• BIST 10268.58
  • Altın 2422.653
  • Dolar 32.2519
  • Euro 34.7873
  • İstanbul 17 °C
  • Diyarbakır 22 °C
  • Ankara 22 °C
  • İzmir 24 °C
  • Berlin 22 °C

Unutursam kalbim kurusun!

Hilal Kaplan

Elbette eski bir genelkurmay başkanı dahi olsa, herkesin adalet önünde sorgulanabildiği bir ülkede yaşamak insana umut veriyor. Ancak hakkında kuvvetli suç şüphesi bulunan bir şahsın tutuklanmasına, 35 masumun ölümünden daha çok şaşırılan bir ülkede yaşamanın ağırlığını hissetmek de bu umuttan sanki bir şeyleri alıp götürüyor. Bilmem siz de böyle hissediyor musunuz?

Cumartesi günü, Ali Akel, Yeni Şafak'taki köşesinde hemen her satırına aynen katıldığım bir yazı yazdı ve şunları sordu:

"Aralarında çocukların da bulunduğu, çoğu 20 yaşın altında bu gençlerin acısını ne kadar hissettik yüreklerimizde!

Hadi ilk saatlerde olayın tam olarak ne olduğu belirsizdi... Gazetelerde, televizyonlarda "kaçağa" giden 35 sivil Kürt gencinin hiçbirisinin mi hikâyesi yoktu?

Geçmiş hikâyesi, gelecek rüyası yok muydu bu çocukların?

Bir şehidin veya PKK'nın öldürdüğü insanların her birisinin hikâyesi vardı da, bunların hiçbirisinin bir hikâyesi yok muydu?

Bütün gördüğümüz topluca gömülmelerinin resmi miydi yoksa birilerinin hikâyesi, hikayeleri anlatıldı da ben mi kaçırdım?"

Vardı elbet. F-16 bombalarının altında paramparça halde can veren kardeşlerimizin her birinin bir hikâyesi vardı; o hikâyeler öğrenilmeyi de duyurulmayı da hak ediyor. Onların hikâyelerini ölmeden de bileceğimiz bir gün belki olacak ama bugün o gün değilmiş yazık ki...

Aşağıda yazar Reha Ruhavioğlu'nun "Irak sınırındaki olay yoklaması" isimli yazısını bulacaksınız. Unutursam benim de kalbim kurusun!

"Ben Selim Encü'yüm; kırk yaşına dört çocukla girecektim, karlar üzerinde kırk parça olsun istemezdim bedenim, ciğerime çektiğim cigaram ciğerimle beraber bir kayanın altında kaldı...

Ben Osman Kaplan'ım; babamın oğluyum, gözü pek, alnı ak... Her bir yaşım bir tesbih tanesi gibi savruldu Roboskî'nin katalarına, ben böyle ölmemeliydim...

Ben Hüsnü Encü'yüm; otuz yıllık ömrümün bakiyesi, yanan bir ceset kokusu...

Ben Nadir Alma'yım; babamdan kalma bir işim vardı, kaçakçıydım, tütün içerdim, mezarıma çiçek ekin...

Ben Celal Encü'yüm; Nadir'le iyi arkadaştık, aynı tütünü içer aynı takımda top oynardık, aynı bombadan yedik, mezarlarımız yan yana olsun...

Ben Mehmed Ali Tosun'um; beni beyaz kefene sarmayın, beyaz karın üzerinde donarak öldüm, ama siz anama öyle söylemeyin...

Ben Fadıl Encü'yüm; üç gün aradılar beni, vücut parçalarım bulunamıyor...

Ben Hüseyin Encü'yüm; bacağım yok, kan kaybından öldüm, ruhum santim santim, gram gram çekildi, nasıldı anlatamam size...

Ben Adem Ant'ım; katırı kiralamıştım mahçup oldum...

Ben Şirvan (Şêrvan) Encü'yüm; Şêrvan aslan yürekli demek, Şêrvanlar hep böyle mi ölür?

Ben Abdulselam Encü'yüm; mühendis olacaktım, beni bombalayan pilot'un ben yaşında bir oğlu varmış, mühendis olacakmış, hayırlı olsun...

Ben Nevzat Encü'yüm; benim de hayallerim vardı, bombaladılar...

Ben Cihan Encü'yüm; askerin biri "bu son kaçağınız" demişti, sonumuz oldu...

Ben Bilal Encü'yüm; ölüm sırasını vermeden duran, bir battaniyeye gençliğimi sarmışlar...

Ben Şivan Encü'yüm; Şivan Perwer'in "Helepçe"sinde bir "ax hawar! hawar! hawar!" var ya o benim işte...

Ben Orhan Encü'yüm; medyanın 12 saat görmediğiyim, ben bir operasyon kazasıyım, özür dilerim...

Ben Özcan Uysal'ım; her parçam bir tabutta, bu tabut konvoyundaki hangi tabut benim?

Ben Salih Encü'yüm; sizin hiç çocuğunuz bombalandı mı? Babamınki bombalandı, kahroldu!

Ben Şerafettin Encü'yüm; bir kız seviyordum, söyleyemedim...

Ben de Şerafettin Encü'yüm; otopsi raporu öyle diyor, öbür Şerafettin'den iki kere daha şanslıydım; ben ondan daha kolay öldüm, üstelik sevdiğim kız da seviyordu beni...

Ben Seyithan Enç'im; beni hatırlayın...

Cemal Encü'yüm; babam yanmış elbiselerimden tanımış beni, parçalarımı çuvala koymuş; Ceylan'ın annesi gibi...

Ben Vedat Encü'yüm; üç gün sonra on sekizime girecektim, akan kanım buz kesmiş, ölmüşüm...

Ben Selahattin Encü'yüm; saatim kolumla beraber kayboldu bulursanız kardeşime verin...

Ben Mahsun Encü'yüm; masumum ben, beni öldürün!

Ben Hamza Encü'yüm; beni sevdiğimin gamzelerine gömün...

Ben Aslan Encü'yüm; ablamın bedenimin üzerindeki battaniyeyi öptüğü...

Ben Salih Ürek'im; beni bombalayan pilotun gözlerine bakmayı çok isterdim...

Ben Bedran Encü'yüm; gövdemin sağ üst parçasını bulmuş babam, bacaklarım "kök saldı" toprağa, "kökümüzü kurutamasınlar" diye...

Ben Yüksel Ürek'im; bir parçam traktör yükü! yaşımı biliyor musunuz siz!?

Ben Serhat Encü'yüm; Yüksel'le beraber geldik dünyaya, beraber gidiyoruz, hoşçakalın...

Ben Savaş Encü'yüm; 14 yaşındayım, ben gelmeden ömrüm kadar sürmüştü bu savaş, ömrüm boyunca da sürdü, ma êdî ne bese!?

Ben Erkan Encü'yüm; 'asker görürsen korkma' dedi annem, bomba düştü, çok korktum...

Ben Muhammet Encü'yüm; 13 yaşındayım, ayakkabının tekinin sahibiyim, eğer okulda adım okunursa hep beraber söyleyin 'ben burdayım...'

Ben "aidiyeti bilinmeyen kol ve bacak"; bunun ne demek olduğunu biliyor musunuz?...

...

Ben bugün Reha Ruhavioğlu Encü'yüm; şairin dediğini diyorum:

"katır sırtında taşınan ölüler
unutursam kalbim kurusun!"

------------

Bu video yazarın orjinal makalesinde yoktur. ilkehaber.com tarafından ilave edeilmiştir.

  • Yorumlar 3
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89