilla orduyu karakollarından çıkamaz hale getirdi. Çok geniş alanları kontrol etti. Bu durum Türkiye'de herkes tarafından da kabul edilmeye başlandı. Hükümet çok zorlandı. Gerillanın direnişi karşısında ordu tutunamıyordu. Askerin teknik kullanma dışında gerillayla savaşma gücü kalmamıştı" diye konuştu.

'Paris Katliamı'nda paralel devlet rol aldı'

PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 2012'nin sonunda siyasal bir hamle yaptığını kaydeden Bayık, bunun sadece Kürt sorununun çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi için değil, bir bütün olarak Ortadoğu'nun demokratikleşmesi ve bu çerçevede Kürt sorununun çözümü perspektifiyle ele alındığına dikkat çekti. "Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümüne yöneltmek isterken Paris katliamının gerçekleşmesi bizim açımızdan gerçek anlamda şok edici olmuştur" diyen Bayık, AKP hükümetinin Kürt hareketini tasfiye etmede Fettullahçıları ve onların polis ve yargı içindeki güçlerini kullanmakta olduğunu söyledi.

Bayık, "Kürt Özgürlük Hareketi'ni tasfiye etme politika ve planlamaları içine Fettullahçıların merkezinde yer aldığı paralel devlet fazlasıyla girmiştir. Dolayısıyla bu katliamda da bunların esas rol oynaması en büyük olasılıktır. Fettullahçılar polis içinde güçlüdürler. Emniyet istihbaratı içinde etkili oldukları gibi, kendi bağımsız istihbarat birimleri de bulunmaktadır. Kürdistan'da MİT vardır, Emniyet İstihbaratı vardır, bir de bizzat Fettullahçıların örgütlediği bir istihbarat çalışması vardır. Kürdistan'daki MİT örgütlenmeleri içinde de önemli bir yer tuttukları görülmektedir. Hareketimizin yönetiminin daha önce belirttiği gibi Fethullahçıların Kürdistan'da ayrı bir istihbarat örgütlenmesi ve psikolojik savaş merkezinin bulunduğu konusunda belgeler vardır. Bu katliamı yapan kişinin izleri Fethullahçılarla ilişkili olabileceğini gösteriyor. Büyük Birlik Partisi'yle organik ilişki içinde olduğu yönünde önemli belirtiler, hatta deliller vardır. Dikkat edilirse BBP ile Fethullahçıların ilişkisi farklılaşmıştır. Aralarında derin bir ilişki vardır. 1980 öncesi devlet MHP'yi kullanırken, 12 Eylül'den sonra devlet içine yerleşip kendisini hegemonya yapmak isteyen paralel devlet de BBP'yi kullanmaya başlamıştır. Devlet içindeki polis ve yargıda Fethullahçıların gücü vardır. Bunlar BBP'yle derin ilişki içindedirler. BBP'nin son yıllardaki kirli cinayetlerin arkasında olma gerçeği de bunu göstermektedir. Rahip Sandro'dan tutalım, Hrant Dink'e, Malatya'ya kadar birçok olayda Alperen ocaklarının parmağı olduğu düşünülmektedir. Paris katliamını yapan kişinin de bu çevreden olduğu yönünde güçlü belirtiler vardır, bilgiler vardır" dedi.

'Bu hamle suya yazılmış bir yazı gibi değildir'

Paris Katliamı'yla bir nevi PKK'nin kuruluşundan intikam alındığını kaydeden Bayık, "Önder Apo'nun Newroz'da yayınladığı deklarasyon Türkiye ve Ortadoğu'da sorunların demokratik temelde çözülmesi ve Türkiye'nin demokratikleşmesi temelinde Ortadoğu'daki demokratikleşme mücadelesinin daha etkili ve köklü hale gelmesini içeriyordu. Eğer Türkiye'de demokratik siyasal mücadele ve demokratik siyasetin özgürce pratikleşme imkanı yakalanırsa, bunun esas olarak demokrasi güçlerini ve Kürt Özgürlük Hareketi'ni etkili hale getireceğini, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümünde inisiyatifin bu güçlerde olacağını düşünerek böyle bir hamle yapmıştır. Yoksa bu hamle suya yazılmış bir yazı gibi değildir. Kesinlikle bu hamlenin çok kapsamlı, tarihi temelleri ve güncel koşulları vardır"

'Hormonlu hareket yaratmak mümkün değil'

Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın Diyarbakır gezisini de değerlendiren Bayık, "Her ne kadar Barzani'nin Amed'e gitmesi, Erdoğan'la görüşmesi sürecinde Erdoğan'ın 'biz alternatif bir hareket yaratacağız, Kürdistan'da sadece PKK'nin etkili olmasını kabul etmeyeceğiz, bu tekçiliği kabul etmiyoruz' gibi sözler söyleyerek kendine bağlı, devlete bağlı, devlet etkisinde ve kontrolünde alternatif siyasal hareket yaratacağını belirtse de bunlar öyle pratikleşecek konular değildir. Toplum da, halk da, dünya da her hareketin arkasındaki rüzgara bakar. Yoksa böyle hormonlu, dışarıdan desteklerle, şunlarla, bunlarla Türkiye'de Kürt Özgürlük Hareketi'ne alternatif olacak ya da Kürt Özgürlük Hareketi'nin önünü kesecek bir siyasi hareket yaratmak mümkün değildir. Kuşkusuz Kürdistan'da farklı siyasi görüşler ve partiler olur. Ama bunlar kendi dinamikleri ve kendi çalışmalarıyla olur. Yoksa Erdoğan'ın 'Biz PKK'nin tek güç olmasının önüne geçeceğiz' demesi ya da bazılarının KDP'nin desteğini alarak kendilerini güç yapacağını sanması sosyolojinin de, siyasetin de doğasına aykırıdır" şeklinde konuştu.

'Görüşmeler müzakereye evrilmedi'

İmralı'da süren görüşmelerin müzakereye evrilmediğine işaret eden Bayık, şunları söyledi: "Bu konuda AKP'nin oyalayıcı, süreci seçime endeksleyen basit yaklaşımları nedeniyle bu tarihi ve büyük adım ve çok kararlılıkla ve bilinçle yürütülen çatışmasızlık ortamı hükümet tarafından doğru değerlendirilememiştir. Bir müzakere başlatılmamıştır. Gerçekten sonuç alıcı bir müzakerenin koşulları oluşturulmamıştır. Önder Apo'ya hala ağır mahkum gibi yaklaşım, Önder Apo'nun bir baş müzakereci olarak hem dışarıyla hem örgütüyle, hem çeşitli çevrelerle görüşmesinin sağlanmaması, Önder Apo'nun Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümünde rolünü oynaması için önünün açılmaması AKP'nin bu sürece doğru yaklaşmadığının açık ifadesidir. Bu görüşmelerin geleceğinin ne olacağı hükümetin ve devletin tutumuna bağlıdır. AKP hükümeti çözüm için adım atabilir mi? Şu anda herhangi bir şey söylemek mümkün değildir. Ama bugüne kadarki yaklaşımları ne çözüm zihniyetinin, ne çözüm iradesinin, ne çözüm niyetinin olduğunu ortaya koymaktadır."

'Geri çekilme ile hükümet test edildi'

"Geri çekilmeyi anlamsız hale getiren devletin ve AKP'nin kendisidir. Bu büyük adıma anlam verilmemiştir. Eğer anlam verilseydi, anlam verildiği ortaya konulsaydı Kürt Özgürlük Hareketi gerilla güçlerinin tümünü dışarı çekecek bir iradeye sahipti" diyen Bayık, "Geri çekilme hükümeti çok önemli düzeyde test etme olmuştur. Hükümetin bir çözüm ve adım atma zihniyeti var mıdır, yok mudur konusunda gerçekten önemli bir hamle olmuştur. Hükümeti ve devleti test etmiştir. Buna rağmen bu geri çekilmeye hiçbir değer verilmediği görülünce Kürt Özgürlük Hareketi'nin geri çekilmeyi sürdürmesi düşünülemezdi" diye kaydetti.

'Geri çekilme eskisi gibi olmayacak'

Geri çekilmenin artık eskisi gibi olmayacağını ifade eden Bayık, bu konuda şunları kaydetti: "Ancak çözüm iradesi ortaya konulursa, bu konuda ciddi adımlar atılırsa o zaman gündeme gelebilir. Çünkü biz denedik, Önder Apo test etti; çözüm konusunda niyeti var mı, yok mu? Ama çözüm niyetinin, zihniyetinin olmadığı ortaya çıktı. Bu açıdan çözüm zihniyeti ve politikası olduğu ve atacağı adımlar netleşmeden artık kimse gerilladan geri çekilme beklememelidir."

  • Yorumlar 3
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89