• BIST 9881.6
  • Altın 2435.681
  • Dolar 32.5203
  • Euro 34.8906
  • İstanbul 19 °C
  • Diyarbakır 27 °C
  • Ankara 26 °C
  • İzmir 22 °C
  • Berlin 13 °C

Siyasette yeni dönem

Hüseyin Yayman

Cumhurbaşkanı’nın, Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesi eski tartışmaları yeniden gündeme getirdi. Bu hikayenin uzun bir geçmişi var. Türkiye 25 yıldır bu konuyu tartışıyor. Problem daha çok kişiler üzerinden konuşulsa da son tahlilde bu bir sistem tartışması. 1982 Anayasası bu tartışmayı kişilerden bağımsız bir mesele haline getiriyor.

Esas mesele anayasada sayılan Cumhurbaşkanın yetkileri ve sorumlulukları noktasında düğümleniyor. 2007’de yapılan cumhurbaşkanını halkın seçmesine kabul eden değişiklikle Türkiye zaten sistem değişikliğine gitti. 

Başkanlık tartışması ilk defa farkındalık yaratacak şekilde Turgut Özal tarafından söylendi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 1989’da parlamentoda Cumhurbaşkanı seçildiğinde fiilen başkan gibi davrandı. Başbakan Yıldırım Akbulut döneminde bakanlar kuruluna başkanlık etti. Birinci Körfez savaşında ipleri tamamen eline aldı. ABD Başkanı Bush’la doğrudan ilişki tesis etti. Anavatan Partisinin başına Mesut Yılmaz’ın geçmesiyle Özal-ANAP ilişkisi zehirlendi. Özal’ın partiyle ipleri koparıldı. Özal, partisinden dışlandı. Bunun üzerine Özal, köşkten inip yeni parti arayışlarına girdi. Ancak 1993’te zamansız ölümü buna izin vermedi. Özal, açık biçimde Başkanlık sistemini savunuyordu. 

Özal-Demirel yarı başkanlık istedi 

Özal’ın vefatıyla bu defa Süleyman Demirel parlamento tarafından Cumhurbaşkanı seçildi. Süleyman Demirel, arkama bakmam dediyse de partisi DYP’yle fırtınalı bir ilişkisi oldu. DYP’nin başına önce İsmet Sezgin daha sonra Tansu Çiller geçti. Demirel, Çiller ilişkisi zamanla bozuldu. 

Cumhurbaşkanlığı döneminde Süleyman Demirel, başkanlık sisteminin tartışılmasını savundu. Anayasal vatandaşlık kavramını ortaya attı. Ahmet Necdet Sezer, bu tartışmalara girmedi. Parlamenter sistemin devam ettirilmesi gerektiğini dile getirdi. 

Türkiye siyaseti Özal ve Demirel’le başlayarak bu tartışmanın içinde oldu. Siyaset kurumu bu sorunu uzlaşmayla çözmek yerine politik rekabete kurban verdi. Liderler muhalefette ayrı, iktidarda farklı yorum yaptılar. 

Osmanlı yenilik hareketi kendisine model olarak Fransa’yı seçti. Sistem Fransız ekolüne göre dizayn edildi. Ancak geçen zaman içinde Türkiye taklit ettiği modeli dahi izleyemez hale geldi. Fransa, De Gaulle beraber yarı başkanlık sistemine geçti. İkinci Dünya Savaşının muzaffer komutanı De Gaulle, Fransanın kurtuluşunun yarı başkanlık sisteminde olduğunu öne sürüyordu. 

De Gaulle, Dördüncü cumhuriyet anayasasının devlet başkanına çok az, parlamentoya ise çok fazla yetki verdiğinden şikâyetçiydi. Ancak Fransa’daki sol partiler Vichy hükümetindekine benzer bir diktatörlük yaratmamak için devlet başkanının yetkilerinin sınırlandırılmasını istiyordu. Fransa 1958’e kadar istikrarsız hükümetler tarafından yönetildi ve büyük sorunlar yaşadı. 

2015 seçimleri ne getirecek? 

Siyaseti bırakıp anılarını yazan De Gaulle tekrar görev e çağrıldı. Sistem değiştirildi. Fransa klasik parlamenter sistemden köklü bir kopuşla yarı başkanlık istemine geçti. 1980’lerin başında yapılan yerel yönetim reformuyla sistemin yerel ayağı da yeniden yapılandırıldı. Yerel yönetimler merkezi idare karşısında güçlendirildi. 

Türkiye Cumhuriyeti model olarak benimsediği Fransız sistemine dün bir adım daha yaklaştı. Önümüzdeki dönemde bu tartışmalar daha fazla yapılacak. Türkiye, halihazırda fiilen yarı başkanlık sistemine geçmiş durumda. Görünen o ki 2015 seçimleriyle beraber bu fiili durum, hukuki ve idari reformlarla yarı başkanlık modeline resmen geçmiş olacak.

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89