• BIST 9693.46
  • Altın 2496.161
  • Dolar 32.4971
  • Euro 34.5977
  • İstanbul 14 °C
  • Diyarbakır 25 °C
  • Ankara 16 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 8 °C

Tek dişi kalmış medeniyet!

Yavuz Delal

Bütüncül bir yaklaşımla; dini veya seküler düşüncede olsun, Türkler, "Kürt sorunu"nda meselenin tabiatı gereği Kürtlerin kendilerinden daha doğru düşünebileceklerini hiç hesaba katmadan onlardan daha doğru düşündüklerine inanıyor. 

Bu durum, meseleyi anlamak için çaba sarf eden iyi niyetli Türklerin de içerisinde bulunduğu en büyük paradokstur. Bunun nedeni, medeniyetin tek dişi kalmış canavar olduğuna inandıkları halde kendilerini tüm Ortadoğu'ya ve ziyadesiyle Kürtlere nazaran çok daha gelişmiş medeni bir toplum olarak görmeleri olabilir. 

Seküler kesimi ve bu arada dini kesimle mukayese etmemek şartıyla da olsa adını andığımda çoğu kimsenin yanlış anlamasına müsait en ileri iki örnek olan Ahmet Altan ve İsmail Beşikçi'yi şimdilik seküler Kürtlere havale ederek, dini kesimin tutumuna basit bir bakışla bu paradoksun hemen anlaşılacağına işaret etmek istiyorum. 

İleri sürdüklerinin "Kürt sorunu"nda doğru düşünce olduğunu kabul etmeyen Kürtlerin hepsi, bunlara göre tartışmasız ve kendilerinden en fazla ima ile bahsedilmesi gereken yoldan çıkmış Kürtlerdir. 

Mesela, "bazı eski İslamcı şimdi Kürt ulusalcısı Kürtler" ifadesiyle kast edilen, İslamcı Türklerin doğrularından, dolayısıyla “dinin” doğrularından sapmış Kürtlerdir. 

10 Haziran 2012'de Kürdistan'da, yakın Kürt tarihinin "Kürt sorunu" bağlamıyla kendini deklare eden en önemli İslamî siyaset çıkışı olan AZADÎ'nin, İslamî Türk kesiminde adından dahi hiç bahsedilmediği düşünüldüğünde ne demek istediğimiz anlaşılmış olacaktır. 

Adından bahsedilmese de içlerini yaktığından şüphemiz olmayan AZADÎ, bunlara göre "İslam'ı kullanarak Kürtçülük yapan" bir harekettir. Hani, "Kürtlüğü kullanarak İslamcılık yapan bir hareket" dense daha yeridir. Ama her ikisi de doğru değil tabi; yani AZADÎ ne İslam'ı kullanarak Kürtçülük ne de Kürtlüğü kullanarak İslamcılık yapmaktadır. 

Türkiye çerçevesinde ve "Kürt sorunu" bağlamında ilk kez Türklerin doğrularının, yani “dinin” doğrularının kontrolünde olmayan İslami Kürtler, omuzlarındaki yüke uygun kalplerindeki bir fikir etrafında kendi imkanlarıyla örgütlenerek Kürt siyasetine resmen dahil oldu. 

“Kabil-i mümkün” olmaması gereken bu gelişmeyle, yani AZADÎ'yle, onların çok bahsettiği o din kardeşliği dolayısıyla sevinçten göbek atması gereken İslamî Türk kesimi, üzüntüden kahroldu. Bu kahır, üst satırlarda bahsettiğimiz paradoksun ispatıdır. 

İşin aslı şu ki, İslam dünyasının birçok yerinde AZADÎ ile İslamîlik açısından mukayese dahi edilmeyecek birçok örgüt Türkiyeli din kardeşlerinin övgüsüne, maddi ve manevi desteğine mazhar olmuştur. AZADÎ'ye Kürtçü diyenlerin çoğu Suriye'de çapulculara ve laiklere İslamcı demektedir. 

Türkiye Cumhuriyetinin kurucu paradigması içerisinden "Kürt sorunu"nu ancak özümseyebilmiş Türkiye İslami kesimi, Türklerin Kürtlerle efendi-köle bağlamında bir ilişki geliştirdiğinin en inançlı göstergesidir. 

İslamî kesimin bilmediği bir şey var. O da şudur: Diyelim ki, onların kabzasından ruhlarını kurtaramamış bazı Kürtler, onların daha doğru düşündüğüne inanıyor ve bu boş inancı söylediklerimizin aleyhine delil olarak onlara sunuyor; iyi ama eşyanın tabiatı ne olacak; eşyanın tabiatı, yani Allah’ın kevnî yasası Türklerin Kürtlerden daha doğru düşünmesine müsade eder mi? 

Meseleyi anlamak için Allah’ın nakli yasası (vahiy) haricinde, yalnızca kevnî yasasıyla yola revan olduğumuzda dahi Türklerin doğrularından sapmış Kürtlerin doğru yolda olduğunu eşyanın tabiatı bize söylemektedir. 

Eğer bir Fransız’ın onun hakkı konusunda bir Cezayirliden, bir İsraillin Filistinliden, bir Rus’un Çeçenistanlıdan, bir Sırp’ın Boşnak’tan veyahut da bir beyazın onun hakları konusunda bir siyahtan daha doğru düşündüğüne inansaydılar, bu inanç Türklerin de Kürtlerin hakları konusunda Kürtlerden daha doğru düşündüğü inancına bir delil olabilirdi. 

Ama öyle değil! 

Şöyle: 

“Kürt sorunu”nda vahşi Kürtler, medeni Türklerden doğruya çok daha fazla yakındır. Türklerin elde etmeyi veya kendilerine pay çıkarmayı onunla mümkün kıldığı medeniyet tek dişi kalmış canavardır. Kürtlerin vahşeti ise, tek dişi kalmış bir medeniyettir. 

Yani bizim canavarlarımız medeniyeti elverişli kılmakta ve ona sonuç vermekteyken, onların medeniyeti yalnızca canavar doğurmakta ve yeryüzünde gaddarlığı elverişli kılmaktadır. 

Yani: 

Canavar Kürtler "tek dişi kalmış" bir medeniyettir!

Hak ve hürriyetleri iğdiş edilmiş, kendileri insanlıktan çıkarılmış bir toplum için, canavar olmadan medeniyeti elverişli kılmak mı? Hak getire! 

Not: Türk’ten, cumhuriyetin “Türk ıtlak olunur” dediği varlığı kast etmekteyim. Hiçbir Türk’ün doğru düşünemeyeceğini söylemek amacında değilim. İstisnaların varlığından haberdarım. Ve herhangi bir mü’min Türkün “Kürt sorunu”nda dışlanmasını meşru görmüyorum. Aksine; Türkler adına değilse de, Allah adına inancım ve umudum vardır.

  • Yorumlar 4
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89