• BIST 9915.62
  • Altın 2439.282
  • Dolar 32.4246
  • Euro 34.6533
  • İstanbul 15 °C
  • Diyarbakır 17 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 19 °C

Bütün dünya özgür olsun ama 'Kürt' olmasın

Bütün dünya özgür olsun ama 'Kürt' olmasın
Onun adına 1 milyon kişi öldü Irak'ta. Özgürlük gelecekmiş güya Suriye'ye. Bütün Suriye artık özgür olacakmış ama adı 'Kürt' olmayacakmış.

Bir bakanın ağzından duydum ülkeye barış gelecekmiş artık, Kürtler özgür olacakmış ama statüsü olmayacakmış!

İnsan ayağı basmış, eli değmiş, teni dokunmuş; ölümler ve kırımlar görmüş, nice uygarlıklar kurulmuş, savaşlar ve afetler yaşamış bütün topraklar özgür olsun.

Milyonlarca yıllık bir serüvene sahip insanlık. Giderek yaşlanıyor dünyamız. Yaşlanıyor ve büyük bir sonsuzluğun girdabında yuvarlanıp gidiyor. İşte böyle bir dünyanın üzerinde devasa bir uygarlık mirasına sahip bütün insanlık özgür olsun! Irkı ne olursa, derisinin rengi neye çalarsa; inancı hangi dinden, mezhebi hangi mezhepten olursa olsun; ister Alevi, ister Sünni ya da Şafi; Müslüman veya Hıristiyan; Yahudi ya da Katolik.. Veya Protestan; ateist bile olabilir. Belki bir Kızılderili, bir zenci; derisi beyaz Güney Afrikalı, belki Surinamlı; gözleri çekik Vietnamlı; Koreli bir gazi bile olabilir; bir Eskimo veya bir Arap… Dili ne olursa olsun; ister Urduca, ister Moğolca, ister Katalanca; mesela İngilizce; belki de Tamilce, Fince veya Latince; hangi bilinmez dilden konuşursa konuşsun; bütün insanlar özgür olsun ama yeter ki adı “Kürt” olmasın! Statüsü de bulunmasın!

Hangi ulusa mensup olursa olsun. Yıllardır, hangi haksız zulmün parmaklıkları ardında bulunursa bulunsun; hangi kıtada yaşarsa; bayrağı ne olursa, çocuğunu hangi pasaportla doğurursa, damarlarında hangi asil kan dolaşırsa dolaşsın ama özgür olsun! 

Bütün hayatlar özgür olsun

Adı neredeyse unutulmuş/unutturulmuş, toprakları terk edilmiş/ettirilmiş, varlığı yok sayılmış, sürülmüş, zenginlikleri talan edilmiş; ata yadigârı yerlerinden edilmiş, kentlerin varoşlarına, sur diplerine, kenar mahallelere savrulmuş bütün hayatlar özgür olsun; yeter ki adı “Kürt” olmasın!

Bambu ormanlarının sevimli pandaları, beyaz tüylü kutup ayıları, sayısı tükenmekte olan Caretta Caretta’lar; foklar, yunuslar hep özgür olsun! Henüz balta girmemiş ormanlar, uygarlık mikrobundan kendini saklamayı başarmış ıssız vadiler, dereler ve tepeler özgür olsun; havada kuşlar, suda balıklar, filler ve kertenkeleler; bütün bir börtü böcek özgür olsun ama yeter ki “Kürt” olmasın!

Arap Baharı gelsin, Wall Street Baharı gitsin; Tahrir Meydanı’na inelim, Libya’ya özgürlük isteyelim; kabile devrimleri yapalım; Bedevilere hürriyet, aşiretlere de öyle… Saddam’a ölüm diyelim, Kaddafi’nin kellesini alalım; Mısır’da Mübarek de gitti, Taliban’a özgürlük! Gazze’ye yağmur gibi yağan, fosfor bombaları değil, konfeti dağıtıyor çocuklara uçaklar! Haydi, Kürecik’e üsler de kuralım, elbirliğiyle İsrail’in güvenliğini sağlayalım, Patriotlar olmazsa olmaz zaten, bırakalım İsrail halkı daha güvende ve özgür olsun!

Üç bin köy yakılmış! Boşaltılmış ve yıkılmış! Srilanka’da, Surinam’da, Kamboçya’da değil! Benim ülkemde! Anadolumda, Mezopotamyamda! Binlerce yıldır kök saldığım topraklarımda! Her toprak parçası özgür olsun, yeter ki üzerinde “Kürt” olmasın!

Eski Sovyetler Birliği’nin dağılan bütün ülkeleri; Özbekistan mı desem, Türkmenistan mı, Tacikistan mı? Ermenistan’ı unutmayalım; Kırgızistan, Kazakistan ve Gürcistan da var... Hepsi özgür olsunlar! Ulusların self determinasyon hakkı önünde saygıyla eğilelim; dünyanın bütün devletlerine koro halinde özgürlük isteyelim. Hepsi gelişmiş ve ileri, hepsi uygar ülkeler; Estonya, Letonya ve Litvanya da özgür olsun! Dahası var; Moldavya, Belarus ve Ukrayna… Hep özgür olsunlar!

Çok renkli devrimlerimiz olsun; Kadife Devrimi, Gül Devrimi, Lale Devrimi… Turuncu Devrim’ini de unutmayalım. Sonuçta ayrımsız, bütün ülkeler özgür olsun!

Küçük büyük fark etmez. Nüfusu ne olursa olsun; 4 milyon nüfusuyla Kongo, 3,3 milyon nüfusuyla Moritanya, 2,8 milyon nüfusuyla Arnavutluk ve Kuveyt, 2,7 milyon nüfusuyla Moğol halkı, 2 milyondan az nüfuslu Lesoto! Hep özgür olsunlar! 1,5 milyondan daha az olan nüfuslarıyla Katar, Bahreyn, Doğu Timor ve Botswana özgür olmasınlar mı?

Peki, 510.000 nüfusuyla Lüksemburg? Ya 317 bin nüfuslu İzlanda? Ve sadece 31 bin nüfusuyla San Marino; zaten özgür değiller mi?

Yedi kıtada, denizde ve okyanusta, Kuzey Kutbu’nda ya da Güney’de; toprakları çorak ya da çöl; dağlık veya bataklık, her toprak parçası özgür olsun! Beş yüz binden az olan nüfuslarıyla Surinam, Burinei, Maldivler özgür olmasınlar mı?

Kıbrıs’ın kuzeyine özgürlük gelsin! Bulgaristan’daki esir Türkler’i kurtaralım. Karabağ’dakileri de.. 550 bin nüfuslu Batı Sahra, 180 bin nüfuslu Samoa ve Guam ülkeleri, 245 bin nüfusuyla Yeni Kaledonya; 104 bin nüfusla Granada, 108 bin nüfuslu Virjin, 3 bin nüfuslu Falkland Adaları ve 4 bin nüfusuyla Saint Helan özgür olsunlar! Tayvan, Kosova, Abhazya ve Güney Osetya hepsi özgür olsun!

Açlığın ve kıtlığın pençesinde kurtuluşunu bekliyor Kenya. El kapısı değil Somali, sırada Sudan’ı özgürleştirmek de var; kaç parçaya bölünmüş bile olsa… Olsun, yine de bütün parçaları özgür olsun! Dağılmış ve şimdi paramparça eski Yugoslavya; bugün Hırvatistan, yarın belki Dalmaçya; Sırbistan ve Bosna-Hersek; Makedonya, Slovenya; Karadağ ve Kosova.. Hepsi özgür olsunlar! Üstelik bir de statüleri olsun ama “Kürt” olmasın! 

Bir milyon insan

Sonunda, sınırlarımıza kadar geldi, dayandı özgürlük. Sıra komşularda; bir zamanlar “hür dünya” idi adı. Sonra “hür teşebbüs” oldu. Özgürlük taşıdı dünyanın bütün topraklarına! Daha modern kavramlara ikame etti adını; serbest piyasa, kapitalizm, küreselleşme diye... O şimdi savaşıyor; “hür dünya”, özgürlük adına “özgür ordu”lar kurarak savaşıyor. Barış ve özgürlük tutkunu devletler “özgür ordulara” destek olmak için yarışıyor. Kol kola giriyor koalisyon kuvvetleri. Harıl harıl mesaide Birleşmiş Milletler. Giderek daha çok genişliyor “demokrasi cephesi!”

“Özgürlük” adına bir milyon insan öldü Irak’ta! Geçenlerde saydım, manşetlerin yalancısıyım; bir günde tam 127 ölü vardı Irak’ın sokaklarında! Maşallah, ne kadar da hızlı yerleşiyor ‘demokrasi’. Kılıcı keskin ne de olsa; bakın, nasıl da kellesini aldı Libya’da Kaddafi’nin, şu bizim meşhur demokrasi! Ederi tam üç yüz milyon dolar! Bavulla gönderdik paraları. Ölüme de fatura kesilir mi demeyin. Muhasebesi tutulmaz olur mu hiç demokrasiyle gelen ölümlerin. Medyaya haber düştü geçenlerde; demokrasi şampiyonu Fransa , “yüzde otuz beşine anlaşmış bile Libya petrolünün”. Ne de güzel diyeti varmış meğersem özgürlüğün! Şimdi, kabileler birbirini boğazlıyor Libya’nın çöllerinde. Demek ki daha çok demokrasi gerekecek oralara… Daha çok çalışacak dersini koalisyon kuvvetleri.

Ne kadar da ağırbaşlı konuşuyordu; “Kürtlere statü falan veremeyiz” diyordu bakan. Sanırsın sadaka dağıtıyor mübarek! Ama ekliyordu; “Barış ve özgürlük gelecek” diyordu ülkeye…

Evet, barış ve özgürlük gelecek ülkeye. Tıpkı Afganistan, Irak gibi; tıpkı Tunus, Libya, Mısır gibi; bak işte şimdi tıpkı Suriye gibi…

Nasıl da bir araya gelmişler, medeni ve demokrat dünyanın bütün ülkeleri. Komşuda Kürt’ün üzerine salmışlar cümle vahşilerini yeryüzünün. Cihatla özgürlük gelecekmiş güya Suriye’ye. Maşallah, dört yanı şeyhlikler, emirliklerle dolacakmış; bütün Suriye özgür olacakmış ama adı “Kürt” olmayacakmış. (Radikal)

Yusuf Nazım
Öykü yazarı

  • Yorumlar 5
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89