Yasalar böyleyken 'Her şeyi konuşabiliyoruz' denilmesi, bakılan yere göre doğrudur, çok örneğe göre de yanlıştır.
Daha hafta başında, bir bakanımız, “Her şeyimizi konuşabiliyoruz” demişti. Evet, her şeyimizi konuşuyorduk. Bu söz üzerine “Doğru diyelim; fakat yarın bir savcının ‘halkın kin ve nefreti’, ‘vatanın bölünmez bütünlüğü’ gibi iddialarla, Türk Ceza Kanunu’na, Terörle Mücadele Kanunu’na (TMK) veya değişik kanunlardaki çeşitli maddelere dayanarak soruşturma açmayacağının, yargıçların tutuklamayacağının güvencesi yoktur. Güvence anayasanın ve yasaların değiştirilmesidir” diye yazmıştım. (Radikal, 13 Ekim)
Uygulamadan örnek
Sözleşmişiz gibi, hemen bir örnek çıktı ortaya: Dün Taraf’ta, yazar Neşe Düzel’in böyle bir davanın sanığı olduğunu okudum. Mahkemenin savcısı sanığa, TMK’nın 7’nci maddesine göre hapis ve Türk Ceza Kanunu’ndaki ‘Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma’ cezaları verilmesini talep etmiş.
Ben şimdiye kadar yargı konusu olayların aslıyla ve mahkeme işlemleriyle ilgili yazmadım. Fikirlerini yazı ve söz dışında bir araçla, cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma veya tehdit yöntemlerinden biriyle kabule zorlaması söz konusu olamayacak Neşe Düzel ile ilgili olarak bile, tutumumu değiştirmek istemem, değiştirmemin gereği ve anlamı olduğunu da sanmıyorum.
Ancak uygulamalarla değişmiş gibi gördüğümüz yasalarla sık sık özgürlüklerimizin sınırlandığını görüyoruz. Dolaylı yollarla ve ‘halkın huzuru’ gibi iddialarla kaymakam ve valiler, sık sık toplanma hakkını kaldırmaktadırlar. Açıkça tanımlanıp anlaşılmamış ‘terör propagandası’ ve ‘terör üyelerine yardım’ iddiasıyla ana-babalar, belediye başkanları, yazarlar yargıda soruşturulmakta, tutuklanmakta ve cezalandırılmaktadır!
30 yıldan beri 40 bin kişinin kaybolmasını önleyemediğimiz gibi, onlardan daha fazla insanın da mahkemelerde sıkıntı çekmesini ve hapishanelerde yıllarca kalmasını önlemedik; önleyemedik diye yazmıyorum; önlemedik. Bugün de aynı anlayış sürüyor!
Terör örgütü liderlerinin sözlerini yayımlamak ne zaman ‘propagandadır’, ne zaman ‘haberdir’? Gerçekte yıllardan beri bunu ve buna benzer şeyleri tartışıyoruz. Geçen hafta değerli yazar Kürşat Bumin iki yazısını bu tanıma ayırmıştı.
Yasanın ilk maddesinde terör tanımı 79 kelimeyle yapılmış, sonraki maddelerde bu tanıma yeni unsurlar da eklenmiştir. Eklemeleri bir yana koysak bile, 79 kelimeyle yapılan tanıma hangi davranış girmez? Hangisi girmez?
Ayrıca Türk Ceza Kanunu’nun elli maddesinde yazılı suçlar da, terör tanımındaki ‘amaçlar doğrultusunda suç işlemek üzere kurulmuş örgütün faaliyeti çerçevesinde işlendiği takdirde’, açıkçası ‘işlendi sayıldığı takdirde’ de terör suçu sayılmaktadır. Sonuçta, terör suçu sayılmayacak suç yok gibidir!
Özgürlük bu mudur?
Yasalar böyleyken, bakanların “Her şeyi konuşabiliyoruz” demesi, bakılan yere göre doğrudur, diğer birçok örneğe göre de yanlış. Bu durumda ‘terör suçundan yatıyor’ denenler, hiç de terörle ilgili olmayabilir!
Bir kez daha yazalım, özgürlüklere yasa güvencesi istiyorum. Bu yasa hükümlerini kaldırmak için Adalet Bakanı’nın neyi niçin beklediğini de anlayabilmiş değilim!
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.