• BIST 9079.97
  • Altın 2325.64
  • Dolar 32.34
  • Euro 34.8326
  • İstanbul 14 °C
  • Diyarbakır 8 °C
  • Ankara 13 °C
  • İzmir 17 °C
  • Berlin 9 °C

Fırat Anlı: Cezaevleri doluyken barış gelmez

Fırat Anlı: Cezaevleri doluyken barış gelmez
Yargılandığı "KCK ana davası"ndan yaklaşık 4 yılın ardından tahliye olan Kürt siyasetçi Fırat Anlı son gelişmeleri değerlendirdi.

Yaklaşık 4 yıl aradan sonra tahliye edilen Fırat Anlı, "Cezaevlerinde insanlar yatmaya devam ederse barışın gerçekleşmesi mümkün değildir. Siz ovada siyaset yapanları içeri atacaksınız ve o süreçte diyeceksiniz ki gerillaların sınır dışına çekilmeleri lazım. Peki, koskoca organizasyon, alanını boşaltmayı nasıl kabul ettireceksiniz?" diye sordu. 

Yargılandığı "KCK ana davası"ndan yaklaşık 4 yılın ardından tahliye olan Kürt siyasetçi Fırat Anlı son gelişmeleri ve tahliye kararını değerlendirdi. Sözkonusu Kürtler olunca tüm alanlarda olduğu gibi kendilerinin de siyasal karar ve ikili hukuk sistemi ile karşılaştıklarını belirten Anlı, "KCK davalarından bahsetmeden önce özel yetkili mahkeme ve yargılamalarda veya şuan yeni kurulan Bölge Ağır Ceza Mahkemelerinin neden varlık sürdürüyor sorusuna cevap vermeden bizim dosyalardan bahsetmek çok zor. Bugün de Türkiye'de ikili bir hukuk sistemi var. Tarihte nasıl Tunceli kanunları istiklal mahkemeleri kurulmuşsa bugün de yine özel mahkemeler, özel kanunlar, özel yargılama usulü aynı bakış açısının sonucu olarak biçim değiştirerek sürdüğünü görüyoruz. Onun için bunlar varlığını sürdürdükçe Kürt sorunu bir biçimi ile bu şekilde çözümsüz bırakıldıkça, biz bunlara tanıklık etmeye devam edeceğiz. İnsanlar içeri girecekler, mağdur olacaklar ve bedel ödeyecekler. Bizim tutuklanmamız nasıl hukuki değilse siyasal konjonktürün bir yansıması ise büyük ihtimalle bırakılmamız da siyasal konjonktürle ilgilidir. Çünkü tüm arkadaşlarımızın dosyasındaki durumlar hemen hemen aynıdır. Üç dört yıllık tutukluk süresi de tüm davalar için yeterli bir tutukluluk süresidir" dedi.

2009 Nisan ayında başlayan operasyonların temelsizliğinin ortaya çıktığını, KCK davalarının haksızlığının tespit ve teşhir edildiğini kaydeden Anlı, 3-4 yıl süren tutukluluk sürelerinin de ne Türkiye'nin iç hukukuna ne de evrensel hukuka uygun olduğunu söyledi.

Tutuklanan binlerce Kürt siyasetçinin özgürlüğüne kavuşmadan Kürt sorununun çözülemeyeceğini ve serbest bırakılmış birkaç arkadaş olarak kendilerini özgür hissetmeyeceklerini kaydeden Anlı, sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Kürt sorunu artık devletin tüm birimleri tarafından kabul edilen en önemli sorundur. Ama mesele Kürt sorununun çözümü konusunda ne kadar samimiyiz ne kadar kararlıyız. Ve bunun sonuçlarının ortaya çıkacak tabloyu ne kadar görebiliyoruz. Maalesef bu konuda hala devletin içerisinde bir mutabakat olduğunu söylemek zor. Ya da siyasi iktidarın bu konuda net bir politika izlediğini söylemek zor. Kürt sorununun çözülmesi Türkiye'nin kendi idari ve siyasi siteminin kendi demokratik standartlarını çok farklı bir noktaya getirecektir. Kürtlerin mücadele ederek elde etmiş haklar bir çok kesim tarafından da kullanılacaktır. Örneğin bugün Çerkesler kendi anadillerinde yayın yapabiliyorlar. Türkiye'nin kadın sorununa bile baksanız Kürtlerin ortaya koyduğu performans olmazsa Parlamento'da bu kadar yüksek kadın vekilin olacağını düşünmüyorum. Yerel yönetimler açısından baktığımızda bile örneğin demokrasinin yerellere devredilmesinde de en yüksek mücadele ve talep Kürtlerden geliyor. Kürt coğrafyasından geliyor. Ve Hükümet aslında Kürtlerin bu talebini kendi siyasal programı içerisinde dönem dönem uyguluyor; ama içini boşaltarak uyguluyor. Samimiyetle uygulamıyor. İşte hükümet bir açıklama yaptı. Yeni çıkarılan Büyükşehir yasası ile 29 ilde kısmi özerklik olacak. O kentin belediye başkanları tüm ildeki yurttaşların sorunları ve hizmeti ile ilgili olacak. Bunun için mücadeleyi sürdürmek gerekiyor."

Anadilde savunma

"Arkadaşlarımız cezaevinde kaldıkça, her gün yeni askeri ve siyasi operasyonlar oldukça biz kendimizi özgür hissetmeyeceğiz" diyen Anlı, "Yani ben dün ne yaptım ise bugün de aynısını yapacağım. Netice itibariyle dün yaptığımız şeyler yanlış şeyler veya pişman olacağımız şeyler değildi. Tam tersine bu ülkenin daha iyi bir yere ulaşması ve yurttaşların daha iyi yaşaması için yaptığımız mücadeleydi. Şimdi anadilde savunma tipik bir örnektir. 3 yıl boyunca bu hakkımız engellendi yasaklandı. Sonra Parlamento Türkiye'de eşine ender rastlanacak bir şekilde bir toplumsal talebi önemli oranda sistemi tıkayan bu talebi bir sivil itaatsizlik eylemini kabul etmek durumunda kaldı. Eksik de olsa bir kanuni düzenleme yaptı. Böyle bakınca umutlu olmak gerekiyor. Yani zaman geçse de bedel ödesen de ağır ve zahmetli bir süreç de olsa sonuçta netice alıyoruz. Ve ben bundan sonra Kürtlerin kısmen de olsa özgürlüğü tatmış kendini yönetme iradesini göstermiş insanların pes etmeyeceğini düşünüyorum" şeklinde konuştu.

Başarılı olmadılar

Kürt siyasetinin birikimli ve değerli önemli insanlarının cezaevlerinde olduğunu; ancak "KCK operasyonları" ile başarılmak istenen şeyin başarılmadığını dile getiren Anlı, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Kürtlerin son derece değerli birikim ve tecrübe sahibi yetişmiş insanları cezaevindedir. Zaten KCK operasyonlarının en önemli boyutu buydu. Kürtleri örgütsüzleştirmek ve öncüsüz hale getirmek. Hatta mümkünse tasfiye etmektir. Fakat bu başarılamadı. Kürtler boşalan yerleri doldurdu. Yine eğer bu arkadaşlarımız dışarıda olsaydılar çok ve önemli büyük katkıları olurdu sürece. Cezaevindeki arkadaşlarımız yaşamın içerisinde olan arkadaşlardır. Gelişmeleri çok yakından takip ediyorlar. Şu anda Türkiye'deki siyasal konjonktür ve gelişmeleri en iyi tahlil edecekleri biçimde takip eden arkadaşlarımızdır. Dünyayı en iyi takip eden arkadaşlardır. Türkiye'nin şuan siyasal tarihinin kullanmadığı yıllar sonra kullanılacak kavramları araştırıyor ve tartışıyor bu arkadaşlar. Bu büyük bir fırsat ve birikimdir. Sadece Kürtler için değil bütün Türkiye'nin kabuk değiştirmesi ve Türkiye'nin kendi problemlerini çözmesi için. Arkadaşlarımız umutlu. Mücadele etmenin dışında bir yöntemin olmadığının en somut örnekleridir cezaevindeki insanlar."

Kürt halkı bedel veriyor

Başbakan Erdoğan'ın sürekli Kürtlere "risk alın" demesini doğru bulmadığını belirten Anlı, Kürtlerin cezaevine konularak o riski aldığını vurguladı. Anlı, şunları söyledi: "Arkadaşların serbest bırakılması için seferberlik başlatmamız lazım. Bir bedel ödeme ihtiyacı varsa biz bunu ödemeye hazırız. Bu bedeli Kürt halkı olarak verdik ve vermeye hazırız. Bu operasyonları yapanlar, geri çekilen, vazgeçen olmuyor ve bu yöntemlerin sonuç vermeyeceğini gördüler. Bu arkadaşlarımız özgürleşmeden biz kendimizi özgür hissetmeyeceğiz. Niyetiniz çözmek ise zaten buna uygun adımımız bellidir. Cezaevlerinde insanlar yatmaya devam ederse barışın gerçekleşmesi mümkün değildir bunu çok net söylüyorum. Siz ovada siyaset yapanları içeri atacaksınız ve o süreçte diyeceksiniz ki gerillaların sınır dışına çekilmeleri lazım. Peki, koskoca bir coğrafyayı koskoca bir organizasyon alanını her halükarda boşaltmayı nasıl kabul ettireceksiniz? Yani bunun olasılığı var mıdır? Bunun gerçekleşmesi mümkün müdür? Siz hem dağdakini hem ovadakini terk ettireceksiniz. Peki bu alanı kime bırakacaksınız? Benim görebildiğim kadarı ile Kürtler de çok temkinli, hatta hükümetin geçmiş pratiklerinden kaynaklı bir güvensizlik var. Önce kimi adımlar atılmalı ki yeniden sıfır noktasına ulaşalım. Hükümete karşı biz sıfırın altındayız güven olarak. İmralı Adası'na bir heyetin gitmesi çok önemlidir. Ama bunlar tek başına o güvensizlik uçurumunu ortadan kaldırmıyor. Sürekli Kürtlere faturası çıkartılıyor. Yürütülen diyalog sonuçsuz kalırsa tekrar faturası bizim arkadaşlara kesilecektir. Güven artıcıcı adımlar atmak lazım." (Deniz Tufan-DİHA)

  • Yorumlar 2
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89