• BIST 9079.97
  • Altın 2324.391
  • Dolar 32.361
  • Euro 34.885
  • İstanbul 11 °C
  • Diyarbakır 6 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 14 °C
  • Berlin 8 °C

Tarihin en büyük devlete sızma operasyonu

Merve Şebnem Oruç

1996'da Lise 2'deydim. Yaşadığım ilçede, tüm dershaneler, başarı potansiyeli yüksek olan öğrencileri bünyelerine katmak için sınav, ödül, etüt, kamp türü aktiviteler düzenliyordu. Fethullahçıların kentte açtıkları dershane de aralarında olduğum bir grup öğrenciye 15 günlük ücretsiz eğitim kampı teklif etmişti. Kabul etmiştim. Daha ilk gün etüt bitmiş, yemek vakti gelmişken dershanenin Matematik Hocası yanıma geldi ve benden bir ricası olduğunu söyledi. Bir şey taşınacak zannedip “Tabii...” dedim. Matematik hocası, bir arkadaşımın adını vererek, özellikle onu 'kendilerine çekmek istediklerini' ve bu konuda yardımıma ihtiyaçları olduğunu söyledi. Şok olmuştum. Yeni tanıştığın birinden nasıl da fütursuz bir talepti. Söz konusu arkadaşıma neden ulaşmaya çalıştıklarının zihnimde beliren cevabı ise daha da rahatsız ediciydi. Arkadaşım, şehirdeki önde gelen dini bir cemaatin liderinin torunuydu. Gün bitmeden eşyalarımı alıp çıkıp gittim. Eve döndüğümde ailemle yaşadığımız tartışmada, “Onlar Müslüman değil, misyoner; başka cemaatleri ele geçirmeye çalışıyorlar” dediğimi hatırlıyorum.

Çok değil birkaç ay sonra 28 Şubat postmodern darbesi oldu. İmam-Hatiplerin ve muhafazakar kesimin en ağır darbeleri aldığı bir sonraki yılda, dershane hayatına güçlenerek devam etti. Kentin üst düzey bürokratlarının çocuklarını bir şekilde onların dershanelerine devam etmeye ikna etmiş, yüzlerce muhafazakar genci, onların mağduriyetini fırsata çevirerek kendilerine çekmişlerdi. Bunların hepsinin kendilerince bir açıklaması vardı ama önceki yıl yaşadığımın yoktu. Onlarla kurduğum birkaç diyalogda oluşan, gerçek bir insanla konuşuyormuşum gibi değil de plastiğe dokunuyormuşum hissi nedeniyle yıllarca, üniversitede ve iş yaşamımın ilk yıllarında onlardan uzak durmayı tercih ettim.

2011'de patlayan ÖSYM Şifre Skandalı'na kadar da, örgüte ilişkin bir soru sorduğumda büyük bir reaksiyonla karşılaştığım için susmayı ve 'paranoyak', 'saplantılı' vs olarak etiketlenmemeyi tercih ettim. O zamanlar 'Hizmet' ve 'Cemaat' diyorduk tabii... Şifre skandalı bana geçmişte dershane yıllarında onlarla yaşadığım tecrübeleri hatırlatıverdi. Deneme sınavlarının sonuçlarıyla bile, kendilerince meşrulaştırdıkları bir amaç uğruna oynayan bir grup, eğer 15 yılın sonunda devletin içinde yeterince güçlendiyse, üniversite sınavlarının sonuçlarında da hileye başvurabilirdi.

Yıllar önce vardığım kanaatin eksik olabileceğini düşünüyordum ama parçaları birleştiremiyordum. Nitekim gerçekten bir derin devlet vardı; Türkiye darbelerle çok kez yara almış bir ülkeydi; muhafazakarlar devlet tarafından tehdit olarak görülüyordu ve laikçilik dayatması yüzünden dindar kesime çokça haksızlık yapılmıştı. Örgütün, devletin karanlık yüzüyle mücadele ve demokratikleşme iddiaları gerçeği görüş açımızı perdeliyordu. Ancak şifre skandalı ile emin olmuştum. Dindar grup ve cemaatlerin içine sızmak ve ele geçirmek ilk amaçları idi ama nihai planları değildi; kontrol altına aldıkları gençlerle devlete sızacak ve orayı ele geçireceklerdi. Uludere / 7 Şubat gibi facialar, krizler henüz yaşanmamıştı; çapını ve büyüklüğünü, hele ki kapalı kutu olan ordu ve istihbarattaki gücünü bilemiyorduk tabi.

O günlerde dünyada böyle bir projenin eşi benzeri var mı diye merak edip araştırma yaptığımı hatırlıyorum. Çeşitli Amerikan üniversitelerinin internet arşivlerinde dolaşırken, Tom Cruise, John Travolta gibi ünlü, zengin ve sansasyonel üyeleriyle bildiğimiz modern çağ tarikatı/dini hareket Scientology'nin 70'li yıllarda Amerikan hükümetine sızmaya çalıştığı devasa operasyonla karşılaştığımda, bu yapının Gülen örgütüyle benzerliklerinin dikkatimi çektiğini söyleyebilirim.

Scientology Kilisesi'nin kurucusu L. Ron Hubbard başlattığı Operation Snow White/Pamuk Prenses Operasyonu ile en az 136 devlet organına, dış temsilciliğe ve konsolosluğa, bunun yanı sıra en az 30 farklı ülkede pek çok özel kurum ve kuruluşa sızmayı başarmıştı. Sayısı 5000'e varan gizli Scientology Kilisesi ajanıyla Amerikan tarihinin en büyük sızmasıydı bu. Bir ihbar telefonu ile durumdan haberdar olan FBI, Soğuk Savaş yılları olması nedeniyle bu sızmanın ardında başta KGB'nin olduğundan şüphelenmiş ama sonrasında Kilise'nin Scientology akımına muhalif tüm belge ve dokümanları yok etmek, önemli kişileri aksine ikna etmek ve Kilise bünyesine katmak ve devletin üst kademelerine nüfuz etmek derdinde olduğunu anlamıştı. İllegal dinlemeden sahte belge üretmeye pek çok suça bulaşmış olan Kilise'nin sızmadan sorumlu birimi Guardian's Office/Koruyucu'nun Makamı 1979 yılında FBI tarafından tamamen çökertildi. Ancak ilginç olan, Soğuk Savaş ve 11 Eylül sonrası dönemde, din çalışmaları sırasında hakkında pek çok soru sorulan bu sızma operasyonuyla ilgili olarak, Amerikan Yönetimi'nin genellikle konuşmamayı tercih etmesiydi.

Bu operasyonu okuduğumda aklıma gelen ilk sorulardan biri, Scientology sızma operasyonunun ABD'de başka devletlere sızma arzusu taşıyan başkalarına ilham kaynağı olup olmadığıydı. Soğuk Savaş'la başlayan Ilımlı İslam projesi sırasında dünyada pek çok Müslüman ülkede Moon tarikatı gibi, Gülen örgütü benzeri pek çok yapı türedi. Açıkçası devlet içine sızma konusunda bunların en başarılısı Gülen örgütüydü.

7 Şubat, Gezi, 17-25 Aralık gibi kalkışmalarda başarılı olsalar ve ummadıkları dirençle karşılaşmasalardı, muhtemelen 15 Temmuz darbe girişimine ihtiyaç duymayacaklardı. Peşlerine düşülmeseydi, birkaç yıl sonra bakacaktık ki, ordunun, yargının, emniyetin, istihbaratın, bürokrasinin ve diplomasinin tamamı çoktan onların ellerine geçmiş olacaktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve iktidarın verdiği savaş, Gülenci terörist ajanların darbe kararı alarak erken doğum yapmalarına ve sonunda başarılı olamamalarına yol açtı. Çok büyük bir travma yaşadık ama sonunda tarihin en büyük sızma operasyonlarından biri tüm pisliğiyle deşifre oldu. İnşallah tüm bu yaşananlardan ders çıkarmayı başarabiliriz.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89