• BIST 9770.06
  • Altın 2427.694
  • Dolar 32.5699
  • Euro 35.0032
  • İstanbul 20 °C
  • Diyarbakır 23 °C
  • Ankara 22 °C
  • İzmir 22 °C
  • Berlin 5 °C

Burkay: PKK’nin silah bırakmasını öteden beri istedik

Burkay: PKK’nin silah bırakmasını öteden beri istedik
'Hem federal, hem de otonom biçimler, dil, kültür, etnik yapı bakımından çok renkli olan ülkelerde bir arada yaşama biçimleridir.'

HAK-PAR Genel Başkanı Kemal Burkay, 6 Haziran perşembe günü, İstanbul-Şişli’de Mülkiyeliler Birliği Lokali’nde Çözüm süreci ve Federalizm üzerine bir konferans verdi.  

Burkay, konuşmasının başında konukları selamlayarak şöyle dedi: “Son günlerde gündem hızla değişti ve kamuoyu bazı yeni konularla, özellikle de Taksim Gezi Parkı sorununun yarattığı olaylarla meşgul. Gezi Parkı’ndaki yeni düzenlemeye yönelik tepkiler, ülke çapında günlerdir süren gösterilere dönüştü. ‘Federal çözüm’ konulu bu toplantımız ise önceden düzenlenmişti. Bu nedenle bugün güncel olan son olayları değil, çözüm sürecini ve bununla ilgili olarak federalizmi konuşacağız.” 

Burkay daha sonra, 30 yıllık çatışma ortamının bir an önce sona ermesini, bu kapsamda silahların susmasını ve PKK’nin silah bırakmasını öteden beri istediklerini, ama salt bunun çözümü ve barışı sağlamaya yetmeyeceğini söyleyerek şöyle devam etti: Kürt sorunu PKK ile ve onun silahları ile başlamadı. Bu, daha 19 Yüzyıl başında gündeme giren ve çözüm bulamadığı için büyüyerek bugüne kadar gelen eski bir sorun. Silahların susması elbet önemlidir. Ama asıl gerekli olan Kürt sorununa adil bir çözüm bulmaktır. Bu da ancak Kürt halkının tüm temel haklarını tanıyarak, eşitlik temelinde yeni bir siyasi ve idari yapılanmayla mümkün olur. 

“Kürt sorunu etnik, bundan da öte ulusal bir sorundur. Böyle bir sorunla karşılaşan ilk ülke Türkiye değil. Bu tür sorunların çözümü ile ilgili olarak dünyada yüzlerce örnek var. Onlara bakıp kendi ülkemizin koşullarına, halkın taleplerine uygun bir çözüm bulmamız gerek. Bizce bu federalizmdir. 

“Federalizm veya otonomi dendiği zaman bu ülkede birtakım siyasiler ve aydınlar da içinde, bunu ‘bölünme’, ya da ‘ayrılma’ diye anlıyorlar. Oysa hem federal, hem de otonom biçimler, dil, kültür, etnik yapı bakımından çok renkli olan ülkelerde bir arada yaşamanın biçimleridir. Dünyada bu türden onlarca örnek var.” 

Burkay, federalizmin hem etnik bakımdan farklı bölgelere kendi kendini yönetim olanağı sağlayarak etnik sorunları barışçı biçimde çözdüğünü, hem de ekonomi, kültür, eğitim, sağlık, yerel güvenlik gibi birçok işi yerel plandaki yönetim organlarına aktararak devleti hantallıktan kurtardığını ve ülkeyi demokratikleştirdiğini, yerel planda yurttaşları söz ve karar sahibi yaptığını anlattı. 

Burkay, daha sonra Batı’dan, Avrupa, Amerika ve Asya ülkelerinden örnekler verdi. İsviçre, Belçika, Federal Almanya, Rusya Federasyonu, ABD, Kanada, Çin ve Hindistan’daki federal yapılanmaya değindi . İsviçre’nin 26 kantondan oluştuğunu ve üç resmi dili (Fransızca, Almanca, İtalyanca) bulunduğunu söyledi. Belçika’nın üç federe cumhuriyetten (Valon Bölgesi, Flaman Bölgesi ve başkent Brüksel), Rusya’nın 83 bölgeden (Eşit haklara sahip, yerel dilin de resmi dil olduğu 21 federe cumhuriyet, 46 otonom bölge vb…) oluştuğunu anlattı. Burkay daha sonra bu ülkelerde federal biçim ve uygulamaların birbirinin tıpkısı olmadığını belirterek şöyle dedi: 

“Elbet Federal sistemi seçmiş pek çok ülkede siyasi ve idari yapılanma bir birinin tıpkısı değil. Ama ortak özellikleri şudur: Yasama, yürütme ve yargı yetkileri üst plandaki federal organlarla, yerel yönetim organları arasında, anayasaya uygun biçimde bölüşülmüştür. Hem ülkenin tümünü kapsayan ve ülke geneli için yasalar çıkaran bir federal parlamento, yürütme işini yapan hükümet ve yargı organları var, hem de yerel birimler planında benzer görevleri yapan seçimle gelmiş bir parlamento, hükümet ve yargı organları var. Yerel dil aynı zamanda eğitim dili ve resmi dil.” 

Burkay bunların yanı sıra, üstelik doğrudan Kürt sorununun çözümüne somut bir örnek teşkil eden Irak örneğini verdi, 2005’te kabul edilen Irak Anayasa’nın bazı maddelerini okuyarak bu ülkede Kürdistan Federe Bölgesi’nin statüsünü anlattı. 

Burkay, Dünyadaki bunca uygulamaya rağmen Türkiye’de federalizm ve otonomi (özerk) yönetim biçimleri konusunda duyulan korku ve kaygının şaşırtıcı olduğunu belirterek şöyle dedi: “Türkiye’nin siyaset adamları bunu bilmezler mi? Bilmemeleri olanaksız. Öyleyse neden böylesi gerçekçi bir çözüme, demokratikleşmeye karşı bunca direniyorlar? Bu tutuculuktan, değişime karşı çıkmaktan başka bir şey değil. 19. Yüzyılda ve 20. Yüzyılın başlarında Osmanlı’daki yenilenme ve reform çabalarına karşı çıkanlar “Din elden gidiyor” diye fetva verir, sokağa dökülürlerdi. Şimdi ise bazıları, Kürt halkının haklarının tanınmasına ve diğer özgürleşme ve demokratikleşme adımlarına, bu türden önerilere karşı, “Türklük elden gidiyor!” diye haykırıp, bayraklarını kapıp sokağa dökülüyorlar. Sonuçta aynı durum, yani değişime karşı çıkma, kendi kabuğundan çıkamama söz konusu. Oysa Kürtlerin haklarının tanınmasıyla Türkler bir şey kaybedecek değil. Tam tersine toplum, geçmişten kalan gereksiz korkularından ve ayak bağlarından kurtulacak, her bakımdan demokratikleşecek, önü açılacak.” 

Burkay bu konularda, ön saflardaki politikacıların, iktidar ve muhalefet olarak görevlerini yapmadıklarını belirterek şöyle dedi: “Sorumlu mevkideki politikacılar bu konuda ne yazık ki halkın ilerisinde değiller, tersine gerisindeler ve korku pompalıyorlar. Şu anda yeni ve çağdaş bir anayasanın yapılması gündemde. Gerek iktidara, gerek ana muhalefete düşen gerçekten demokratik bir anayasa için çaba göstermeleridir. Herkesi kucaklayacak yeni bir vatandaşlık tanımı, anadilde eğitim ve ademi merkeziyetçi bir yapılanma yeni anayasanın demokratik olmasının olmazsa olmazları arasındadır. Kürt sorununun çözümü ise federal bir yapılanmayla mümkündür.” 

Burkay daha sonra izleyicilerden gelen soruları cevaplandırdı. Alevi derneklerinden gelen konukların bir sorusu üzerine, Alevi kitlesinin haklı taleplerinin karşılanması gerektiğini söyledi ve partisinin bu konudaki görüş ve önerilerini anlattı, gerçek bir laikliği savunduklarını söyledi. Son olarak 3. Köprüye Yavuz Selim’in adının konmasını yanlış bulduklarını ekledi. 

Başka bir izleyicinin Gezi Parkı konusundaki sorusuna da, bu konuda hükümetin tutumunu, çevreci grupların barışçı gösterilerine karşı şiddet kullanılmasını yanlış bulduklarını ve bunun olayların büyüyüp yayılmasına, yer yer çığırından çıkmasına yol açtığını söyledi.

  • Yorumlar 7
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89