• BIST 9142.4
  • Altın 2325.583
  • Dolar 32.3735
  • Euro 35.0075
  • İstanbul 20 °C
  • Diyarbakır 18 °C
  • Ankara 21 °C
  • İzmir 25 °C
  • Berlin 15 °C

Şengal, Kürtlerin Birliği ve Bağımsızlık (3)

Mustafa Özçelik

Devlet olmak, devleti korumak ve musibetlerden çıkarılacak dersler

Şengal, Kürdistan Hükümetini konfederatif ve bağımsız devlet yürüyüşünde zayıflatmak isteyenlerin, Kürtlerin hata, eksik ve yanlışlarından da faydalanarak IŞİD eliyle gerçekleştirdikleri uluslararası bir saldırı projesidir. Kürtleri ‘’terbiye etme’’ , amaçlıdır. Bu saldırıdan tüm Kürdistan halkı ve özellikle Êzidî Kürtler zarar görmüşlerdir. Saldırının en büyük hedeflerinden birisinin de, Sayın Mesud Barzani’nin kararlı duruşunu kırmak olduğu açıktır. Ama doğacak sonuçlar itibariyle, Şengal bu saldırıya yol verenlerin elinde patlayan bir bomba olarak, kendi kazıdıkları kuyuya kendilerini düşürecektir.

Halepçe ve Enfal Kürdistan’ın özgürlük mücadelesini yok etmeye yönelik bir insanlık suçuydu. Ama, bu soykırımları gerçekleştiren ve göz yumanlar, bunun ağır yükü altında ezildiler. Halepçe ve Enfal, Kürdistan Federal Devletinin başlangıcı oldu.Yeni bir soykırım girişimi olan Şengal de Bağımsız Güney Kürdistan Devletinin başlangıcı olacaktır.

Her savaşta, her ulusal mücadelede yenilgiler de olur, geri çekilmeler de. Ama önemli olan bundan çıkarılacak derslerdir. Evet, ilk Şengal kırgınlığından sonra, Kürdistan Hükümeti ciddi bir saldırıya geçmiştir. İnsaf sınırlarını aşan bir şekilde aşırı itham ve saldırılara maruz kalan pêşmerge gücü, ülkesini korumak, katiller sürüsünden kurtarmak için canıyla, kanıyla savaşmaktadır. Şengal’in işgali devam ederken, Şengal dağlarında mahsur kalan binlerce Êzidî insanımız kurtarılmıştır.

Şengal saldırısından sonra, Kürdistan’ın ekonomik gelişiminde, güvenlikli bir bölge olarak uluslararası şirketler için çekim merkezi olması konusunda bir kırılma ve zayıflama yaşanacağı açıktır. Ticaret, yatırımlar alanında bir yavaşlama olabilir. Zaten saldırının bir hedefi de bu tür olumsuzluklara yol açmaktı. Ama açıktır ki bütün bunların geçici olacağının da ciddi belirtileri şimdiden görülebilmektedir.

Kürdistan Hükümetini ‘’dize getirmeye’’ çalışanlar daha şimdiden yenilmeye başlamışlardır.

Kürdistan hükümetine dün en hafif silahların bile verilmesinde sorun çıkaran Bağdat ve kimi devletler, bugün artık ağır silahların Kürdistan’a verilmesini desteklemeye başlamışlardır. Êzidî halkımızın ve tüm Kürdistan’ın savunması artık uluslararası bir sorun haline gelmiştir. Kürdistan ordusu, pêşmerge gücü daha önce isteyip de alamadığı donanım ve teçhizatı artık alacaktır.Kürdistan ya uluslararası güçlerin yapacağı silah desteği ile savunmasını yapacaktır; ya da Kürdistan hükümeti mutlaka bir yol bulup ülke savunması için, Kürdistan halkının yaşamını güvenceye alacak araçları temin etmelidir.

Bugün Malikisiz bir hükümet için adım atılmıştır. Cumhurbaşkanı Fuad Mahsum, Maliki’nin bütün ayak diretmelerine rağmen, Amerika’nin da doğrudan desteğiyle, Şii Heyder Ebadi’yi Hükümeti kurmakla görevlendirdi, Maliki de bu kararı kabullenmek zorunda kaldı.

Kürdistan Hükümetinin ekonomik bağımsızlığına artık hiçbir güç engel olamayacaktır. Artık Kürdistan’ın bütçesi ve ekonomik iradesi kendi elinde olacaktır. Hiç kimse, Kürtlerin hakkı olan bütçe payını keyfiyete tabii tutamayacaktır. Kürdistan Yönetimi’nin tutumu, Kürtlerin bundan kesinlikle taviz vermeyeceklerini göstermektedir.

140. madde artık tüm boyutlarıyla resmi bir referandumla uygulanacak, Kerkük ve diğer Kürdistan toprakları Kürdistan Bölgesine bağlanacaktır.

Kürdistan bölgesi geçici ama zorunlu bir konfederasyon ile aslında şeklen ayakta tutulmaya çalışılan ‘’Birleşik Irak’’ içinde daha güçlü bir ‘’ortaklık’’ içinde olacaktır. Kürtlerin Araplarla, Şiilerin Sunnilerle gönüllü bir birliğinin tüm zeminleri ortadan kalkmıştır. Yapılacak her türlü ‘’birlik’’ zorunlu, bölgesel ve uluslararası dengelerin dayattığı geçici bir ‘’birlik’’ olacaktır. Böylesi bir Konfederatif birlikte Kürtler bağımsızlığa daha güçlü yol alacaklardır.

Bağımsızlık referandumu hala Kürdistan Parlamentosu’nun gündemindedir. Bağımsızlık referandumu ile Kürdistan halkının iradesi belirlenecektir.

Dönemsel olarak vurgu farklılıkları öne çıkmış olsa da, aslında Kürtlerin ‘’Musul öncesinde’’ de, ‘’Musul sonrasında’’ da, Şengal sonrasında da istedikleri şeyler aynıdır. Ya tam eşitliğe dayalı gerçek bir ortaklık ya da bağımsızlık. Bugün eşit ortaklık için Kürtlerin eli daha çok güçlenmiştir. Evet, Şengal derin bir yaradır.Ama stratejik olarak herhangi bir yenilgi, geri adım yoktur. Kürdistan Yönetimi bugün de Malikivari bir diktatörlüğe ve eşitlik temelinde ortaklığı redden her türlü ilişkiye ‘’hayır’’ demektedirler.Ne bölgesel baskılar, ne uluslararası ‘’balans ayarları’’, ne Şengal jenosid girişimi Kürtlere bu haklı tutumlarından geri adım attıramamıştır, attırması da mümkün değildir.Kürtler köleliğe hayır demektedirler.

Aslında Kürtler, olmayan bir ‘’Irak’’ta muhatapları pek de belli olmayan bir konfederal ‘’ortaklığa’’, ‘’mecburen’’ evet demektedirler. Bu yeni ‘’ortaklık’’, uluslararası güçlere ve bölge devletlerine verilmiş bir son ‘’kredi’’ olarak kabul edilmelidir.Ama, süreç, bu ‘’yamalanmış Irak devleti’’nin de uzun süremeyeceğini gösterecektir. Daha da güçlenmiş Kürdistan hükümetinin bağımsızlık hakkına bugüne kadar soğuk bakanlar, çok geçmeden bizzat kendileri de ‘’artık başka bir yol kalmamıştır’’ diyeceklerdir. Saldırı karşısında geçici bir kırılganlık, Şengal yarasıyla birlikte Kürtleri bağımsız devlete götürecektir.

Evet, Kürdistan’ı, Kürt milletini Şengal saldırısıyla geriletmeye, ‘’masada elini zayıflatmaya’’, ‘’kendi isteklerine mecbur etmeye’’ çalışanlar, daha şimdiden Şengal’in enkazı altında ezilmeye başlamışlardır. Ya gerçek bir ortaklık ya da bağımsızlık kabul edilecektir. Hangi ‘’çözüm’’ öne çıkarsa çıksın, Şengal bağımsız Kürdistan Devleti’nin miladı olacaktır.

Kürtlerin bağımsız devlete hazır olmadığını, ‘’henüz kendilerini bile koruyamayacak durumda olanların bağımsız devletten söz etmelerinin abesle iştigal olduğunu’’ söyleyenler, bence devlet olma ile devleti korumanın farklı şeyler olduklarını unutmaktadırlar. Dünyanın en zengin devletlerinden biri olan Kuweyt’in Saddam’a iki saat bile dayanamadığını hepimiz gördük, biliyoruz. Dünyanın en zengin devletlerinden olan Arap Devletlerinin en az 10 tanesi, eğer ABD müdahalesi olmasaydı, bugün Irak’ın birer şehri olarak haritada görüleceklerdi.

Dünyanın en zengin devletlerinden biri olan ve en güçlü ordularından birine sahip bir Saddam Hüseyin bile ancak birkaç gün ABD’ye direnebildi.

Bugün dünyada varlığını sürdüren devletlerin en az %25'i (elimde somut rakamlar yok, ama belki bundan biraz az ya da daha fazla bile olabilir) Güney Kürdistan devletinden ekonomik açıdan, askeri tecrübe , siyasi yapı, demokratik yaşam ve kurumsallaşma açısından kat be kat geridedirler. Bu devletlerin hiç birinde pêşmergenin fedakarlığı, kahramanlığı, direnişinin %10 u bile mevcut değildir Ama yine de bağımsız devlettirler. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Afrikada’da, Ortadoğu’da, Latin Amerika’da, hatta Avrupa’da normal koşullarda ‘’devlet’’ olarak bile tanımlanmayacak bir çok devlet vardır. Ama bölgesel ve uluslararası çıkar ve dengelerle bu devletler kurulmuştur, korunmuştur, ayakta kalmıştır.

Güney Kürdistan’da 23 yıldır küçümsenemeyecek bir devlet tecrübesi oluşmuştur. Bölge devletlerinin tüm müdahale, geriletme ve birliğini bozma girişimlerine rağmen artık geri dönülmez bir şekilde bir devlet oluşmuştur. Obama ‘’Hewlêr bizim kırmızı çizgimizdir’’ diyorsa, bu, bölge devletleri ile uluslararası güçlerin Kürdistan devletini ‘’terbiye etme’’ girişimlerine rağmen, Kürdistan devletinin var olacağının tüm dünyaya ilanıdır. Bu devlet pek ala hemen bağımsız bir devlete de dönüşebilir. Dünyanın en zengin ülke ve devletlerinden biri olarak Kürdistan bağımsızlık ile birlikte elbette ki , ekonomik, sosyal, kurumsal, askeri ve savunma alanında, kısa bir sürede ihtiyaçlarını sağlayacaktır.

Belli uluslararası çıkarlar ve devletler arasındaki güç dengeleri tarafından korunmaksızın, desteklenmeksizin kendi kendisine yetebilecek devlet sayısı kaçtır acaba? 22 Arap devletinden iki-üç tanesi hariç, hangisi devlet olma özelliğine sahipti de devlet oldu?

Kürdistan artık 1975lerdeki gibi ‘’kurda kuşa yem edilecek’’ bir ülke ve devlet değildir. ABD de artık tek ‘’hami’’ değildir. ABD’nin desteği çok önemlidir. AB önemli destekler sunmaktadır.Ama artık Kürtler ile ABD’nin, AB’nin daha güçlü ortak çıkarları vardır. Ve bu ortak çıkarlar Kürdistan’ın da en önemli teminatlarındandır. Artık Kürtlerin destek alabilecekleri daha başka devletler de vardır.

Güney Kürdistan’da yeniden yapılanma ve ulusal birlik

Güney Kürdistan tüm eksikliklerine rağmen bir devlettir. Parlamentosuyla, kurumlarıyla, siyasal partileriyle, iktidarı ve muhalefetiyle, pêşmerge gücüyle, bir çok ülkeden daha demokratik, daha kurumsal bir devlettir. Kürdistan’da daha önceki KDP-YNK iktidarına karşı Goran , İslami partiler ve diğer kesimlerden oluşan bir muhalefet söz konusuydu. Bugün Güney Kürdistan dışından bir çok kişi ve kesimin söylediğinden kat be kat daha fazla eleştirileri zaten bu muhalefet partileri dile getiriyorlardı. Son seçimlerde de halk bir ölçüde bu eleştirilere haklılık payı vermiş olacak ki, onlara önceki seçimlere nazaran daha fazla oy verdi. Ama bu muhalefet Kürdistan devletini yıkmak için değil, geliştirmek için yapılan bir muhalefettir.

Bu anlamda da tüm yapıcı eleştirilerimize rağmen, Güney Kürdistan’daki halkımızın seçimle belirlenmiş iradesi olarak , Kürdistan Bölge Başkanı’na, Kürdistan Parlamentosu’na ve Onun seçtiği Hükümete saygılı olmak, halkımızın iradesine saygılı olmak demektir.

Bugün Kürdistan’da bir Koalisyon hükümeti vardır. Ve Parlamento’daki neredeyse bütün partiler bu koalisyonda mevcutturlar. Kürdistan’ın demokratik temellerde muhalefete, eleştriye ihtiyacı vardır.Ama bu eleştiriler Kürdistan devletini bölgesel ve uluslararası kimi odakların yönlendirmeleriyle zayıflatmaya, yıkmaya yönelik olmamalıdır.

Güney Kürdistan’ın daha güçlü, daha organize bir şekilde tehlikelere karşı daha hazırlıklı olabilmesi için elbette ki yapılması gereken, çok ama çok şey vardır.

Herşeyden önce, gerçek anlamda bir millet ve devlet bilinciyle yoğrulmuş , ortak bir milli akiliyetin, ortak bir askeri gücün, ortak bir istihbaratın ,ortak bir ekonomik merkezin, devletin olmazsa olmazları olarak tesis edilmesi için, bu konuda varolan eksiklik ve zaafiyetlerin mutlaka giderilmesi lazım.

Pêşmerge yapısı yeniden organize edilmeli, ‘’su uyur düşman uyumaz’’ hassasiyetiyle, ulusal bilinçle eğitilmiş, gelişkin askeri bilgi ve teçhizat ile donatılmış bir pêşmerge gücü için yeni programlar uygulanmalıdır.

Kürdistan toplumunda milli duygu, düşünce, ve ülkeyi sahiplenme bilincinin daha da güçlendirilmesi için eğitim ve öğretim programları yeniden düzenlenmelidir.

Kürdistan’da sosyal adaletin toplumun en geniş kesimlerine doğru yaygınlaştırılması, milli gelirin daha adil bölüşümü, güncel yaşamı zorlaştıran sorunların aşılması ve sosyal refah seviyesinin daha da geliştirilmesi ve bu temelde ülkesine sahip çıkan gönüllü ve bilinçli bir toplumun oluşturulması için, mutlaka özgün program ve stratejiler geliştirilmelidir.

Demokrasinin, özgürlüğün, katılımcılığın tüm kurum ve kurallarıyla daha da geliştirilmesi için bir yeniden yapılanma stratejisi geliştirilmelidir.

Sanayinin, modern tarımın ve teknolojinin Kürdistan’da geliştirilmesi için, üreten bir topluma dönüşüm için, dünya devletlerinin tecrübelerinden en azami şekilde yararlanılmalıdır.

Evet, bütün bunlar, bugüne kadar Kürdistan Hükümetince yapılmaya çalışılan, ama henüz ciddi eksiklikleri olan gerekliliklerdir. Bunlara daha özverili bir yoğunlaşma gerekmektedir.

Bütün bunların yanı sıra, Kürt milleti bir kez daha kendi ulusal birliğiyle kendi ülkesini ve kazanımlarını korumanın yaşamsal önemini an be an iliklerine kadar yaşamıştır. Bu kazanımlardan canı pahasına da olsa vazgeçmeyeceğini göstermiştir.

Dört parça Kürtlerinin, kimi kara propagandalara rağmen, ulusal birlik ihtiyacı ve önemi yaşamsal bir zorunluluk olarak gündemin ana maddelerinden biri olmuştur. Savaş siperlerinde bu ihtiyaç kısmi bir şekilde gerçeklik de kazanmıştır. Birliğin kolay olmadığı da, tarihsel bir zorunluluk olarak mutlaka gerçekleşmesi gerektiği de aynı anda tüm açıklığıyla bir kez daha netleşmiştir. Özellikle bölgesel müdahale ve yönlendirmeler Kürtlerin birliği önündeki en ciddi engeldir. Ortak bir ‘’ulusal akıl’’ için olumlu ve olumsuz gerçeklikler madalyonun iki yüzünü oluşturmaktadır. Bu sorun mutlaka aşılmalıdır.

Tüm parçalarda objektif tutum ve siyaseti esas alan, ulusal birliği gerçek zeminlerine oturtmaya çalışan kendi iradesiyle, kendi ‘’aklıyla’’ hareket edebilen Kürdistani oluşumların güçlendirilmesi ulusal birliğin en önemli güvencelerinden biridir. Kuzey Kürdistan’da dağınık, bölük pörçük , kitlelerden kopuk, kendi gündemini oluşturamayan siyasal tablo, ne yazık ki güçlü bir ulusal birliğin oluşmamasında da önemli bir ‘’zaafiyet’’ olarak orta yerde durmaktadır. Bu dağınık tablonun aktörleri, ‘’meleklerin cinsiyetini ‘’ tartışacaklarına, bir an evel kendi gerçekliklerini göz önüne alıp, daha güçlü bir Kürdistani oluşum için adım atmak gibi tarihsel bir görevle karşı karşıyadırlar.Gerçek anlamda bir ulusal birliğin oluşturulmasında Kuzeyde güçlü bir Kürdistani oluşumun yaratılmasının tarihsel önemi her geçen gün daha bir öne çıkmaktadır.

Güney ve Kuzey Kürdistan’daki büyük Kürt partilerinin ‘’canları istediğinde’’ ‘’kırk yıllık dostlar gibi ısıttıkları’’, ‘’canları istemediğinde’’ de ‘’selam vermez hale geldikleri’’ bir birlik anlayışı yerine, halkımızın gerçek çıkarlarına dayalı bir birlik ruhu ve anlayışı geliştirilmelidir.Birlik, uluslaşmada ve ulusal devlet kuruluşunda binanın temeli ve ‘’heykeli’’dir.Ana unsurdur.Ama ne yazık ki, birlik kimileri için yeri geldiğinde kullanılacak, yeri geldiğinde bir tarafa bırakılacak bir ‘’araç’’ olarak görülmektedir. Kürtlerin önündeki en tehlikeli realitelerin başında da ne yazık ki bu yaklaşım gelmektedir.

Bunun için de Kuzeyde, iradesi kendi elinde olan, kimsenin gölgesinde siyaset yapmadan yeni bir yol açmayı hedefleyen bir Kürdistani oluşuma ihtiyaç vardır. Ulusal birliği ulusun temel ihtiyaçlarından biri olarak gören ve mutlaka kitleselleşmenin yol ve yöntemlerini yaratmak zorunda olan bir yaklaşım, bir oluşum aynı zamanda ulusal birliğin en önemli güvencelerinden birini oluşturacaktır.

Geminin herhangi bir yerinden açılan delik, tüm gemiyi batırmaya yetecektir. Son günlerde yaşananlar bunu bir kez daha kanıtlamıştır. Tüm Kürtlerin de bu bilinçle soruna bakmaları gerekmektedir.

Bu süreci daha kapsamlı analiz edebilmek ve değerlendirebilmek açısından, 15.07.2014 tarihinde yazmış olduğum ‘’DAİŞ, Referandum ve 'Makus Talihi'ni yenen Kürdistan gerçekliği’’ başlıklı yazıyı okuyucunun bir kez daha okumasını öneriyorum. Bugün yaşanan sürecin bir çok ön tespiti söz konusu yazıda dile getirilmişti.

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89