• BIST 10503.58
  • Altın 2465.437
  • Dolar 32.2606
  • Euro 35.0379
  • İstanbul 19 °C
  • Diyarbakır 22 °C
  • Ankara 15 °C
  • İzmir 25 °C
  • Berlin 19 °C

İşte Türkiye'yi seçime götürecek yol

İşte Türkiye'yi seçime götürecek yol
Akşam Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya, Türkiye'yi bekleyen referandumun analizini yaptı ve "Bu yol seçime çıkar" diye yazdı.

Akşam Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya, Türkiye'yi bekleyen referandumun analizini yaptı ve "Bu yol seçime çıkar" diye yazdı.

Referandum düzenlemesi Anayasa Mahkemesi tarafından durdurulursa, “erken seçime gidiyoruz” demektir.

Başka hiçbir şart altında seçim takvimini öne çekmeyi düşünmeyen Başbakan Tayyip Erdoğan, Yüce Mahkeme’den “Anayasa değişikliğine hayır” kararı çıkarsa, “O halde haydi seçime” diyecektir.

Yani referandum mahkeme kararıyla durdurulursa sonbaharda sandık görünür.

Böyle bir olasılık, milletvekili seçimini anayasa değişikliği referandumuna çevirir.

Arkasında da hükümet için “367 sonrasına benzer bir iklim” yaratma ve 6-7 puanlık fazladan avantaj elde etme planını içerir.

Başbakan Erdoğan, iktidarının sekizinci yılında, oyların düşmeye başladığı, görece en zor döneminde kendisi ve partisi için müthiş bir manevra yaptı.

Bunun adı, “gündem mühendisliği”dir. İktidar, her koşulda kendisine yarayacak bir stratejiyi uyguluyor.

Peki bugüne nasıl gelindi, neler yaşandı, gelin biraz anlamaya çalışalım.

 Anayasa değişikliği Habur'un eseri

Son derece iddialı başlayan Demokratikleşme Açılımı, Habur’daki görüntülerle çok büyük yara almıştı. Türkiye’nin dört bir yanında, İç Anadolu’dan Akdeniz’e, Ege’den Karadeniz’e kadar tepki sağanağı oluşmuştu. Hükümet açısından hava sadece Güneydoğu’da olumluydu oralarda da “açılım yetersiz, somut adımlar atılsın” sesleri yükseliyordu. Memnuniyetsizlik anketlere de yansımaya başlamış, 29 Mart’ta görülen “aşınma eğiliminin sürdüğü” anlaşılmıştı.

İşte tam o noktada Erdoğan, kurmayları ve parti yönetimi yeni bir manevra gerçekleştirmeyi kararlaştırdı:

“Açılıma mola verelim, geri adım atmayalım ama ilerlemeyelim de... Türkiye’ye dağılıp anlatalım.”

İşte şu anda Türkiye’nin gündemine oturan anayasa değişikliği bu temel üzerine bina edildi. Milletvekilleri hem toplumun taleplerini gördüler, hem o talepleri canlandırdılar hem de açılımın partide neden olduğu yaraları sarmayı istediler. Yolsuzluk, işsizlik gibi toplumsal sorunlar yerine çok daha sıcak ve ideolojik bir iklim yaratılmış oldu. Yani tam da hükümetin istediği sahaya geldi top...

Elbette bir büyük hedef daha var: Olası bir kapatma davasını engellemek... Anayasa değişikliği gerçekleşirse o korku artık tarih olacak, aksi durumda da davanın açılma olasılığı en aza düşecek.

 Yeni seçimin kampanya konusu belli oldu

Türkiye yargı reformunu konuşurken ne Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bir kapatma davası açar ne de Anayasa Mahkemesi böyle bir karar verir...

İktidar “Demokles’in kılıcı”ndan kurtulmuştur.

Ama Anayasa Mahkemesi’nin referanduma geçit verme ihtimali hayli az görünüyor. O halde seçim kapıda. Onun kampanyasının konusu da belli oldu:

“Yeni anayasa”.

Milletvekili seçiminin psikolojisi güncel konular ve toplumsal sorunlardan ziyade ideolojik bir boyut kazanacak. Yani iktidar 29 Mart benzeri bir erozyon yerine, 22 Temmuz gibi bir sıçrama amaçlıyor. Bunu başarmaları halinde 28-32 bandında görünen AKP oyları ve koalisyon ihtimali değişebilir. Hesap bu...

 Muhalefet bu planı nasıl bozabilir?

Şahsen, anayasa değişikliğine içerik, zamanlama, üslup ve esas bakımından eleştirilerim var. Gündem buraya kaydığına göre onları anlatacak bol zamanımız olacak. Prof. Niyazi Öktem’in dünkü ‘Açık Görüş’te yayımlanan muazzam yazısını ilgili herkes okumalı. Ama şu kadarını peşinen söylemekte yarar görüyorum: Mevcut haliyle toplumun ihtiyacı olan geniş kapsamlı bir yeni sivil anayasa ufukta görünmüyor.

Eğer yapılırsa, referandumda çeşitli kesimler neye oy vereceklerini çok da bilemeyecekler. Herkes siyasal pozisyonuna göre “evet” veya “hayır” diyecek. Referandum olsa da böyle, genel seçim yapılsa da...

Bu, 30 yıl sonra herkesin “değişmeli” dediği bir anayasanın yenilenmesi için hiç uygun olmayan bir açmaza işaret ediyor. Demek ki “kriz yönetimi” iyi uygulanamıyor. Fakat burada muhalefetin de ciddi bir “süreç yönetim hatası” dikkat çekiyor.

Kategorik olarak “hayırcı” bir duruş sergiliyorlar, yanlış.

Onun yerine proaktif (etken, öne çıkan) bir yaklaşım sergilenmeli, daha iddialı ve kapsayıcı, daha demokrat ve uzlaşmacı bir anayasa değişikliği için inisiyatif alınmalı. Mevcut siyasal pozisyonlar muhalefete, iktidar karşısında güçlü rüzgâr estirmekten uzak... O halde yeni bir siyaset üretme tarzına ihtiyaç var.

Etiketler: ,
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89