• BIST 9722.09
  • Altın 2428.571
  • Dolar 32.5199
  • Euro 34.8
  • İstanbul 18 °C
  • Diyarbakır 17 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 20 °C
  • Berlin 3 °C

Fehim Işık yazdı: Yeni komşu: ‘Kuzey Suriye’

Fehim Işık yazdı: Yeni komşu: ‘Kuzey Suriye’
Türkiye’ye yeni bir komşu daha geliyor; Türkiye’yi yönetenler şimdiden gardlarını alıp oraya da “Kuzey Suriye” diyebilirler...

Yaklaşık 5 ay önce, İlke Haber sitesinde yayınlanan bir yazımda, Suriye’de Kürt muhalefetinin şekillenmesini, ayrılıklarını, Kürtlerin hangi “cephelere” yakın durduklarını ayrıntılı bir şekilde irdelemiş ve Kürtlerin Suriye pozisyonuna dönük olarak farklılıklarına rağmen ayrı tutum almalarının zor olduğunu belirtmiştim.

Bunları öngörmüş olmama rağmen, samimi olmak gerekir ki Suriye’deki gelişmelerin Kürtlerin yönetimleri ele almaları noktasında bu kadar hızlı ilerleyeceğini varsaymıyordum. Esad gidici olsa bile, Kürtlerin kendi öz yönetimlerini oluşturmak için uzun süre diplomasi koridorlarını aşındıracakları düşüncesindeydim.

Ama bir konuda hiç şüphem yoktu. Tüm farklılıklarına, diğer bir deyimle dengelerin zorlamasıyla farklı cephelere yakın durmalarına rağmen PKK’nin, PYD’nin, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin, Mesut Barzani’nin, diğer Güneybatı Kürdistanlı Kürt örgütlerinin en nihayetinde uzlaşı yolunu bulacaklarını, bulmak zorunda olduklarını düşünüyordum.

Kürtlerin birliklerini oluşturacakları yönündeki öngörü gerçekleşti.

Ama Güneybatı Kürdistanlıların bu kadar kısa sürede yönetimleri devralacaklarını öngörmek o kadar kolay değildi.

Arap milliyetçiliğinin kıskacında boğulmaya çalışılan, Müslüman Kardeşlerin kindarlığı ile bezdirilmeye çalışılan Kürtler, hep denklemin dışında tutuluyorlardı. Denklemin içine girmelerinin ön koşulu olarak ise Türkiye ve diğer aktörlerin emellerine hizmet etmeleri dayatılıyordu.

“Ulusal hakları tanınmadan ‘koalisyonlara’ itibar etmeyeceklerini” belirten Kürtlerin SUK’ta yer almamaları, öte yandan birçok aktörle karşı karşıya kalmaları işlerini zorlaştıracaktı; zorlaştırıyordu da.

Ancak “Evdeki hesap çarşıya uymadı.”

Güneybatı Kürdistanlıların Barzani’nin himayesinde Hewler toplantısında uzlaşarak güçlerini birleştirmeleri, tarihi bir anlaşmaya imza atmaları; geçtiğimiz günlerde ise Şam’ın kalbinde, Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısında patlayan bombanın yarattığı otorite sarsılması bu erken zaferi getirdi.

Yaşananlar kendiliğinden mi, planlı mı hâlâ tartışılıyor...

İşin doğası gereği Kürtlerin er veya geç Güneybatı Kürdistan’ın yönetimini devralacağı biliniyordu. Hatta bazı yerleşim yerlerinde Kürtlerin otorite boşluğundan yararlanarak askeri ve ekonomik yönetimi olmasa bile, eğitim, sağlık gibi alanlarda sivil yönetimi devraldıkları, basına da yansımıştı.

Son bir yıldır Kürtlerin bazı yönetim erklerini devraldıkları, bununla bağlantılı hazırlıklar yaptıkları aşikar olduğuna göre, yaşanan gelişmelerin çok da kendiliğinden olduğunu söyleyemeyiz. Yani bir ön hazırlık vardı ve en uygun anda da ‘yönetimi devralma’ yaşama geçirildi.

Burada “en uygun an” kavramı önemlidir...

Birinci “en uygun an” Hewler Anlaşması’nın imzalanmasıdır.

Farklı cephelerde durdukları bilinen tüm Kürt grupları Mesut Barzani’nin himayesinde bir araya gelerek eşit temsiliyet mekanizması ile Yüksek Kürt Konseyi’ni oluşturma, silahlı güçleri birleştirme, basın ve yayında ortak dil kullanma gibi hayati öneme sahip kararları aldılar.

İkinci önemli “en uygun an” ise Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısında patlayan bombadır. Kürtlerin bu eyleme dahli yoktur. Ancak sonuçları Kürtlere de yaramıştır.

Esad güçleri bu bombanın patlamasıyla, deyim yerindeyse Şam’a sıkışıp kalmıştır.

Yönetsel otoritesi sarsılmıştır.

Kürtler ortaya çıkan yeni durumu kendi lehlerine değerlendirmişlerdir.

Tüm parçaları birleştirdiğimizde gelişmelerin kendiliğinden yaşanmadığını söyleyebiliriz.

Peki hazırlıklar tek taraflı mı? Yani bu gelişmeler iddia edildiği gibi sadece PYD’nin öngörüsü olarak mı gerçekleşmiştir?

Mesud Barzani’nin El Cezire televizyonuna verdiği söyleşi, hazırlıkların tek taraflı olmadığını, organize yürütüldüğünü gösteriyor.

Barzani, “Ülkelerinden kaçarak Irak Kürdistanı Bölgesine yerleşen Kürt gençlerinin eğitilmelerine katkı sunduk” diyor. Askeri olarak eğitilen bu gençler henüz Güneybatı Kürdistan’a geçmemiş olsalar bile, bugünler öngörülerek Kürt gençlerin eğitildiği alabildiğine aşikar.

Kürtler farklı “cephelerde” de olsalar kendilerini hazırlamışlar ve tek eksikleri birlik idi.

Birlik de gerçekleşince, geriye kalan tarihi fırsatları değerlendirmektir.

Bu fırsat da yakalandı ve artık geri dönüş yok.

Türkiye’ye yeni bir komşu daha geliyor; Türkiye’yi yönetenler şimdiden gardlarını alıp oraya da “Kuzey Suriye” diyebilirler...

* * *

Bitirmeden bir söz de tüm bu gelişmelerde Kürtlerin bir asrı aşkındır verdiği mücadeleyi, ödediği bedelleri, kazandıkları deneyimleri görmeyenlere; her gelişmede Kürtlere “emperyalizm uşağı” yaftasını biçenlere...

Kürtler kendi coğrafyalarında kendilerini özgürce yönetmek, kimlikleri, dilleri, kültürleri ve edebiyatlarıyla yaşamak istiyorlar.

Bunların olması için mutlaka sosyalist bir yönetim oluşturma zorunlulukları yok.

Ayrıca şu da bir gerçek: Kürtlerin ulusal boyunduruktan kurtulmaları, Filistinlilerle birlikte kapitalizmin egemen olduğu döneme rastlamıştır.

Sosyalistler arzu etmeseler bile “ulusal sorunların kapitalist çözüm yolları” da vardır ve Kürtler bu yolu zorluyorlar, zorlamak zorundalar.

Irak Kürdistanı’nda zorladılar ve başardılar; ulusal boyunduruğu kırdılar.

Şimdi de Suriye’de bunu zorlayacaklar...

Ulusal boyunduruğu kırmak için mücadele veren her halka hak olan, Kürtlere niçin hak olmasın?

Fehim Işık - Evrensel

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89