• BIST 10208.65
  • Altın 2395.066
  • Dolar 32.3403
  • Euro 34.7603
  • İstanbul 15 °C
  • Diyarbakır 16 °C
  • Ankara 13 °C
  • İzmir 20 °C
  • Berlin 22 °C

Önder, Polisi eleştirdi davet aldı!

Önder, Polisi eleştirdi davet aldı!
Önder, hazırlıkları süren yeni filminden 2011'de yayımlanacak romanına; köşe yazarlığından Kürt sorununa kadar pek çok konuda soruları yanıtladı.

Radikal gazetesi yazarı Sırrı Süreyya Önder, hazırlıkları süren yeni filminden 2011'de yayımlanacak romanına; köşe yazarlığından Kürt sorununa kadar pek çok konuda soruları yanıtladı.

Önder, polis şiddetini gündeme getiren ‘Zûlm ile abad olan sonunda berbad olur’ yazısının ardından polis okulu öğrencileri tarafından nasıl davet edildiğini anlattı.  

Radikal gazetesinde yazmış olduğunuz yazılarınız çok fazla ilgi çekmeye başladı. Bu arada hem yönetmenlik yapıyorsunuz hem de yazarlık. Geçmişe dönersek eskiden Hayvan dergisinde birlikte yazıyorduk. Hayvan dergisini özlediğiniz oluyor mu?

Çok birinci elden merkezinde olmadım ama gerek Öküz Dergisi gerek Hayvan Dergisi hayatımı iki bakımdan çok etkilemiştir. Birincisi, o kalibrasyonda bir dergi ne öncesinde ne de sonrasında pek çıkarılamamıştır. İkincisi Ben Met-Üst’le bu vesileyle dost oldum. Bunu hayatımın en hoş imtiyazlarından birisi sayarım. Issız adaya düşsem yanıma alacağım ilk şey olur Metin. Bir çok bakımdan etkilemiş ve belirlemiştir beni Metin.. Tabii ki Meryem’i de saymalıyız. 

Sizin için sol ve Kürtçü çevrelerin Selahattin Duman’ı diyorlar. Bu benzetmeye ne diyorsunuz?

Bu benzetmeye ben ne diyeyim? Desem desem Allah derim. Aslolan Selahattin Ağabeyim ne der? O taklit edilemez. Ben ona ara ara öykünürüm. O da bunu hoş görür. Laf aramızda her şeyi olduğu gibi Kürtleri de benden iyi bilir. Ben bazen boş atar dolu tutarım, Selahattin Duman asla böyle yapmaz.

Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde “yaratıcı yazım” adı altında bir ders veriyordunuz. Öğrencilerinizle nasıl bir iletişiminiz var?

Rektörlük duymasın ama her ders yılının başında öğrencilere notlarını kendilerinin vereceğini söylerim. Daha kendi kendine 10 vereni görmedim. Not gibi sevimsiz bir şeyi aradan çıkardıktan sonra gayet verimli bir süreç yaşarız. Her yıl, bir fikirle gelen, dönem sonunda çekilmeye hazır bir senaryo sahibi olur.

Radikal gazetesinde yazmış olduğunuz “öğrencilere polis dayağı ile ilgili zûlm ile abad olan sonunda berbad olur” başlıklı yazınız çok beğenildi. Bu yazınıza tam olarak nasıl tepkiler aldınız?

Polis Akademisi öğrencileri beni okullarına davet etti. Belki ocak ayı sonunda gideceğim. Yazdığım şeylere katılmadıklarını ama bunu benimle tartışmak, konuşmak, kendilerini anlatmak istediklerini söylediler. Bunun dışında en fazla olumlu tepki alan yazılarımdan birisiydi. 

Siz yazdıklarınızı aynı zamanda sesli ve anlamlı bir şekilde anlatabilen bir yazarsız. “Kafa Dengi” adlı programınızı özlüyor musunuz? O programdan tam olarak neden ayrıldınız?

O programda, Radikal’de olduğumdan daha çok özgürdüm. Bu Radikal’de sınırlandığım anlamına gelmiyor kuşkusuz. Ama bir gazete yazısının sınırları ile bir TV programının sınırları çok farklı. Tv’de bir konuk ve üç ayrı kafada insan bir mevzuyu tüm yönleriyle konuşabiliyorsunuz. Görsel unsurlar katabiliyorsunuz. Göz teması ve vurgular birçok şeyi daha katmanlı kılabiliyor. Oysa gazetede tüm bunları 3-4 bin vuruşla yapmak zorundasınız. Ayrılma meseleme gelince; her şeyin bir verimli süresi vardır. Kendi açımdan o özel süreyi, o formatta tamamladığımı düşündüm. Vaktinde ve tadında bırakmak iyidir. 

“Kafa Dengi” adlı programda İslami tarafları da olan yazarlarla birlikte programlar yaptınız. Bu durum hayatınıza neler kattı?

O insanlar benim zaten hayatımda önceden de vardılar. Bundan sonra da olmaya devam edecekler. İslam yeni tanıştığım bir şey değil.

Sol geleneğe sempati duymuş, daha sonra da statükocu olmuş yazarlara neler önerirsiniz?

Benim herhangi bir insana bir şey önermem büyük bir kibir olur. Eski-yeni farketmez, düşünceleri hakkında konuşup yazmayı daha doğru bulurum.

Beynelmilel’den sonra O… Çocukları’yla bir kez daha 12 Eylül hatırlatması yaptınız. Şimdi de Maraş olaylarıyla ilgili bir film çekmeye hazırlanıyorsunuz, değil mi? Biraz yeni filminizden bahseder misiniz?

Maraş Katliamını ve oradaki linç histerisinin kökenlerini irdeleyen bir film yapacağım. Bunu yoksullar üzerinden ve iki çocuk ile bir görme engellinin gözünden anlatacağım. 

Yazılarınızı yazmadan önce ortalama kaç köşe yazarının yazılarını okuyorsunuz? Yazmasa da olur dediğiniz köşe yazarları var mı?

Birgün, Evrensel, Günlük ve Taraf gazetelerinin tümünü okumadan yazmaya başlamam. İnternet medyasının da önemli bir kısmına bakar ondan sonra yazımı yazarım. Yalnız bu yazarlığa başlamadan önce de yaptığım bir şeydi. “Yazmasa da olur” diyeceğim hiç kimse yoktur. Aleni faşist hezeyanlarını haykıranlar hariç hepsini de elden geldiğince okurum. 

Türkiye, Kürt sorununa çözüm ararken bazı politikacılar kafadan Kürtleri suçlu ilan ediyor. Sizce Bu mesele ne zaman çözülecek?

Kafadan Kürtler suçlu ilan edilmekten vazgeçildiğinde bu meselenin çözümü için önemli bir başlangıç yapılmış olacak. Trajik olan şudur: o politikacılar bile kendi söylediklerinin doğru olmadığını biliyorlar. Bu şizoid bir durumdur. İnsan hakları evrensel beyannamesinde kendimize neleri layık görüyorsak tüm insanlık için de aynı şeyleri dilemeli ve bunun ihlal edildiği yerlerde sesimizi yükseltmeliyiz. Bu insan olmanın ve insan kalabilmenin olmazsa olmaz şartıdır.

Siz, Yılmaz Erdoğan'ın "Hakkarili Kürt’üm ama iyi Türkçe konuşurum. Bu açılım normalleşmeyi getirecek..." diye başlayan konuşmasına gönderme yaparak "Yılmaz Erdoğan ve İclal Aydın iyi Türkçe konuşur. Ben Adıyamanlı bir Türkmen’im. Kötü Türkçe konuşurum ama Türkçeyi iyi yazarım..." demişsiniz. Neden bu tip açıklamalar yapıyorsunuz?

Bu bir açıklama değildi. Açılım toplantısında bir gerçeğin dile getirilmesiydi. İclal ve Yılmaz, gerçekten de Türkçeyi benden güzel konuşurlar. Yazıda aksan gözükmediği için bu aksamam belli olmaz. Ben Türkmen kökenliyim, Kürt coğrafyasında doğdum büyüdüm. Aksanım bunun etkisi altında kalmıştır. Bizim gençliğimizde herkes üniversiteye gittiğinde bu aksanı bastırma telaşına girer ve bunu başarana kadar da eğreti, sakil bir duruma düşerdi. Buna bir tepki olarak aksanımı hiç değiştirmedim. Ne söylediğimle ilgilenilsin istedim, nasıl söylediğimle değil. 

Yeni bir televizyon programı teklifi aldınız mı? Siz de popüler bir yazar olmayı başardınız. Popüler bir yazar olmanın püf noktaları nelerdir?

Birkaç teklif aldım. Ama gerçekten de filme başlamam gerekiyor. Bundan dolayı gelen tekliflere teşekkür ettim. Popüler yazar mıyım gerçekten de bilmiyorum. Olmak ister misin, diye sorarsan pek olumlu bir cevabım yok. Dolayısıyla bir reçetem de yok. Ama yazı benim için ciddi bir süreçtir. Ona gereken emeği ve ciddiyeti gösteririm. Üslup ve insicamı gözetirim. Bazen derdini tam anlatamayan yazılarım olduğunda da üzülürüm.

Doğan Kitap’tan bir romanınızın çıkacağını biliyoruz. Zamanı belli mi?

Yayınevinin bana gösterdiği tahammülün sınırlarındayım. Ama romanın son düzlüğü de gözüktü. Ocak ayı sonuna kadar son halini verip teslim etmiş olurum diye düşünüyorum. 

Biraz bahsetmek ister misiniz?

Kürt’üyle, Türk’üyle, Ermeni’siyle 100 yıllık bir Anadolu destanı anlatmaya çalıştım. Çekmeyi düşündüğüm üç senaryomun da bir terkibi gibi oldu. (Medyatava)

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89