• BIST 10259.78
  • Altın 2392.858
  • Dolar 32.3644
  • Euro 34.7852
  • İstanbul 19 °C
  • Diyarbakır 23 °C
  • Ankara 13 °C
  • İzmir 23 °C
  • Berlin 20 °C

Tuzak

Günay Aslan

Türkiye’yi sarsan AKP Hükümeti-Gülen teşkilatı savaşının asıl nedenini Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde aramak, bugünü anlamak için düne bakmak gerekiyor.

Zira bütün mesele orada; TC’nin oluşum sürecinde yatıyor.

Bütün mesele; Avrupa’da ortaya çıkan burjuva demokratik devrimlerden esinlenmiş Kemalist elitin devleti İngilizlerle birlikte ve onların çıkarlarına uygun bir biçimde şekillendirmiş olmasından kaynaklanıyor.

Avrupa’dan apartılan ve Anadolu gerçeğiyle uyuşmayan ‘Türk ulus devlet’ modeli, nesnel ve öznel süreçlerin aşağıdan yukarıya doğru yükselmesiyle yani millet iradesinin eşitlik, özgürlük, kardeşlik hedefleri etrafında şekillenmesiyle değil, bu topraklara ve halklara yabancı bir sistemin dayatmasıyla gerçekleşti.

İngiltere, Kemalist elitin Osmanlı’nın enkazı üzerinde etnik temele dayanan bir devlet kurmasına devletin kendi yörüngesinde kalması koşuluyla destek verdi.

Osmanlı’nın kalıntıları arasından bir devlet yükseldi ancak, bu devlet milletin değil, oligarşinin ve emperyalizmin devletiydi.

Devlet milletin değildi zira, hem Anadolu bu modele uygun değildi hem de milletin ‘ulus devlete’ yetecek sosyo-ekonomik ve kültürel birikimi mevcut değildi.

Türkler ‘asker millet’ olduklarından böylesi bir birikiminden ve buna öncülük edecek ‘milli burjuvaziden’ yoksunlardı.

Kemalist elit, ulus devletleşme sürecindeki bu ‘zaafiyeti’ tepeden inme yöntemlerle giderme yolunu seçti.

Millete rağmen; onun iradesi, etnik, dini, siyasi ve kültürel zenginliğiyle çatışarak ulus devleti inşaya yöneldi.

Bu aslında Anadolu’da kendine bağlı bir devlet kurmak isteyen İngilizlerin projesiydi.

Bu projeyle petrol ve doğal gaz zengini güney ve batı Kürdistan’ın kuzey Kürdistan’la, dolayısıyla da Anadolu’yla ilişkisi kesildi.

Böylece Kürtler ve Türkler Anadolu’ya hapsedildi. Ardından bu hapishanede çatışma üretecek olan özel savaş rejiminin inşasına geçildi.

İçeride hak-hukukla alakası olmayan özel savaş rejimi inşa edilirken, dışarıda da Türkiye’ye İngiliz çıkarlarının ‘bekçisi’ görevi verildi.

Kemalistlerin sürekli olarak, ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ demeleri, halkların içine düşürüldükleri bu tuzağın fark edilmesini önlemek amacıyla zekice başvurdukları bir hinlikten başka bir şey değildi.

Zira gerçekte, millet iradesinin ülke yönetimine yansımasına hiçbir zaman izin verilmedi.

Millet iradesinin yükseldiği her defasında devlet dış güçlerden aldığı destek sayesinde bunun önüne geçti. Askeri darbeler, siyasal komplolar ve kitlesel katliamların hepsi bunun içindi.

Türk devleti milletin iradesiyle değil, onun hilafına şekillendiği için sistem içeride sürekli çatışma üretti. Çatışma sürdükçe devletin dış güçlere bağımlılığı daha da derinleşti.

Türk devleti Kürtler ve diğer etnik, dini, kültürel dinamikler bir yana geride kalan yüzyılı Türk milletiyle de çatışmayla geçirdi.

Şapka takmadığı için asılan, kravat takmadığı için kovulan, tango yapamadığı için aşağılanan, başını açmadığı için yargılanan, tarihine ve kültürel değerlerine bağlı kaldığı için dışlanan, Kürd’e, Arap’a, Ermeni, Asuri Süryani, Laz ve Rum vd. muhabbet beslediği için cezalandırılan millet bunun bedelini hayli ağır ödedi; son yüz yılı baskı altında ve açlık sınırında geçirdi.

Ne var ki artık yolun sonuna gelindi. Irkçı, inkarcı ve imhacı Kemalist Cumhuriyet dönemi Kürtlerin özgürlük mücadelesi sayesinde sona erdi.

Türkiye, Kürtlerin sayesinde geç de olsa 1920’lerde kendisine kurulan tuzağı fark etti. Şimdi buradan çıkmaya çalışıyor.

Ancak işi zor görünüyor. Çünkü kendisini bölgenin kadim kimlikleri ve milletleriyle buluşturacak olan demokrasi, özgürlük ve barış bilincini üretemiyor.

Ayrıca karşısında içeride Gülen teşkilatı ve Ergenekon yapıları gibi birçok direnç odağı duruyor. Bunları küresel sistemin etkili güçleri destekliyor.

Yeni bir aşamaya işaret eden ve sert geçeceğe benzeyen AKP-Gülen savaşına bu perspektiften bakmak gerekiyor.

Türkiye’nin bu savaşı kazanmasının yolu demokrasi, özgürlük ve barış bilincini yükseltecek adımları hızla atmasından geçiyor.

Aksi durumda aynı tuzağa yeniden düşmesi ve önümüzdeki on yılları da çatışmayla geçirmesi kaçınılmaz görünüyor...

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89