• BIST 10081
  • Altın 2945.964
  • Dolar 34.757
  • Euro 36.7352
  • İstanbul 15 °C
  • Diyarbakır 0 °C
  • Ankara 10 °C
  • İzmir 16 °C
  • Berlin 3 °C

Siyaset zamanı

Gülay Göktürk

Devlet değil koca bir bataklık mübarek... Ayağının ucuyla dokunanı yavaş yavaş içine çekmiş, yutmuş yıllarca.

Öyle büyük, öyle derin bir suç bataklığı ki, deşifre et et bitmiyor. Ergenekon savcıları yıllardır çalışıyor, belki de hâlâ bataklığın kıyılarında dolaşıyorlar sadece. Baksanıza, dilini tutamayan her generalden dudak uçuklatacak yeni bir ifşaat duyuyoruz. Şu anda Ergenekon tutuklusu olan biri, ses bandında JİTEM'in marifetlerini ortaya döküyor övüne övüne. Eşref Bitlis'i nasıl öldürdüklerini, adamlarını dinci kılığına sokup Aleviler'e saldırttıklarını filan anlatıyor. En yetkili ve etkililerden bir başkası ise akıl almaz bir yüzsüzlükle devletin "provokasyon tezgahlama geleneğini" anlatıyor. Kıbrıs'ta Türkler'i Rumlar'a karşı kışkırtmak için cami bombalamışlar; zaten böyle şeyleri yapmak adettenmiş, öyle söylüyor... Bu olayın provokasyon olduğunu yazmaya kalkan iki gazetecinin anında öldürüldüğünü zaten biliyoruz. Bakalım, gazetecilerin katlinin tam hikâyesini ne zaman, kimden dinleyeceğiz? Ayrıca, Özal'a suikast girişimi ve sonra şüpheli ölümü, Ecevit'e Çiğli'deki suikast girişimi gibi nice önemli dosya da tozlu raflardan inmek için sırada bekliyor.

Anlaşılıyor ki o karanlık yılların tamamen aydınlatılması, projektörlerin tek tek bütün sorumluların yüzüne tutulması, hepsinden hesap sorulması ve bu bataklığın tamamen kurutulması yıllar alacak bir süreç... Ama bu arada hayat durmuyor ve derin devletin tasfiyesi sürecine paralel bir şekilde bir başka süreç daha yaşanıyor. Buna siyaset meydanının canlanması; nihayet, gerçek anlamda siyasetin başlaması süreci diyebiliriz.

Şu son haftalara bir bakın:

Seçilmişler, otuz yıldır ilk defa, "tam yetkili" bir şekilde terör ve Kürt sorununun çözümü için siyaseti devreye sokmuş, harıl harıl çalışıyor.

PKK-BDP çizgisi demokratik özerklik projesinden ana dilde eğitime kadar birçok temel sorunu projeler halinde siyasetin gündemine getiriyor ve çözüm için harekete geçiyor.

Aleviler yıllardır savsaklanan zorunlu din dersinin kaldırılması taleplerini güçlü bir biçimde duyurmak için boykota hazırlanıyor.

Sivil toplumun bütün kesimleri büyük bir hararetle yeni bir askere alma sistemine geçişi, profesyonel orduyu konuşuyor; imzalar toplanıyor; hükümete baskı yapılıyor. Daha önce sadece Genelkurmay'ın fikir beyan etme hakkı olan bu alanda bin bir fikir, bin bir öneri birbiriyle yarışıyor.

Yarın öbür gün, referandum öncesi çözüm sözü verilen başörtülüler de ayağa kalkar ve siyaseti çözüme zorlamak için harekete geçerse şaşmamak gerek.

Kısacası, askeri vesayet rejimi yüzünden önü tıkanmış, gündeme bile gelememiş, gündeme gelmişse de derhal püskürtülmüş nice sorun sapır sapır dökülüyor siyaset meydanına...

Doğrusu bu sürecin siyasetçileri epey zorlayacağını da görmeliyiz. Öyle ya; artık "yerim dar, yenim dar" diye bahaneler bulamazlar. Siyasette yasaklı bir alan yok; sıkıştıklarında topu atacakları bir ordu barikatı yok. Gözleri kaşlarıyla "yüce katları" işaret edip (Mesut Yılmaz'ı hatırlayın) işin içinden sıyrılamazlar. Siyaset yapmak; sorunları siyaset yoluyla çözmek zorundalar. Becerebilenler kalacak, beceremeyenler gidecek.

İşte bu noktada önemli bir uyarıda bulunmakta yarar var: Siyaset alanı dikensiz bir gül bahçesi değildir. Siyaset demek, irili ufaklı bütün meselelerde farklı görüşlerin saflaşması, kıran kırana tartışmasıdır. Bu tartışmadan her zaman uzlaşma çıkmaz; yenilenler ve yenenler olur. Dolayısıyla hiç kimse önümüzde uzanan dönemi kavgasız-dövüşsüz asude bir dönem zannetmesin. Büyük toplumsal harmoni hayalleri kurmasın. Tam tersine "kavga" yeni başlıyor. Devletle toplum arasındaki büyük gerilimin arka plana ittiği bütün toplum içi çelişmeler; sınıf çelişkileri, ekonomik-sosyal-kültürel çelişkiler siyasetin konusu haline gelip gündeme dökülecek. Vesayet

rejiminin tartışılmasına izin bile vermediği ideolojik-siyasi tartışmalar alıp başını gidecek. Bitip tükenmeyen rejim tartışmalarının yerini, demokratik bir rejimde nasıl yaşamak istediğimizle ilgili gerçek tartışmalar alacak. Yani tam da olması gereken olacak.

Hadi bakalım, hepimize kolay gelsin...

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89