Abdullah Öcalan, çözüm süreciyle ilgili yaptığı son açıklamada şunları vurguladı: "Burada dar anlamda yürütülen görüşmelerden, müzakere yanı ağır basan bir kararlılık ortaya çıkmış ve bu düzeyde mutabakata varılmıştır. Gelinen noktada yol haritasının eylem planı da ortaya çıkmış bulunmaktadır."
Bu değerlendirme, Kürt meselesinde yeni bir aşamaya gelindiğine işaret ediyor. Bu aşama, çözüm sürecinin yasal zemininin artık olgunlaşmaya başladığı bir düzlem anlamına geliyor. Öcalan'ın saptaması; Türkiye'nin, kendi Kürtleriyle yeni bir toplum sözleşmesine doğru ilerlediğini de ortaya koyuyor.
Öcalan, "çözüm süreci bitmiştir, savaş başlayacak" açıklamalarının yapıldığı günlerde; "yola devam edildiğini" vurguluyor.
Bir yandan çözüm yolunda ilerlendiği, hükümet yetkililerince de açıklanıyor. HDP yöneticileri, hükümetin en yetkili ağızlarla, uzun görüşmeler yaptılar.
Umut verici gelişmelere vurgu yapılırken; Kobani'de, Kürtler, IŞİD tehdidi altına düştü, kent kuşatıldı. İşte bu koşullarda, "tezkere" gündeme geldi. Umutlu ifadelerin kullanıldığı koşullarda; ters yönde açıklamalar da, iki taraflı olarak, yapılmaya devam ediyor.
"Tezkere"yi Meclis'te savunan Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, "PKK terör örgütü" vurgulaması yaptı Yine geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan; Batı ülkelerine yönelttiği eleştiri sırasında, "IŞİD'e terörist diyorsunuz, PKK'ya demiyorsunuz" ifadesini kullandı.
PKK VE 'TERÖRİST ÖRGÜT' VURGUSU
Ankara'nın, Kürt siyasi hareketiyle karmaşık bir ilişki içinde olduğunu görüyoruz. Tezkeredeki "terörist örgütler" ifadesinin, PYD'yi de kapsadığı, biliniyor.
Halbuki, aynı günlerde Başbakan Davutoğlu, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'la yaptığı görüşmede, "PYD'yi hedef almadıkları" vurgusunda bulunduğunu öğrendik.
Kürt siyasi hareketinin yayın organlarında, sözcülerinin açıklamalarında; "Türkiye'nin IŞİD'le işbirliği içinde bulunduğu", sürekli olarak dile getiriliyor. "IŞİD'nin Kobani'ye saldırısının arkasında da, Ankara'nın olduğu" yönünde yorumlar yapanlar var.
Hükümet yetkilileri ise; değişik platformlarda, "IŞİD'in Kobani'yi ele geçirmesini istemediklerini" ifade ediyorlar.
Gerçek nedir? Algılar, gerçekleri mi dile getiriyor? Soruları çoğaltmak mümkün.
KÜRTLERLE TÜRKLER SIRT SIRTA VERMELİ
"Türkiye'nin IŞİD'le bir işbirliği içinde bulunduğu iddiası"na dair, değişik değerlendirmeler yapılıyor. Şunu söylemek mümkün: Geçmişte, Özgür Suriye Ordusu'na destek verilirken; El-Nusra ve IŞİD gibi örgütlere de bir dönem yardım gittiği, onlarla da ilişki kurulduğu, anlaşılıyor.
O dönemin geride kaldığını, yeni bir döneme geçildiğini, herhalde büyük ölçüde söyleyebiliriz. Türkiye'nin, 2013 yılından bu yana; IŞİD'i, resmen, terör örgütü kapsamında değerlendirdiğini biliyoruz. Tezkerenin içinde de yer alan, "Süleyman Şah Türbesinin IŞİD tehdidi altında bulunduğu" vurgusu da Türkiye'nin IŞİD konusunda başka bir noktada olduğuna işaret ediyor.
Peki, Kürtlerin durduğu noktayı ve algı biçimlerini nasıl analiz edebiliriz? Şu noktaya tekrar vurgu yapmakta yarar görüyorum: Türkiye, Suriye Kürtlerinin en güçlü temsilcisi PYD konusunda; ikircikli tutum içinde. Evet Türkiye, Suriye Kürtlerine sınırını açtı. İnsani yardımı sürdürdü. Kobani'ye, bölgeden destek gittiği de, bir gerçek. Ama Türkiye tarafında, PYD, resmen, hala bir "terör örgütü."
Geçtiğimiz günlerde yazdığım bir yazıda, "Türkiye PYD'yi tanımalı" demiştim. Bu perspektifin, bugün daha da önem kazandığı kanaatindeyim. Türkiye, kendi Kürtleriyle çözüm yolunda ileri adımlar atarken; Suriye Kürtlerine, PKK'ya yönelik "terörist" suçlamalarının sürdürülmesi; yoğun bir çelişki.
Cumhurbaşkanı ve Hükümet, neden hala "terör örgütü" söylemini sürdürüyor? Bu sözlerin artık ağırlığının kalmadığı bir gerçek.
Gerçeğe dönelim: Türkiye, hem PYD ile hem PKK ile olan ilişkilerindeki çelişmeleri, gidermekle yükümlü.
Kobani düşmesin. Kürtler, savundukları yurtlarını başarıyla koruyabilsinler...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.