• BIST 10276.88
  • Altın 2390.367
  • Dolar 32.335
  • Euro 34.7427
  • İstanbul 13 °C
  • Diyarbakır 9 °C
  • Ankara 9 °C
  • İzmir 12 °C
  • Berlin 14 °C

Türkiye’nin stratejik kavşağı ve Öcalan’ın koşulları

Günay Aslan

KCK’den rehin alınan Kürt siyasetçileri gibi KCK Genel Başkanı Öcalan için de sembolik dahi olsa hukuk kuralları işletilmiyor.

KCK davalarında rehin alınmış binlerce insan yıllardır zindanlarda bu yüzden ömür tüketiyor.

AKP Hükümeti, Kemalistlerden farklı olarak topluca öldürmek yerine topluca hapsetmeyi tercih ettiği için, yargı yaşlı-genç, kadın-çocuk demeden karşısına çıkarılan her Kürdü sorgusuz-sualsiz içeri atıyor.

Ardından da özel mahkemeler hukuki temeli ve mesneti olmayan gerekçelerle her birine onlarca yıl hapis cezası veriyor.

Yıllardır Türkiye’de yargı üzerinden Kürtlere siyasi soykırım yapılıyor. Kürt olmaktan ve kendi değerlerine sahip çıkmaktan başka suçu olmayan binlerce mazlum ve yoksul insanın hayatları bu şekilde karartılıyor.

Bilenler biliyor; KCK davalarında anlatılmaz insanlık dramları yaşanıyor. Bazı tutsaklar, özellikle de hasta tutsaklar ve onların yakınları başlarına gelenlerin ‘ölümden de beter’ olduğunu söylüyor.

Öte yandan hükümet Kürt siyasetçilerini rehin almış ama, bunun arkasında bir ‘devlet aklı’ olduğu da anlaşılıyor. Biçimsel dahi olsa hukuk kuralları bu nedenle işletilmiyor.

Devleti ve hükümetiyle Türkiye direnen Kürt söz konusu olduğunda hak-hukuk-adalet dinlemiyor. Bu nedenle gelinen aşamada KCK’li tutsakların kaderleri çözüm sürecine bağlanmış bulunuyor. Sürecin ilerlemesi halinde salıverilecekleri, aksi durumda rehin tutulmaya devam edilecekleri biliniyor.

Bu bilindiği içindirki kimse yasa ve yargı ne diyor diye bakmıyor. Yasa ve yargı yerine herkes pür dikkat sürece bakıyor. Hükümet ise süreci deyim yerindeyse süründürmeye çalışıyor. Ergenekon ve Balyoz davalarında olduğu gibi KCK davalarını da yargıtay aşamasına bırakmak; zaman kazanmak için çaba harcıyor. Aynı hukuksuzluk ve keyfiyet Öcalan için de işletiliyor.

PKK Lideri Öcalan 14 yıldır tek kişilik bir hücrede kalıyor. Koşulları herhangi bir yasaya bağlı olarak değil, tamamen dışarıdaki siyasi gelişmelere bağlı olarak değişiyor.

Her hükümet Öcalan’ın esaretini PKK’ye ve Kürt halkına karşı ahlaksızca kullanmaya yöneliyor. PKK lideri üzerinden şantaj siyaseti izliyor. Bu yüzden Öcalan söz konusu olduğunda da kamuoyu yasaya- yargıya değil, sürecinin gidişatına bakıyor.

Çözüm sürecinin ilerlemesiyle birlikte PKK liderinin koşullarının değişmesi de bekleniyor. Kaldı ki bunun önceden tartışıldığı ve bu konuda mutabakatın sağlandığı biliniyor.

Aslında daha sürecin birinci aşamasında PKK liderinin önünün açılması; Öcalan’ın BDP heyetinin yanı sıra, avukatlarıyla, basınla, aydınlarla ve sivil toplum örgütleri temsilcileriyle görüşmeler yapması gerekiyordu fakat, hükümet BDP dışında kimseye izin vermedi.

Hükümet birçok mesele gibi bu meseleyi de ağırdan alıyor. Burada da zaman kazanmaya çalışıyor. Kürtlerin meşru hakları gibi, siyasetçileri ve liderini rehin olarak kullanma anlayışını kendi projelerini hayata geçirinceye kadar sürdürmek istiyor.

AKP, hem anadilde hem KCK davalarında hem de Öcalan’ın koşulları meselesinde dişe dokunur bir adım atmadan, bazı yumuşamalar sağlayarak yolunda devam etmek, bu konuları seçimlerin sonrasına ertelemek istiyor.

Ne var ki nesnel süreç; iç ve dış gelişmeler hükümete bu fırsatı vereceğe benzemiyor. Aksine elini çabuk tutmaması, Kürtlerle kalıcı bir çözüm bulmaması halinde ayakta kalamayacağı gözleniyor.

Sadece hükümet mi? Elbette değil, aynı şeyin Türkiye için de geçerli olduğunun görülmesi gerekiyor.

Ortadoğu’da saflar yeniden belirlenmiş ve gelinen aşamada Türkiye’nin tecrit durumu belirginleşmiştir. Bundan bir süre önce Türkiye’ye Ortadoğu’da İran’ı dengeleme görevi veren Amerika’nın başını çektiği batı dünyası şimdi frene basmış ve Türkiye’yi derin yalnızlığa savurmuş bulunuyor.

Batı bölgede dengelerin Türkiye’nin lehine değişmesine izin vermek istemiyor. Denge durumunun devamından yana bir politika izliyor. Türkiye’nin ‘değerli’ bulduğu derin yalnızlığı buradan kaynaklanıyor.

Türkiye’nin bu tecriti kırmasının ve bölgede bir parça soluk almasının yoluysa Kürtlerle ve Kürdistan’la kalıcı bir çözüm bulmasından geçiyor.

İşte Öcalan kendi koşulları için ‘stratejik konum’ talep ederken tam da bu noktadan hareket ediyor.

Türkiye’nin dayandığı stratejik kavşakta Kürt-Kürdistan sorununun kalıcı çözümü için üstlendiği rolü yerine getirmek için açık bir biçimde hareket serbestisi istiyor.

Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan bunu algılayamamış olabilir ama, kim ne derse desin, hükümeti ve devletiyle Türkiye’nin buna ihtiyacı olduğu biliniyor.

İç ve dış veriler; hükümetin süreci sürdürmek hem de gereklerini bihakkın yerine getirerek sürdürmek zorunda olduğuna işaret ediyor.

Hükümeti ve devletiyle Türkiye’nin bundan kaçması; Kürtlerin meşru haklarını, Kürt siyasetçileri ve liderini bir süre daha rehin olarak tutması artık mümkün görünmüyor... Kürtlerin meşru haklarının, siyasetçilerinin ve liderinin eş zamanlı olarak özgür kalacakları süreç bütün zorluklarında karşın devam ediyor...

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89