• BIST 9915.62
  • Altın 2440.177
  • Dolar 32.4575
  • Euro 34.7559
  • İstanbul 16 °C
  • Diyarbakır 18 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 18 °C
  • Berlin 11 °C

AK Parti Kürt sorununu çözebilir mi?

AK Parti Kürt sorununu çözebilir mi?
1990'ların tam tersi, bugün Kürt sorununda artık ordu ve yargı değil, aksine AK Parti hükümeti temel aktör...

Bir kere daha, PKK’yı silahsızlandırma ve Kürt sorununu demokratik çözüm sürecine sokmak için “yeni bir strateji” üzerine konuşuyoruz. AK Parti, ulusal-bölgesel-uluslararası ayakları olan bir çalışmayı yaşama sokmaya hazırlanıyor. Güvenlik boyutu güçlü ve “yeniliği” üzerinde şüpheler olan bu strateji başarıya ulaşabilir mi? Bu soruya, farklı bir açıdan yaklaşmak istiyorum.

Niye bugün?

AK Parti niye bugün Kürt sorununun çözümü için bir hamle yapıyor? Niye bugün sorusu önemli. Çünkü, bizi sadece Kürt sorunu temelinde değil, Türkiye siyasetinin yakın geleceğiyle de ilgili bir tartışma yapmaya zorluyor. Üç unsur çok önemli: 2012- 2014 arasında, Kürt sorununun çözümünü, en azından silahsızlandırılmasını gerekli kılan üç önemli gelişmeyi yaşıyoruz, yaşıyacağız: “Yeni anayasa”, “Suriye sorunu” ve “cumhurbaşkanlığı seçimleri”. AK Parti açısından, Kürt sorunu, bu üç alanı yandan keserek birbirleriyle bağlantılandırıyor. Kürt sorununda şiddetin artması ve Uludere trajedisinden sonra çözümsüzlük algısının toplumda, özellikle de Kürt vatandaşlarımız arasında iyice yükselmesi, yeni ve demokratik anayasa yapma olanağını giderek azaltıyor. Anayasa sürecinde BDP’nin masada oturması çok önemli ama siyasi iklimin tümüyle çatışma, kutuplaşma, şiddet ve öteki duygusuyla şekillenmesi de, yeni anayasayı yapılamaz bir konuma sürüklüyor.

36402

Kürt sorununu çözüm sürecine sokamayan bir Türkiye’nin, Suriye sorununda, kendine güvenli ve vizyon-temelinde davranması beklenemez. Kuzey Irak’ta Türkiye’nin giderek artan ekonomik ve siyasi önemi, Barzani yönetimiyle iyi ilişkiler ve Barzani’nin sorunun çözümünde önemli bir aktör konumuna gelmesi, olumlu gelişmeler. Ama Suriye de, Kuzey Irak kadar, Kürt sorununun çözümü için kritik bir alan. Suriye sorununun kaosa gitmesi, Kürt sorununu Türkiye’nin istemeyeceği yerlere sürükleyebilir. Kürt sorunu, bugün Türkiye için, Kuzey Irak’ı ve Suriye sorununu kapsıyor ve bu üç alan birbirlerine etki etme kapasitesine sahip. Suriye sorunu, Kürt sorununun bir parçası artık. AK Parti’nin, gerek ülke içindeki egemen/hegemonik parti konumunu koruması, gerekse de dünya siyasetinde, bölgesel güç/kilit ülke konumunu devam ettirebilmesi için, hem ülke içinde Kürt sorunu hem de Suriye sorunu ve Esad sonrası Suriye’nin nasıl şekilleneceği kritik konular.

Çözüm gerekli ve yararlı

Dahası, Kürt sorununun şiddet sarmalına iyice girdiği bir Türkiye’de, 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, AK Parti ve Başbakan Erdoğan için rahat geçmesi beklenemez. Yeni anayasanın yapılamadığı ve Kürt sorununun şiddetle şekillendiği bir siyasi iklimde yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri, normal bir siyasi rekabeti içermeyecek. Aksine, iktidar savaşlarının çok önemli bir alanı olacak. 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçimleri çok zor olacak. Bu giderek güçlenen bir olasılık. AK Parti ve Başbakan Erdoğan, yeni anayasasını yapmış ve Kürt sorununu çözüm sürecine sokmuş bir Türkiye’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kendisi için daha rahat geçeceğini biliyor.

Bugünün farkı

Yeni anayasa, Suriye sorunu ve cumhurbaşkanlığı seçimleri, AK Parti ve Başbakan için, 2012-2014 arasında Kürt sorununu tekrardan çözüm sürecine sokmayı gerekli ve kendileri için faydalı kılıyor. Arap Baharı, Irak ve Suriye, PKK’nın şiddet temelli yaşam alanını daraltıyorlar; bu doğru. Ama, AK Parti hükümeti Kürt sorununun çözümü için adım atmadıkça da, PKK Kürt sorununun temel aktörü olarak yaşayacaktır. Bu da, yadsınamaz bir gerçek. Peki, AK Parti, eskiden farklı olmayan bu yeni stratejide başarılı olabilir mi? AK Parti, ne düşünüyor?

Bu noktada bugün, dünden ve bugünün AK Parti hükümeti geçmiş hükümetlerinden farklı bir önem kazanıyor. 1990’lı yıllarda, Kürt sorununda egemen aktörler ordu, sonra yargıydı. Hükümet sonra geliyordu, hatta hükümet, ordu ve yargı tarafından karar alma sürecine davet bile edilmiyordu. Hükümetler de, zaten zayıf koalisyon hükümetleriydi, bu durumdan şikayetçi gözükmüyorlardı. Ordu ve yargı hakimiyetinde devletin Kürt sorununa yaklaşımı, belki 1999 sonunda Abdullah Öcalan’ın yakalanmasıyla bir başarı elde etti ama, bu sürecin Türkiye’ye insani, siyasi, ekonomik, toplumsal ve psikolojik maliyeti çok yüksek oldu. Türkiye, PKK’ya karşı sonunda kazandı ama Kürt sorununun çözümünde kaybetti.

2000-2012 arası, Kürt sorununun çözümü ve silahsızlandırılma üzerine çok ciddi adımlar atılmadı. AK Parti hükümeti sırasında atılan bazı adımlar da başarısız oldu. Demokratik açılım süreci başlatıldı, ama içi doldurulmadı. PKK ile müzakereler yapıldı ama bir sonuç alınamadı. Dahası, son yıllarda, PKK terör eylemleri arttı. Ve sonunda hükümet, güvenlik eksenli politikalara geri döndü. Bu yıllar içinde, belki Türkiye, 1990’lardan farklı, güçlü bir hükümete sahipti ama asker ve yargı-hükümet arasındaki kavga ve gerilim bu yıllara damgasını vurdu. Askeri aktörler ve yargı, hükümetin Kürt sorununun çözüm sürecine girmesi için girişimlerine izin vermediler. Kürt sorununda, bir tarafta asker ve yargı diğer tarafta hükümet, iki başlı bir yönetim yapısı ortaya çıktı. Ki bu sorun, PKK eylemlerinin artmasına ve giderek artan can kayıplarına neden oldu. Bu yıllarda, muhalefet partileri, özellikle de CHP asker ve yargının yanında yer aldı, hükümete Kürt sorunun çözümünde yardımcı olmadı.

Bugün, 1990-2000 ve 2000-2012 dönemlerinden farklı bir yerdeyiz. AK Parti hükümeti artık çok güçlü. Asker-yargı-hükümet kavgası ya da iki başlılığı da ortadan kalktı. Tam da aksine, bu kurumlar arası eşgüdüm hükümet-merkezli bir temelde oluşmuş durumda ve CHP’de Kürt sorununa yaklaşımında olumlu söylemsel ve siyasi bir tavır alıyor. 1990’lardan bugüne, Türkiye’de ilk defa hükümet merkezli ve parlamento eksenli bir çözüm ortamı ortaya çıkmış durumda. Eğer AK Parti hükümeti muhalefet partileriyle konuşursa, BDP’yi gerçekten muhatap alırsa ve sert ve yukarıdan bakan üslubunu bırakırsa, çözüm olasılığı doğabilir.

1990’ların tam tersi, bugün Kürt sorununda artık ordu ve yargı değil, aksine AK Parti hükümeti temel aktör. Hükümet kurumsal bir kavga içinde de değil. Kürt sorununun demokratik çözümüne dair, yeterli toplumsal destek de var. Başarı ya da başarısızlık, AK Parti’nin tercihleri, yaklaşımı ve üslubu tarafından belirlenecek. Konuşma, müzakere, diyalog, anlama, vizyon ve demokratik hukuk normlarına bağlılık çözümü olanaklı kılacak. Salt güvenlikçi bakış, tek taraflı hareket ve sert-dışlayıcı üslup şiddetin ve kutuplaşmanın güçlenmesine neden olacak. Tercih ve sorumluluk, AK Parti’nin.

E. Fuat KEYMAN
İstanbul Politikalar Merkezi ve Sabancı Üni.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89