• BIST 9722.09
  • Altın 2428.571
  • Dolar 32.5199
  • Euro 34.8
  • İstanbul 16 °C
  • Diyarbakır 13 °C
  • Ankara 23 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 3 °C

Türkiye Karadeniz’de Batı’ya sırtını mı dönüyor?

Metin Gürcan

Türkiye'nin ev sahipliğinde bu yıl beşincisi düzenlenen Mavi Balina 2016 Tatbikatı NATO üyesi ülkeler ve Pakistan’ın da aralarında olduğu 11 ülkenin katılımıyla 23-28 Kasım’da Doğu Akdeniz’de gerçekleştirildi.

Ancak Pakistan’ın Alamgir Fırkateyni tatbikattan sonra ülkesine geri dönmek yerine ilginç bir rotaya hareket etti: Karadeniz. Alamgir 8 Aralık’ta Rusya’nın Karadeniz’deki önemli deniz üslerinden Novorossisk’i ziyaret etti. Karadeniz, bu liman ziyaretinin ardından uzun yıllar sonra ilk kez bir Rusya-Pakistan askeri tatbikatına sahne olacak. Tatbikatın gözlemci ülkesinin Türkiye olması ise daha da dikkat çekici. Gelişme akıllara ABD ve NATO ile savunma ve güvenlik alanlarında derin bir kriz yaşayan Türkiye Karadeniz’de Rusya’yla askeri bir iş birliğine mi yöneliyor sorusunu getirdi.

Acaba Türkiye-Rusya iş birliği Suriye’den sonra Karadeniz’e de mi taşınıyor?

Aslında Karadeniz suları Rusya'nın mart 2014’te Kırım'ı ilhak etmesinden bu yana oldukça sıcak. ABD ilhak üzerine savaş gemilerini Karadeniz'e konuşlandırılmış, NATO da Rusya'nın Kırım’ı ilhakını tanımayı reddetmişti.

ABD’nin Rusya’nın artan askeri ve lojistik faaliyetlerini dengelemek için Karadeniz’de NATO üzerinden kendi varlığını artırmaya çalıştığı biliniyor. NATO son olarak haziran 2016’da Karadeniz’deki caydırıcılığını güçlendirme kararı aldı. Kararın ardından Romanya, Karadeniz’de Romanya, Ukrayna, Bulgaristan, Türkiye ve ABD’nin katılacağı bir NATO filosu oluşturma önerisini gündeme getirdi. Bunu Karadeniz’de sürekli bir NATO filosu kurma çabası olarak değerlendiren Rusya ise önerinin kabul edilemez olduğunu açıkladı. Rusya’nın NATO nezdindeki daimi temsilcisi Alexander Grushko “Tam olarak neler olup bittiğini anlamıyorum. Karadeniz’de kıyısı ve filoları olan ülkeler Bulgaristan, Romanya ve Türkiye” diye konuştu. Bu gelişmelerin üzerine yabancı ülke gemilerinin Montrö Sözleşmesi gereği Karadeniz’de 21 günden fazla kalamayacağına dikkat çeken Moskova Karadeniz’deki ABD gemilerinin varlığını tartışmaya açtı.

Şimdi soru basit: Ankara Karadeniz üzerindeki ABD ve Rusya rekabetinden faydalanmak istiyor mu? Aslında bu sorunun cevabını Başbakan Binali Yıldırım 7 Aralık’taki Moskova ziyaretinde şöyle verdi: "Bundan böyle Karadeniz'i çevreleyen bölgenin en güçlü ülkeleri Türkiye ve Rusya her bakımdan ilişkileri geliştirecek." Açıklamadaki “her bakımdan” ifadesinin Karadeniz’de savunma ve güvenlik alanlarında iş birliğini de kapsaması kuvvetle muhtemel. Ayrıca her iki başkent de Karadeniz’e kıyısı bulunan sekiz ülkeyi birbirine bağlayacak Karadeniz Çevre Yolu projesi konusunda çok istekli görünüyor.

Deniz yolları güvenliği uzmanı İlker Güler’e göre Ankara’da son günlerde Türkiye’nin deniz ve su yolları politikasının yeni bir stratejik eksene oturtulması gerekliliği tartışılıyor. Güler bu kapsamda Karadeniz havzasının önemini şu sözlerle açıklıyor: “Aslında Türkiye Karadeniz'i sadece askeri alanla sınırlı kalmasının ötesinde bir ekonomik açılım havzası olarak kullanmak istiyor. Bu havzayı, iç steplere bağlayan ve Osmanlı döneminde dahi büyük bir ulaşım ağını oluşturan Köstence-Trabzon hattı gibi, Dinyeper, Dinyester, Don ve Volga ırmaklarının çıkış noktalarının da Türkiye'nin Karadeniz kıyılarıyla irtibatlanması ekonomik değerin artırılması açısından büyük önem taşıyor. Böylece Karadeniz havzası, Avrupa ve Asya steplerini Orta Doğu ve Hint Okyanus'una bağlayacak bir stratejik düğüm noktası olacak. (...) Her ne kadar Rus askeri uçağının düşürülmesiyle birlikte Karadeniz’deki askeri iş birliği donma noktasına gelmiş, ekonomik ilişkilerde duraklama yaşanmış olsa da Karadeniz’deki en uzun kıyı hattına sahip Türkiye ile sıcak denizlere inmek için Türkiye’yle iş birliğine ihtiyaç duyan Rusya'nın tekrar diplomasi ayağını kullanmaları kaçınılmaz.”

Öte yandan Türkiye’nin Karadeniz’deki egemenliği Rusya’nın yanı sıra NATO üyesi Romanya ve Bulgaristan ile NATO ortaklık üyesi Ukrayna ve Gürcistan ile paylaştığına dikkat çeken Güler şöyle devam ediyor: “Dolayısıyla Karadeniz’de olası bir Türkiye-Rusya askeri yakınlaşması bu kıyıdaş ülkeleri de içine katmadıktan sonra ve şu an en sıcak bölge olan Doğu Akdeniz'e yansımadığı sürece zor. En önemlisi ise olası bir Türkiye-Rusya askeri yakınlaşması Karadeniz’de Montrö Sözleşmesi koşulları değişmediği sürece NATO ve ABD’yi etkilemez.”

Güler’in de vurguladığı gibi bu konuda Ankara’nın elindeki en büyük koz 20 Temmuz 1936’da imzalanan Montrö Sözleşmesi. Sözleşmeye göre Türkiye “sağlık denetimini” öne sürerek tüm gemilerin boğazlardan geçişini durdurma, düşmanlarına yardım taşıdığı gerekçesiyle savaş anında istediği gemiyi durdurma ve engelleme hakkına sahip. Yani, Ankara Suriye’den Türkiye topraklarına atılan füzeleri gerekçe göstererek Rus lojistik gemilerinin Suriye’ye Boğazlar üzerinden malzeme taşımasını engelleyebilir. Ya da savaş halinde veya kendisini yakın bir savaş tehdidi altında hissettiğinde sivil gemilerin rotasını değiştirebilir.

Dolayısıyla Montrö Sözleşmesi’nden aldığı güç Türkiye’yi Karadeniz’in “kapı bekçisi” yapıyor. Türkiye’nin savaş halinde ya da kendini tehdit altında hissettiğinde hem Karadeniz içindeki gemileri dışarıya çıkarmama hem de dışarıdakileri Karadeniz’e sokmama hakkı saklı.

Peki son zamanlarda sert u-dönüşlerle revize ettiği dış politikası düşünüldüğünde Ankara Rusya’nın Kırım’ı ilhakını da tanıyan bir pozisyona kayar mı? Veya geleneksel olarak “içeridekini dışarıya çıkarmama” olarak uyguladığı Karadeniz politikasını ABD ve NATO’nun aleyhine yani “dışarıdakini içeriye sokmama” şeklinde değiştirir mi? Sanırım bunun cevabını en çok ABD ve NATO merak ediyor. (Al Monitor)

Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89