• BIST 10155.05
  • Altın 2390.665
  • Dolar 32.3676
  • Euro 34.6997
  • İstanbul 16 °C
  • Diyarbakır 21 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 24 °C
  • Berlin 26 °C

Zapatero’nun barışı

Yasemin Çongar

Bunun adına, “mahkûmların barışı” da diyebilirdim aslında ya da Avrupa’da yapılan birçok yorumdaki gibi “polisiye bir barış”tan söz edebilirdim. Ama ben, İspanya’yı yedi yıl yönettikten sonra, şimdi henüz sadece elli bir yaşında olmasına rağmen aktif siyaseti bırakmaya hazırlanan “Bambi” lakaplı ve lakabına yakışır şekilde yumuşak üslûplu Sosyalist başbakana “hakkını” teslim etmek yanlısıyım.

Jose Luis Rodriguez Zapatero, 2004’te ilk hükümetini kurarken ortaya koyduğu “daha özgür, daha eşit, daha laik, daha müreffeh ve daha barışçı bir toplum” hedefine ancak kısmen ulaşabildi. Oysa, gayet ciddi sosyal ve siyasi reformlarla işe başlamış, kadınların toplumsal statüsünün yükseltilmesi, eşcinsellere karşı ayrımcılığa son verilmesi, medenî hakların eşitlenmesi ve Franco dönemiyle hesaplaşmak adına, sağ kesimi ve Kilise’yi karşısına alan cesur adımlar atmıştı. Ancak Zapatero 2008’te başlayan ikinci hükümet döneminde, yaklaşan mali krizin vehametini öngörüp zamanında tedbir alamadı ve şimdi çantasını toplarken, arkasında Avrupa’nın en çok işsize sahip, en sallantılı ekonomilerinden birini bırakıyor.

İspanya’da 20 kasımda erken genel seçimler var. Zapatero aday değil; çok büyük bir sürpriz olmazsa, Sosyalist Parti muhalefete düşecek ve sağ eğilimli Popüler Parti yedi yıl sonra yeniden, bu kez Mariano Rajoy liderliğinde iktidara gelecek. Rajoy, iktisadî açıdan enkaz devralacağını söylerken haklı. Ama Zapatero, sağ kesimdeki rakiplerinin bütün karşı koymasına rağmen iktidarının son hamlesinden başarıyla çıkarsa, sadece krizi iyi yönetememesi ve İspanyol siyasi jargonunda “talante” diye kendine özgü bir isme kavuşan mülayımlığı ile değil, ETA’ya şiddeti bıraktıran lider olarak da hatırlanacak.

Bask bölgesinin İspanya’dan kopması için kırk yıldır mücadele veren ETA’ya silah bıraktırmak, gerçekten de “Zapatero’nun son icraatı” olabilir. Nitekim dün akşam ben bu yazıya başlarken, San Sebastian’da toplanan uluslararası konferansta, örgütün silahlı mücadeleyi bitirmesi konusunda görüşbirliği sağlandığı söyleniyordu. Zapatero konferansa “dolaylı” destek verip, Bask bölgesindeki partidaşlarının katılımıyla yetinmeyi tercih etti.

Ancak bu noktaya gelinmiş olmasında, Zapatero liderliğindeki Sosyalist hükümetin yedi yıldır uyguladığı “şiddete son” kampanyasının büyük payı var. Bu kampanya, önce Zapatero’nun, “terör kurbanlarının aileleri” dahil geniş bir kesimi karşısına almak pahasına ETA’yla masaya oturmasıyla başladı. Ama ETA, masaya oturulmuş olmasına rağmen sivillere yönelik şiddeti sürdürünce, bu kez polisle yargı devreye girdi; İspanya ve Fransa’daki yoğun operasyonlarla ETA’nın nefesi tam anlamıyla kesildi.

Kırk yılda 800 can alan ve toplam militan sayısı bini bulmayan küçük bir örgüt ETA; ancak Bask tarihinde güçlü kökleri olan ayrılıkçı sol geleneği temsil ediyor ve bölgenin diğer sol örgütleriyle ittifak kurduğunda ciddi bir siyasi nüfuza erişiyor.

Yedi yıl önce Zapatero’nun yaptığı ilk işlerden biri, ETA’ya “kalıcı ateşkes karşılığında siyasi diyalog” teklif etmek olmuştu. Örgüt bunu kabul etti ve Mart 2006’da tek taraflı ateşkes başlattı; Zapatero da üç ay sonra, Madrid’deki parlamento binasında muhaliflerin öfkeli bakışları altında, “Sözümde duracağım ve örgütle silahsızlanma görüşmelerini başlatacağım” diyerek, masaya oturacaklarını ilan etti. Popüler Parti, “Bu teröre verilmiş büyük bir tavizdir” diye bağırırken, Zapatero kendi yaklaşımını şu sözlerle savunuyordu: “Müzakere kelimesini kullanmıyorum, tavizden değil kalıcı ateşkes karşılığında bir diyalogdan ve silahlardan arınmaktan söz ediyorum. Bask ülkesine barışı getirip normale dönüşü sağlamak, bütün İspanyol siyasetinin görevidir.”

ETA’nın İspanya hükümetiyle “diyalogu” daha ziyade, cezaevindeki örgüt üyelerinin salıverilmesi ve şiddetten arınmış yasal siyaset üzerinde yoğunlaştı. Örgüt, “Bask bölgesinin ayrılma hakkının resmen tanınması” koşulunu öne sürünce, Zapatero reddetti. “Genel af” yerine de, ilk etapta ETA mahkûmlarının İspanya’nın uzak yerlerindeki cezaevlerinden alınıp Bask ülkesindeki cezaevlerine gönderilmesi üzerinde duruldu. ETA silah bırakırsa, 2003’te kapatılan siyasi kolu Batasuna’nın yasallaşmasına izin verilecekti. Zapatero bu hedefe yönelik olarak, ETA ile yapıldığı gibi, yeraltına inen Batasuna’nın temsilcileriyle de görüşülebileceğini söylüyordu.

Sonra ne oldu?

30 Aralık 2006 günü ETA, masadaki teklifleri yeterli bulmadığı için, Madrid Barajas Havaalanı’nda bir arabayı bombalayıp iki kişiyi öldürdü. Bir ay sonra, Madrid sokaklarında binlerce kişi Zapatero’ya karşı, “ETA’yı ikna etme, mağlup et” sloganıyla yürüdü. Barış görüşmeleri, 2007 ortasında ETA’nın ateşkesi sona erdirdiğini açıklamasıyla askıya alındı.

Son dönemde yaşananları ise, gazete okuyan hepimiz az çok biliyoruz. 2007’den bu yana, ETA’nın 700’e yakın militanı İspanya ve Fransa polisi tarafından yakalanıp, cezaevine kondu. Batasuna’nın kapatılmasına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden onay çıktı. Dahası, Batasuna yerine kurulan “Sortu” adlı parti, geçen mart ayında “şiddetle arasına mesafe koymadığı için” İspanya Anayasa Mahkemesi tarafından “illegal” ilan edildi ve yerel seçimlere katılması önlendi. Sortu’nun yerine kurulan Bask ulusalcı solunun çatı partisi “Bildu”nun kaderi de az kalsın aynı olacaktı ki Zapatero devreye girdi ve örgütün belediyelere aday gösterdiği kişilerin “ETA şiddetine karşı olduklarını bildirmeleri koşuluyla” yerel seçimlere katılımları son anda sağlandı; Bildu, bölgede yüzde 26’lık bir oy oranına erişti.

Zapatero ve Bask bölgesinin Sosyalist yöneticileri, bir süre önce ETA’ya son bir teklif yapıp, şiddetle siyaset arasında net bir tercih kullanmasını, “Sortu” ya da başka bir kimlik altında genel seçimlere girebilmek için silah bırakmasını istediler. Tabii, bunu önerirken, ETA üyelerinin yüzde 90’ının artık hapiste olduğunu, dışarıdaki serbest militan sayısının elliyi geçmediğini de biliyorlardı. Sonunda, geçen hafta ETA üyesi mahkûmlar adına yapılan ortak açıklamada, “örgütün şiddete son vermeye hazır olduğu” bildirildi ve dünkü konferans toplandı.

Bu haliyle “Bask barışı,” tamamına erse dahi, Türkiye açısından “emsal” teşkil edebilecek bir süreç sonunda gerçekleşmiş olmayacak. Ama şiddet-siyaset ikilemini tartıştığımız, PKK ile devletin silahsızlanma hedefine yönelik müzakerelerinden sıkça söz ettiğimiz şu günlerde, ben yine de ETA-Zapatero ilişkisinden çıkarabileceğimiz dersler olduğuna inanıyorum. Bu konuyu yazmayı sürdüreceğim.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89