• BIST 9827.45
  • Altın 2435.681
  • Dolar 32.5203
  • Euro 34.8906
  • İstanbul 17 °C
  • Diyarbakır 24 °C
  • Ankara 23 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 8 °C

Öcalan Kürtler'in Mandela'sı olmaz

Öcalan Kürtler'in Mandela'sı olmaz
Kürtlerin yaşlı bilgesi Tarık Ziya Ekinci: Şeyh Sait isyanı provokasyondu. Kürtler, Türkiye'de azınlık. Öcalan, Kürtler'in Mandela'sı olmaz. Ayrılma mümkün değil.

Tarık Ziya Ekinci, 1925'te Diyarbakır'ın Lice ilçesinde başlayan yaşamında, bir Kürt aydını olarak Türkiye'nin yakın tarihinin önemli bir öznesi ve tanığı. Ekinci, İletişim Yayınları'ndan çıkan "Lice'den Paris'e Anılarım" adlı otobiyografik eserinde Şeyh Sait isyanıyla başlayan ömrünün 80 küsur yılını okurlarıyla paylaşıyor. Ekinci, Şeyh Sait isyanının provokasyon olduğundan, Kürtleri azınlık olarak tanımlaması ve Öcalan'ın Kürtlerin Mandelası olamayacağı yönünde çarpıcı tespitler yaptı. Yakın dönem Kürt aydınlarından farklı olarak, Kürt sorununun demokratik bir tarzda çözüme kavuşması için Türk demokratlarıyla birlikte mücadele etmenin zorunluluğuna inanan Ekinci, Türkiye açısından da Kürtleri 'dışarıda' tutan bir demokrasi çabasının eksik olacağını düşünüyor. Kürtlerin bilgesi Tarık Ziya Ekinci'nin muhabirimiz Müjgan Halis'in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

Kürtler aslında pek anılarını yazmaz. Sizi anılarınızı yazmaya ne itti?

Arkadaşlarım ısrar ettiler, özellikle Server Tanilli. Ben de 85 yaşımda böyle bir işe soyundum.

Geçmişinizi anımsarken 'keşke' dediğiniz şeylerle yüzleştiniz mi?

Tabii, en önemlisi Kürtçe okuyup yazmayı öğrenememem. Anadilim Kürtçe, sokakta Kürtçe oynadım, hayatı Kürtçe algıladım ama şimdi bir Kürtçe kitabı alıp okuyamıyorum, yazamıyorum. Bu bana çok acı veriyor. İkincisi de içinde yaşadığım o feodal değerlerin ağırlıklı olduğu o toplumda pasif kalmak zorunda kaldım.

Şeyh Sait isyanı olduğu yıl doğmuşunuz, çocukluğunuz isyan anılarıyla geçmiş...

1925 doğumluyum. Şeyh Sait'in Lice'ye gelmesi, karargah kurması, oradan Diyarbakır'a gitmesi ve ondan sonra isyanın bastırılması. Ben beş-altı yaşıma geldiğimde bunlar konuşuluyordu. Ama ben Şeyh Sait isyanının milliyetçi bir isyan olduğunu kabul etmiyorum, tamamen feodal muhtevalı ve dinsel liderlikli bir hareketti. Nitekim isyana bütün Kürtler katılmadı. Ben Şeyh Sait isyanını bir provokasyon olarak görüyorum ve oluşmasında devletin çok büyük payının olduğunu düşünüyorum.

"KÜRTLER AZINLIK"

Siz Kürt aydınlarından farklı olarak, Türkiye'de Kürtlerin azınlık statüsüne tabi olması gerektiğini de savunuyorsunuz...
Azınlığın uluslararası literatürde bir tarifi var. Türkiye'ye baktığımızda Kürtler azınlık, sömürge ya da ulus statülerinden birine haiz olmalı. Ulus olması için burjuvazinin öncülük ettiği bağımsız bir hareketin başlamış olması gerekir. Sömürge olması için de bir ülkenin topraklarını işgal ederek bir nevi talan ekonomisi kurması gerekir. Oysa Türklerle, Kürtler arasındaki ilişki böyle değil. Bu ilişki yeni kapitalistleşme aşamasında farklı bir muhteva kazandı ve azınlık-çoğunluk ilişkisine dönüştü. Tabii benim bu tezimi bütün Kürtler reddeder ve 'asli unsur' olduklarını savunur. İitirazlarının ardında gayrımüslimlere azınlık denmesinin de etkisi var.

Siz referandum döneminde pek çok Kürt aydınından farklı olarak 'Evet' denmesi gerektiğini söylediniz. Sonrasındaki gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?

Ben demokratikleşme yönünde belli adımların atılmasında hükümete yardımcı olmak, destek olmak gerektiğini düşünüyorum. Ama topyekun desteklenmesi gerekir mi, hayır. Demokratlık, sadece kendisi için değil, herkes için demokrasi istemek demektir. II. Dünya Savaşı'ndan beri süregelen tek devlet, tek ulus, tek dil anlayışı artık sona erdi. Israr etmenin anlamı yok. Onun için bence AK Parti şimdi bir yol ayrımında.

AYRILMA FOBİSİ YERSİZ

Abdullah Öcalan'ın Mandela olamayacağını söylüyorsunuz...
Hayal kuruyorlar, mümkün değil. Devlet buna öncülük etse, dağdakileri indirebilse, belki zaman içinde genel af da çıkar ve Öcalan da serbest kalır. Ama böyle karşılıklı bir inatlaşma içinde bu sorunun çözümü bir yana, toplumun ilerlemesi sekteye uğruyor.

Peki ne düşünüyorsunuz PKK'nın silahları bırakma konusundaki tavrına?

PKK'nın silahları bırakması lazım. Silahlı mücadelenin dönemi bitti. PKK yapması lazım gelen görevi yapmıştır. Kürt sorununu hem Türkiye'de hem uluslararası alanda tanıtmıştır. Bu anlamda başarılı olduğunu da söyleyebilirim. Devlet bunun yöntemini dünya örneklerine bakarak bulmalı ve hayata geçirmeli.

Ayrılma-bölünme fobisi var...

Bu sosyolojik olarak bile mümkün değil. Çünkü bir halkın ayrılıp devlet kurmasına öncülük eden sınıf burjuvazidir. Kürt burjuvazisi toprak ağalarından ve ticaret burjuvazisinden oluşur. Bunların ayrılıp kendi ulusal pazarlarını kurmaları söz konusu bile değil. Çünkü onlara krediyi veren de devlet, mahsullerini alan da. Bölünme korkusunu canlı tutmanın nedeni, 80 yıldan beri devam eden baskıcı düzeni sürdürme isteğidir.

Kaynak: Haber Kaynağı
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89