• BIST 10160.37
  • Altın 2469.987
  • Dolar 32.2068
  • Euro 35.1102
  • İstanbul 19 °C
  • Diyarbakır 26 °C
  • Ankara 18 °C
  • İzmir 25 °C
  • Berlin 25 °C

Sıradan kahramanların sıra dışı öyküleri

Orhan Miroğlu

Genç Siviller ve Nahda Network’un (Ortadoğu’da çalışan demokrasi aktivistleri ağı, Nahda, Arapçada aydınlanma anlamına geliyor) Suriye devrimi için ortaklaşa düzenlediği bir dizi panel haftasonu Bursa’da yapıldı.

Suriye’den gelen konuklarla beraber Suriye devriminin geldiği aşama ve Türkiye dış politikası tartışıldı.

Suriye devrimi bir çıkmaza doğru mu gidiyor?

Annan Planı başarıya ulaşacak mı?

Türk dış politikasından, önümüzdeki süreçte, bugünkünden daha farklı bir tutum alması beklenebilir mi?..

Sorular uzayıp gidiyor.

Ama eğer Suriye’deki süreç Annan Planı doğrultusunda ilerlerse bambaşka bir durumla karşı karşıya kalacağımız açık.

Akan kanın durması elbette önemli, ama Annan Planı’nın siyasi sonuç vermesi ve Baas yönetiminin kendini yeniden inşa etmesi çok zor görünüyor.

Yarım asra yakın bir süredir iktidarda olan bu yönetimin, patrimonial bir iktidar olmaktan çıkıp, Suriye yurttaşı onbinlerce ölünün yaşayan ve unutulmayan acısı ve onlarca katliamın mirası üstüne yeni bir Suriye inşa etmesi mümkün değil.

Ve Suriye devrimi eğer bir çıkmaza girerse, dünya rejime, boşa gideceği ve halkın talepleri doğrultusunda kullanılmayacağı apaçık bir şans daha tanırsa, bu, tarihe uluslararası toplumun Suriye devrimine karşı bir günahı olarak geçecektir.

Esed ikinci bir şansı asla hak etmiyor. Suriye halkını bundan sonra da Baas’ın ve Esed’in yönetmesi için imkân yaratmak Suriye halkına yapılabilecek en büyük kötülüktür.

Bursa’ya gelen Suriyeli dostların anlattıkları son derece ufuk açıcıydı, duygulu anlar yaşadık hep beraber.

Olağanüstü bir devrim ve olağanüstü insan hikâyeleri, hepsi de trajik ve hepsi de insanın yüreğine oturan gerçek hikâyeler.

Suriye devrimi rejimin göstermeye çalıştığı gibi bir mezhep çatışması değil.

Asurîler ve Kürtler başta olmak üzere, Suriye içindeki farklı etnisitelerin ve dinî inançların taleplerine yönelik bir önyargı, ya da inkâr ve ret de, sözkonusu değil.

Uluslararası güçlerin Libya’da olduğu gibi, oturup kararlaştırdıkları bir operasyon da yok ortada. Ama rejim bu söylentileri yayıp duyuyor.

Suriye’den gelen dostlar, halkın yapmakta olduğu devrimin, dayandığı düşünceleri, daha doğru bir deyimle devrimin felsefesini, düşünsel kaynaklarını iki gün süren çalışmada bizlerle paylaştılar.

Onları dinlerken, samimiyetlerine; Suriye’ye modern dünyada yeni bir yer açmak ve patrimonial bir iktidarı devirmek için çıktıkları yoldan asla geri dönmeyeceklerine bir kez daha inandım.

Suriye Ulusal Konseyi Sözcüsü Abdullah Tourkmani’nin konuşması, devrimin dayandığı düşünceleri, beslendiği damarları ortaya koyan bir konuşmaydı:

“Yeni bir Arap bilinci gelişiyor.. Tahrir kendiliğinden gelişmiştir, Suriye devrimi halkın inanç ve aklından doğup taştı ve sahte bir legallikle hükmünü sürdüren rejimin gerçek yüzünü açığa çıkardı.”

Benim yönettiğim oturumda, konuşan Jawwad Alkatip, Zein Nachar ve Hasan Kasem, Suriye’deki insani trajediyi anlattılar.

Diktatörün devrilmesini istemek yerine, onunla uzlaşma stratejisi, Suriye Baası’na tanınan bir şans olmanın ötesinde, ne yazık ki, Suriye devriminin en azından kısa vadede önünü tıkayan bir politikaya dönüşecek gibi görünüyor.

“Militarizmin tuzağı olarak siyasi şiddet”

Varlık
dergisi, nisan ayı sayısında militarizm ve siyasi şiddet konusunu işliyor. Hararetle tavsiye ediyorum. Ömer Faruk’un hazırladığı bu dosya, birbirinden ilginç ve öğretici yazılarla dolu. Yazıların tümünden söz etmeye bu köşe yetmez. Gerekli de değil zaten. Ortadoğu’da ve Türkiye’de şiddet-militarizm konusu, Suriye devrimi, ve bizde de silahlı mücadele ile sivil mücadele arasında bir yerde duran Kürt sorunu nedeniyle daha uzun bir dönem güncel kalacak bir konu.

Ömer Faruk’un sunuş yazısı Abdulgaffar El Hayati’nin şu sözüyle başlıyor:

“Kılıç kendini ikna edecek gerekçeleri her zaman bulur.”

Yüzyıllar önce söylenmiş bu veciz sözü yorumlarken, “kılıç’ın ganimet, fetih, işgal gerekçeleri kendine her zaman için bir düşman bulma yeteneği gözönünde bulundurularak ifade edilmiş bir söz” diyor Ömer Faruk.

Nilgün Tutal- Zafer Çeler
, Foucault’dan bir alıntıyla başlıyorlar yazılarına:

“Bugünkü hedef belki de ne olduğumuzu keşfetmek değil, olduğumuz şeyi ret etmektir.” Tutal ve Çeler kaleme aldıkları yazılarında, “olduğumuz şeyi ret etmek bağlamında”, insanlığın neden hep şiddete yenik düştüğünü sorguluyorlar.

Nurseli Yeşim Sümbüloğlu
’nun “Militarist İktidarın Düğüm Noktası Olarak Erkeklik” adlı yazısı, ve Hilal Demir’in, “Toplumsal Cinsiyet Bağlamında Militarizm” başlıklı yazısı, bu özel dosyanın içeriğine yapılmış değerli katkılar..

Timoty Snyder
’in, dosya için özel bir yazı olmamasına rağmen dergide yer alan ve “Holokost: Gözardı Edilen Gerçek” başlıklı yazısı da kuşkusuz, bu özel dosyaya büyük bir katkı sağlıyor.

Snyder, bu yazısında Vasily Grossman’a da atıfta bulunuyor. Grossman’ın Yaşam ve Yazgı adını taşıyan romanı üç cilt olarak Can Yayınları’ndan çıktı. Ben şu aralar üçüncü cildi bitirmeye çalışıyorum. Kitabın çok ilginç bir hikâyesi var. Grossman İkinci Dünya Savaşı’nı cephelerden, siperlerden izlemiş bir Yahudi yazar. 1960’ta bitirmiş Yazgı ve Yaşam’ı. Roman basılacak, ama rejimin izni gerekiyor tabii. Brejnev döneminin ideologlarından Suslov’un yanına çağrılmış Grossman. Suslov yazarın bildiği şeyleri tekrarlamış ve bu romanın Sovyetler Birliği’nde iki üç yüzyıl daha yayımlanamayacağını söylemiş. Sonrasını Grossman’ın bir dostu anlatıyor:

“Grossman, romanının sonsuza kadar kaybolmasından korktu. Gözümüzün önünde yaşlandı. Astımı geri geldi, kıvırcık saçları ağardı, ‘beni karanlık bir köşede boğazladılar’ diyordu”..

Şiddet ve baskıyla ayakta kalan ve yüzyıllar boyu yaşayacaklarına inanılan, totaliter sistemler, insanı öyle de, böyle de öldürüyor işte.

Yazarken ve yaşarken..

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89