• BIST 9203.37
  • Altın 4296.947
  • Dolar 39.6155
  • Euro 45.6765
  • İstanbul 24 °C
  • Diyarbakır 37 °C
  • Ankara 29 °C
  • İzmir 33 °C
  • Berlin 26 °C

Diyarbakır’daki görüşme: Başarı mı başarısızlık mı?

Diyarbakır’daki görüşme: Başarı mı başarısızlık mı?
Diyarbakır’da Başbakan Erdoğan ile Federal Kürdistan Yönetimi Başkanı Mesut Barzani arasında yapılan görüşme tartışılmaya devam ediyor.

Diyarbakır’da Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Federal Kürdistan Yönetimi Başkanı Mesut Barzani arasında yapılan görüşmenin sonuçları, Türk basınında tartışılmaya devam ediyor.

Bazı uzmanlar, Erdoğan’ın “Diyarbakır girişimini” çözüm sürecindeki yeni bir aşamanın başlangıcı olarak nitelendiriyor, diğerleri Türkiye’nin bölünme tehlikesini görüyorlar.

Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Direktörü ve Stratejik Düşünce Enstitüsü Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Uysal, Rusya’nın Sesi radyosuna demecinde, Ankara’nın Kürt politikası ve çözüm perspektifleri hakkında şunu söyledi:

"Suriye’de ciddi bir iç karışıklık var, iç savaş var. Ve değişik güçler kendi varlığını göstermeye çalışıyorlar. Özellikle PKK’ya yakın olan işte PYD burada aktif olmaya çalışıyor. Bir yandan da El-Kaide var bölgede. Bir yandan işte Suriye rejimiyle savaşan devrim isteyen, demokrasi isteyen güçler var. Ve bu istikrarsız süreç maalesef devam ediyor. Burada Türkiye’nin Kuzey Irak yönetimi ile işbirliği yapması çok önemli. Irak’la da ilişkiler düzeltiliyor. Bu çerçevede bölgede oluşan tehditlere karşı, istikrarsızlık yaratacak faktörlere karşı bir işbirliği aranıyor. Özellikle bu Suriye konusunda hem mülteci konusu var, o ciddi bir istikrarsızlık, en azından maddi yük oluşturuyor hem Irak için hem Türkiye için. Türkiye o kadar belki etkilenmiyor bundan ama yine bölge etkileniyor tabi. Kaçakçılık ve saire artıyor. İşte Erdoğan, Barzani ile bu konularda işbirliği yapmayı konuşmuşlar. İki tarafın birbiriyle konuşması, konuları tartışması ve çözüm aramaları çok önemli, işbirliği yapmak çok önemlidir. Yani, şöyle bir durum var bölgede. Amerika gücünü kaybediyor, bölgeden çekiliyor.Dolayısıyla bölgenin sorunlarını bölgenin halkları çözmek zorunda. Yani Suriye sorunu, Filistin sorunu, Irak sorunu, Irak’ta ciddi terör bombalamalar devam ediyor. Kuzey Irak görece daha sakin olmakla beraber Irak’ta da ciddi sorunlar var. Bu konuda işbirliği yapmalarının, ülkelerin birbirine yardımcı olmalarının anlaşılmış görünüyor. Yani Irak Hükümeti Türkiye’ye daha önce belki dostluğa sığmayan bazı sözler, hareketler yapsa bile şimdi normale dönülmüş olduğu anlaşılıyor veya dönmek istediği görülüyor. Bölgede oluşan boşluk, Dünya’daki genel değişimler, ekonomik kriz, Arap Baharı, insanların demokrasi ve hak, özgürlük istemesi vs. birçok faktör bir araya gelince bölge ülkelerinin, bölge toplumlarının önyargıları bırakarak birbirleriyle konuşmaları, işbirliği yapmaları, birbirini iyi anlamaları, ortak çözüm aramaları çok daha önemli hale geliyor. O yüzen ben hem Davutoğlu’nın Irak ziyaretini önemsiyorum, orada verilen mesajlar, işte Şiilerle, Şii gruplarla, Sünni gruplarla görüşülmesi, devletin yetkilileriyle görüşülmesi ve bu arada hem Irak’ın sorunlarına çözüm aranması hem işbirliği imkanlarının aranması çok önemli, tekrar normale dönüyoruz gibi geliyor. Yani sorunları bölgenin kendi halkı çözemezse kimse gelip onlar için çözmez, hatta sorunların artması için dışarıdan da tahrik var. O yüzen bizim, bölge halkları olarak, biraz daha dikkatli ve aktif olmamız gerekiyor."

Fakat Türkiye’de bu görüşe katılmayanlar da var. CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, Rusya’nın Sesi radyosuna, muhalefetin nelerden çekindiğini anlattı:

"Çözüm süreci nedir? Buna aslında farklı cevaplar veriyoruz. Türkiye’de çözüm süreci dedikleri şey, silahları bırakmak şartını çok ileriye devretti. PKK silah bırakmadı. Silahlarıyla beraber sınır dışına çıktı. Daha % 20’si bile çıkmadı. Sınır dışı dediğimiz yer, Irak sınırımız, Suriye sınırımızdır. Orada Suriye’de PYD adı altında bir örgütlenme ile terör Türkiye’nin hemen yanı başında devam ettirildi. Hem silahları terketmediler hem de Türkiye’deki terör Irak ve Suriye’de adeta alan bakımından genişledi. Onlar silah terketmedi ama Türkiye Anayasa değiştirmeye çalıştı. Ve biliyorsunuz, Anayasa çalışmaları bir türlü sürdürülemedi. Onlar silahlarını bırakmadı ama Hükümet anadilde eğitim taleplerini kabul etti. Özel okullarda anadilde eğitim olur kararı verdi. Geçtiğimiz günlerde bir demokratikleşme paketi çıkardı. Orada özel okullarda anadilde eğitim yapılacak sözünü verdi. Bunlar PKK’yı tatmin etmiyor. Ama daha önemlisi, Türkiye’de bazısı AKP’ye de oy vermiş olan çok geniş yurttaş kesimini de endişeye sevkediyor. Çünkü Türkiye’de genel inanç şudur: Anadil öğrenmek herkesin hakkıdır, doğal haktır, fakat anadilinde eğitim bir siyasal taleptir, ve Türkiye’nin bütünlüğü bakımından negatif sonuçları olur. Hükümet, her ne kadar böyle bir söz verse de biliyor ki, kendisine de oy vermiş olan pekçok insan bu konuda çok rahatsızdır. Bir tıkanma denilen şey, PKK taleplerinin, hangi partiden olursa olsun, Türkiye’de çok geniş bir nüfus kesimi tarafından kabul edilmemesinden ibarettir. Hükümet sanıyor ki, ikna edebilir biraz zaman geçerse. Barzani ile bu yarattığı havanın etkisiyle toplumu bu konuda ikna edebileceğini sanıyor. Fakat arkasında petrol ve doğal gaz anlaşmaları olan, Orta Doğu bakımından da bazı riskleri taşıyan bu ilişkilerin Hükümet’in çözüm süreci dediği, bizim endişeyle baktığımız sürece nasıl katkısı olacak, bu konuda hiç kimse bugünde çok net sözler söyleyemez kanısındayım."

Peki, Irak Kürdistanı’nda, Diyarbakır görüşmesi ve çözüm perspektifleri hakkında neler düşünüyorlar? Federal Kürdistan Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin lideri olduğu Kürdistan Demokrat Partisi’nin Dış İlişkiler Sorumlusu Hemin Havrani, Rusya’nın Sesi radyosuna bu hususta şunu söyledi:

“Kürt sorunu askeri yollarla çözülemez. Bu sorun, anayasal ve siyasi yöntemler ile çözülmeli. Erdoğan ile Barzani arasında Diyarbakır’da gerçekleştirilen tarihi görüşmenin ardından bu sorununun çözülmesi fırsatı doğdu. Bu fırsattan yararlanmak gerek. Bilindiği gibi on binlerce insan bu sorunun kurbanı oldu. Türkiye’deki Kürt sorunu, PKK sorununa indirgenmemeli. Bu, 20 milyonu aşkın insanı ilgilendiren bir sorun ve bunlar sadece Kürtler değil. Sorun diğer halkları da ilgilendiriyor. Tarih, Kürt sorununu çözmek için askeri yöntemlere başvurmanın başarısızlıkla sonuçlandığını gösterdi. Türkiye’deki demokratik süreçler ve parlamenter faaliyetler sayesinde Kürt sorununun politik yollarla çözülmesi firsatı oluştu. Türkiye hükümeti ile PKK arasında diyalog başlatıldı ve biz bunu tamamen destekliyoruz. Biz, bu uzun yıllara dayanan sorunun çözümüne, her zamankinden daha fazla yaklaştık.” (Rusyanın Sesi)

  • Yorumlar 3
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • Yusuf Çiçek26 Kasım 2013 Salı 17:30Vay Halimize

      ' Hükümet,Anadilde eğitim taleplerini kabul etti.Özelokullarda anadilde eğitim olur kararı aldı.' .. 'Çünkü genelde inanç şudur:Anadil öğrenmek,herkesin hakkıdır, doğal haktır,fakat anadilinde eğitim bir siyasal taleptir' Kaynak:www.ilkehaber.com

      Bu görüş sokaktaki insanın değil, benim gibi sıradan insanın değil, Prof.dr.Birgül Ayman Güler'in dir. Vasıfları bitti mi? Hayır bitmedi!Hem milletin vekili, hemde ortalıkta kimse yok iken 'sosyal demokratız'diyen bir partinin (chp) mensubu.

      Eğer böyle m.v. ve böyle parti güzel ülkemi yönetecek ise;

      Yanıtla (0) (0)
    • Yusuf Çiçek26 Kasım 2013 Salı 17:58Vay Halimize

      Devamı:Bu yüce şahsiyete sorsam anadili Türkçe olan insanlara ; anadilini evinde, sokakta veya özelokullarda öğren(bu görüşü,kendine saygısı olan hiç bir insana yakıştıramiyorum) desem,empati yapmaya davet etsem(hanımefendinin böyle demoratik bir yapısı var mı) nice olur halleri?

      Koca Prof. e şunu anımsatmak zorundayım ki bu ayıp benim değil zatışahane'nin dir.İnsanlar anasından doğarken,kendisiyle yapışık doğan birincil hakkı,anadili dir.Bunun tartışmasını yapmak ne insani ne de demokratiktir.Bm.ye üye 193 ülkenin 110 küsüründe birden fazla resmi dil var iken ,birtek Türkiye mi bölünece

      Yanıtla (0) (0)
    • Muzaffer Saglam27 Kasım 2013 Çarşamba 17:53Basarili!

      Bagislayiniz bana gore kim ne derse desin hukumet baris ve Kurd sorunun cozumu icin basarilidir. Tabiki bunu belirtirken hukumetin olmasi gereken her seyi yapti veya yapiyor demek istemiyorum. Yalniz buna sunu eklemek istiyorum; T.C. Tarihin'de gelmis gecmis tum hukumetler icinde bu hukumet korkusuzca bir acilim yapti. Ayni zaman'da da Turkiye'de gecmisten bugune kadar derin-devlet ve ergenekon var idi ve bunlar'da bilindigi gibi yeri ve zamani geldigin'de gecmislerde'ki askeri darbeler (27 Mayis,12 Mart, 12 Eylul) gibi darbeler yaptilar ve hukumet korkusuzca bunun'da uzerine gitti.

      Yanıtla (0) (0)
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89