• BIST 9716.77
  • Altın 2427.694
  • Dolar 32.5699
  • Euro 35.0032
  • İstanbul 16 °C
  • Diyarbakır 14 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 15 °C
  • Berlin 3 °C

"Sultan Abdülhamid Lâ demişti oysa..."

Fatma Barbarosoğlu

Sizlerle bu gün değerli arkadaşım Dr.Havva Sula'nın satırlarını paylaşmak istiyorum. Havva kendi imkanları ile sık sık yurt dışına bir doktor olarak çıkmaya gayret eder. Türkiye'ye döndüğü zaman da "Siz edebiyatçısınız bunları yazarsınız" diye anılarını paylaşır bizlerle.

Bu defa yaşadıklarının zekatını, yazarak verdi. Ben de sizlerle paylaşmak istedim. Buyurun Dr Hanım'ın satırlarına...

Birkaç yıldır görmediğim memleketimi çok özlediğimi fark ettim bu yıl. Orada doğmadığım, yaşamadığım ama memleketim diye bildiğim toprakları... Yaşlandıkça memleket toprağı çekiyor insanı demek.

Yüzündeki hüzün, gözlerindeki ümit ve bize söyleyeceği onca söz...

Yusuf Ali Amca...

Memlekete gitmeyi hayal ederken "memleket"in ve özlemenin ne demek olduğunu çok iyi anlıyorum Filistin kamplarında.

Filistin Kızılayı'nın Hayfa Hastanesi'ni gezdiriyor bize başhekim. Yeryüzü Doktorları bir hafta burada çalışacak. Tüm gözler biraz meraklı, biraz şüpheli ve hatta kırgın, bizi izliyor.

"Nerdesiniz?"

2 yıl önce Malezya'dan gelen 20 tıp öğrencisinden başka hiçbir Müslüman kuruluş gelmemiş bu hastaneye yardım için, en azından hatırlarını sormak için. Gelen "diğer"lerine de onlar güvenmemişler, rağbet etmemişler. Şimdi kulaklara "Türkiyya" fısıldanıyor, kapı aralarından izlenirken yeni gelenler.

Başında bonesi, mavileri giymiş yaşlı amca gözleri ışıl ışıl ümitle bakıyor bize. "İşte nihayet geldiniz" der gibi. Biz acaba ameliyata girecek hasta olabilir mi diye düşünürken, kurulduğundan bu yana bu hastanede çalıştığını söylüyor başhekim. Masmavi gözleri sımsıkı tutuyor, bırakmıyor bizi, adım atamıyoruz. Sorular, sorular... Koskoca bir tarih gizli, yüreğimizi delip geçen bu bakışların arkasında...

Ertesi gün göz polikliniğinin kapısında görünce onu o kadar seviniyoruz ki... Dr. Leyla görmesini kontrol ediyor, biz ise 79 yıldır gördüklerini bilmek istiyoruz.

1931 yılında Filistin'de Akka şehrinin bir köyünde doğmuş Yusuf Ali Amca. Henüz gencecik bir delikanlıyken terk etmek zorunda bırakılmış vatanını.

"1948'da İngilizler çıkarken Filistin'den, ellerindeki silahları Yahudilere teslim ettiler. Bir yerde bir mermi çekirdeği bulsalar ellerimizdeki silahları toplayıp onlara veriyorlardı. Abdülhamit "Lâ" demişti oysa. Sonra oyunlar oynandı, Araplar şehri teslim etti. Elimizdeki çifteli tüfeklerle mücadele ettik..." Anlatıyor, anlatıyor...

1948'te 3 kardeşini, anne ve babasını bırakarak göçmüş memleketinden, Lübnan'a gelmiş, bu kampa, Burj el Barajneh'e. 24 yıl sonra gizlice gitmiş bir kez köyüne sonra bir daha hiç görmemiş vatanını. Yakalanmış, 2 yıl hapis yatmış, eziyet görmüş. Ailesinin Lübnan'a gelmesi yasak, onun Filistin'e girmesi. Zaman zaman Suriye'de görüşmüş kardeşleriyle.

"Memleketinin en çok neyini özlüyor? Lütfen sorar mısın?" diyorum Muhammed'e. Duraksıyor Muhammed, gözleri doluyor, yutkunarak soruyor. Yusuf Amca'nın bakışları çok uzakta bir yerlere dalıyor, düşünüyor, sanki hatırlamaya çalışıyor. "Zeytini" diyor "bir de toprağı". Hepimizin ağzından aynı şey dökülüyor "vettini vezzeytuni ve tur-i sinini ve hazal beledil emin"

Ayrılmak istemiyor bizden, hastanenin kapısına kadar geliyor. Biz ayakta yorulduğu endişesini taşırken o konuşmaya devam ediyor. Sanki gerçekten çok uzun zamandır Türkiyya'dan/Osmanlı'dan birini bekliyormuş da bırakmak istemiyormuş gibi. "Artık Türkiye'den bir uyanış var. Bizim haklı bir davamız var, bu bize güç verecek ve vatanımıza döneceğiz. Güçle verilen güçle alınır"

79 yaşındaki bu Filistinli bize "memleket"i, mücadeleyi, vefayı ve ümidi gösteriyor ve ne kadar geç kaldığımızı.

Kamplardaki ümit hiç sönmemeli, duvarlardaki Filistin haritaları hiç silinmemeli, hastanelere verilen Filistin şehir adları -Hayfa, Akka, Safed, Kudüs- hiç değişmemeli.

Ve biz onları hiç unutmamalıyız, en azından kendi memleketimizi özlerken...

"Sürgün yerinin sükuneti ve ondan istenilen güven asla tam olarak fark edilemez. Vatan, son lahzaya değin bırakmaz insanın yakasını.

Balık

Balıkçının ağındayken bile

Halâ

Taşır üstünde denizler kokusunu."

Şairin Filistini/MOURID BARGHOUTİ

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89