Terörle Mücadele Kanunu sebebiyle yaşlarından büyük yıllara tekabül eden cezalarla yargılanan çocukların mağduriyetine son vermek için yapılan değişiklikler yüzünden Ogün Samast da artık çocuk mahkemesinde yargılanacak. Hrant Abi’yi katledenlerin “üç-beş milliyetçi çocuk” olduğunu iddia edenler bu karara sevinedursun, toplum vicdanı bir kez daha ağır yara aldı.
Bu kararın toplum vicdanını yaralamasının sebebi kararın hukuka uygun olup olması değil; yargının Hrant Dink davasında ilk defa hukuka uygun davranmasının Ogün Samast lehine olmasıdır. Ama nafile! Birileri istediği kadar Hrant Dink cinayetine giden yolun taşlarını döşeyen devlet görevlilerini kayırmaya ve davanın sağlıklı bir sonuca ulaşmasını engelleyedursun, Türkiye devleti bu davada hem vicdanlarda hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde mahkûm olmuştur.
Hrant Dink suikastından beri sürdürdükleri mücadele sebebiyle adalet duygumuzu diri tutup, bu davayı unutmayan ve unutturmayan ”Hrant’ın Arkadaşları” grubu son açıklamalarında şöyle diyor:
“Görüldüğü gibi, katilin hakları sözkonusu olduğunda yargı büyük hassasiyetle görevini yapıyor. Bu, belki de yargının yeniden adalet yoluna girmesi için bir fırsat oluşturabilir.
Eline silah verilip cinayet işletilen çocuk aradan çekileceğine göre, belki sıra abilerine, amirlerine, cinayetin gerçek planlayıcılarına, azmettiricilerine gelebilir. Katilleri gözetim altında yetiştiren, besleyip büyüten, ortalığa salan, cinayetten sonra onlara kol kanat geren resmî görevlileri çocuk katilin arkasına saklamaktan vazgeçilebilir.
Tamamdır; katil çocuk mahkemesinde yargılansın, cinayet davasının görüldüğü ‘yüce’ mahkemenin önüne abileri gelsin.”
Bir yandan başta Başbakan Erdoğan olmak üzere hükümet yetkilileri faili meçhullerle ilgili hassasiyetlerini dillendirirken bir yandan faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması için Meclis’e sunulan üç önergeyi AKP’li milletvekilleri reddediyor. Başbakan Erdoğan tarafından 2007 yılında Başbakanlık Teftiş Kurulu (BTK) devreye sokularak Hrant Dink cinayetiyle ilgili soruşturma başlatılıyor. Ancak ne hikmetse aynı hükümetin İçişleri Bakanlığı suçlananları aklamak için rapor hazırlayıp, soruşturmaya gerek olmadığına hükmediyor. Ortada bir terslik olduğu kesin.
Mehmet Ağar, zamanında, derin devletin duvarından bir tuğla çekilirse herkesin altında kalacağını söylemişti. İşte o tuğla Hrant Dink suikastıdır. Türkiye’de bu vebalin altında kalmaktansa o duvarın altında kalıp, yenisini örmeye niyetli milyonlar var. AKP’yi de yıllardır iktidar yapan toplumsal destek biraz da o meşum duvarı yıkacağına dair olan vaadi sebebiyledir. Vaat sahiplerinin sözlerinin eri olmasını bekliyoruz. Zira biz “o abiler”in değil, Hrant Abi gibi adamların omuzlarında yükselen bir ülke istiyoruz.
Başörtülü kadınlar ne konuşur?
Geçen hafta her yıl Türkiye’nin farklı bir ilinde gerçekleştirilen “Kadın Buluşması” için Gaziantep’teydim. Bu yılki buluşmanın başlığı “Kadın Emeği ve Üretkenliği Çerçevesinde Engeller, Tecrübeler, Fırsatlar, Öneriler”di. Bu buluşmadan çok şey öğrendim ve daha önceki organizasyonlara katılmamış olduğuma da hayıflandım. Genel itibariyle dinî hassasiyetleri yüksek olan ve sivil toplum içerisinde aktif olarak yer alan kadınların biraraya geldiği bir buluşmaydı. “Başörtülü kadınlar da başörtüsünden başka konu bilmez” diyen Kemalist teyzelerin gelip bu buluşmayı izlemesini çok isterdim. Katılımın 600 kişi civarında olduğu toplantılarda Kürt meselesinden namus cinayetlerine, kadının siyasetteki yerinden medyadaki üretkenliğine kadar pek çok mesele ele alındı ve çözüm için proje önerileri tartışıldı. Böylesi hayırlı bir organizasyonda emeği geçen herkesi ama özellikle de Bülbülzade Eğitim Sağlık ve Dayanışma Vakfı’nı tebrik ediyorum.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.