• BIST 9079.97
  • Altın 2308.788
  • Dolar 32.311
  • Euro 35.0346
  • İstanbul 18 °C
  • Diyarbakır 13 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 21 °C
  • Berlin 11 °C

Şii yayı ekseninde Kürtler...

Oral Çalışlar

“Tutanak krizi”nin atlatıldığını söyleyebiliriz. Bu sonuç, bir dayanıklılık göstergesi. İki taraf da süreci ve müzakere ortamını sürdürmek istiyor.

Geçmişte Habur’da olan, Silvan’da olan, bu kez yaşanmadı. Üç PKK’lı kadın Paris’te öldürüldü, Öcalan bunun kendisine bir mesaj olduğunu söyledi. Tutanak krizi bunun üzerine bindi. Ancak taraflar, “yola devam” diyebilecek bir kararlılık içinde.

Geçmişte yaşanmış tecrübelerden sonuçlar çıkartıldığı belli. Geçen sene bir kez daha denenen “PKK’yı zorla yok etme operasyonu”nun istenen sonucu vermediği de giderek daha net bir şekilde fark ediliyor.

Geçmişte, Kürtleri yok sayan zihniyet, esas olarak “iç sonuçlar” yaratıyordu. Ancak artık gerçek anlamda bölgesel ve küresel bir denklemin içindeyiz: Irak’ın bölünmesi, Bağdat yönetiminin Şiilerin eline geçmesi, Suriye’deki iç savaş, İran’la Türkiye arasındaki gerginlik, Lübnan’da Suriye etkisinin kırılması, Hizbullah gerçeği gibi bir dizi yeni gelişme konunun “evrensel format”ını genişletiyor. Şu noktadan itibaren, klasik “güvenlikçi akıl”, yerini “dünya okuması” üretebilecek bir akla bırakmak zorunda.

Doğu sınırımızdan güney sınırımıza uzanan haritaya bakalım: İran’da Şii yönetim var. Irak’ın merkezi (yani Bağdat yönetimi) Şii. Suriye’de Esed Şii. Lübnan’da Hizbullah Şii. Kısacası,Türkiye’nin doğusundan güneyine Şii yönetimlerle çevrili olduğu bir gerçek. Ankara, Irak’ta ve Suriye’de Sünni muhaliflere destek veriyor. Bu durum, ister istemez, dört ülkedeki Şii yönetimlerin tepkisine neden olduğu gibi, karşı örgütlenmeleri, askerî ve siyasi hesapları da beraberinde getiriyor.

Düşmandan müttefike

Bu “Şii yayı”nın ortası sayılabilecek bir coğrafyada Kürtler yaşıyor. Türkiye’nin “Şii yayı” karşısında geliştirebileceği hiçbir politikanın, “Kürtlerden bağımsız bir denklem” üzerinden yürümesi mümkün değil.

Kürtlerin, geçmişte birbirleriyle çok güçlü temasları olduğu söylenemezdi. Ancak son yıllarda dört ülkenin Kürtleri arasındaki ilişki güçlendi. Özellikle Türkiye Kürtleri, bölgenin kültürel açıdan en dinamik ve gelişkin unsuru olarak öne çıktılar, İran ve Suriye’deki “Kürt direnişi”yle yoğun bir işbirliği oluşturdular.

Türkiye’nin bölgenin en güçlü ve etkili Kürt siyasi hareketiyle (BDP/PKK ekseni) hâlâ çatışma hâlinde olduğu bir gerçek. Ancak, AK Parti yönetimindeki “devlet aklı”; stratejiyi değiştirme ve bir “tehlike” olarak gördüğü Kürtlerle ilişkiyi yeniden belirleme zorunluluğunu hissediyor. Onları “bölgesel müttefik olarak” kabul etmeyi deneyen yeni bir yola girmek üzere.

“Yüz yıldır yok sayılan, eziyet edilen bir halkın eşit yurttaşlık haklarına erişmesi”
, “devlete savaş açan bir örgütün diyalog kurulabilecek bir güç konumuna gelmesi” gibi eksenler üzerine oturan bir dönüşüm stratejisi hedefleniyor. Şu an, “barış ve dönüşüm” sürecinin ancak birinci cildinin kapağını açabilmiş durumdayız.

Tabii, karşıdaki Şii eksenini yabana atmamak gerekiyor. Ortadoğu, hiçbir zaman, “öngörüde bulunmanın” kolay sayılabileceği bir coğrafya olmadı. Çeşitli bloklardaki ve pozisyonlardaki “çözüm karşıtı” renkleri tabloya eklediğimizde, sorunun karmaşıklık derecesi belirginleşiyor. Karşılaşılabilecek basınç değişikliklerinden etkilenmeden süreci devam ettirebilecek bir “çözüm yeteneği” şart.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89