• BIST 9581.55
  • Altın 2489.153
  • Dolar 32.5357
  • Euro 34.877
  • İstanbul 19 °C
  • Diyarbakır 18 °C
  • Ankara 20 °C
  • İzmir 20 °C
  • Berlin 5 °C

PKK strateji mi değiştiriyor?

Oral Çalışlar

"Biz Türkiye'nin gidişatının tehlikeli olduğunu, çok açık söyledik. Eğer Türkiye, AKP Hükümeti, Erdoğan bu izledikleri Kürt, insanlık ve demokrasi düşmanlığını terk etmezse, Türkiye'yi darbeye götürür ya da iç savaşa götürür. Politikalarının Türkiye'yi çökerttiğini görmeliler, derhal müzakereye otursunlar."

Yukarıdaki sözler KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık'a ait. CHP milletvekili Durdu Özbolat'ın sahibi olduğu Yurt gazetesinden Nazan Özcan'ın Cemil Bayık'la Kandil'de yaptığı ayrıntılı söyleşi, PKK'nin ne yapmak istediğini, neyi amaçladığını anlamak açısından önemli ipuçları içeriyor.

Söyleşiyi okurken PKK'nin "Çözüm süreci"ne ilişkin son yaklaşımının ne olduğunu saptamaya çalıştım. "Darbeyle devrilmek istemiyorlarsa, derhal müzarekeye otursunlar" çağrısı, özellikle dikkatimi çekti.

PKK de, Öcalan gibi; müzakereye başlamak ve bu anlamda yola devam etmek istiyor. Ancak...Bayık, bu kez başladıkları yerde olmadıklarını söylemeden edemiyor:" Doğrudur, Kobani’den sonra artık ne daha önceki siyaset yapılabilir ne savaş ne de diplomasi yürütülebilir. Eğer eski şekilde devam ederseniz, büyük kaybedersiniz. Eğer Türk devleti, Kürt halkının temel haklarını verirse, biz kesinlikle tek bir silah sıkmayız."

Bu açıklamanın ardından, PKK güçlerini geri çekmedikleri gibi sayılarının ve niteliklerinin daha da arttığı bir şekilde Türkiye toprakları içinde konuşlandıklarını ifade ediyor: "Kuzey'de (Türkiye) her yerde gerilla vardır, hem de 2013 Nevroz öncesindeki konumundan daha güçlü bir konumdadır. Hem nitelik hem nicelik olarak. Türkiye’den çektiğimiz güçlerin bir kısmını da geriye gönderdik. Ve yeni büyük katılımlar da var. Açık söyleyeyim, ayda bin civarında savaşçı katılımı var."

Cemil Bayık'la yapılan söyleşiyi, değişik yönlerden değerlendirmek mümkün. Benim üzerinde durmak istediğim noktaysa; PKK'nin çözüm sürecinden vazgeçip geçmediği ve vurgu yaptığı talepler.

Bir iki kez, "çözüm süreci yok zaten" diyen Bayık, KCK yöneticilerinden gelen bu yöndeki açıklamaları da teyit ediyor. Öte yandan, bu süreç biterse ne yapacakları noktasında, "silaha sarılabiliriz" şeklinde tehdit edici bir dil kullanıyor. Sonuna doğru, "Bizimle anlaştın anlaştın, yoksa iç savaş çıkar, darbeyle devrilirsin"e geliyor. Bunu güçlendirmek için, Batı'da AK Parti hükümeti ve Erdoğan aleyhtarı gelişen havayı bir kaç kez vurgulamak ihtiyacını hissediyor. Batı'daki, PKK'ye yönelik olumsuz yargıların değişmekte olduğunu, aktarmayı gerekli görüyor.

Bütün bu konuşmalardan benim çıkardığım temel sonuç şu: Çözüm sürecinin başındaki PKK duruşuyla, bugünkü duruş arasında, ciddi bir fark var. Bayık, çıtayı yükselttiklerini, şüpheye yer vermeyecek bir dille ifade ediyor.

Peki, "çıtayı yükseltmek"le, tam olarak, ne hedefleniyor. PKK, ne elde etmek istiyor?

İşte bu noktada, "tek ve net bir çizgi"den söz etmek zor. Örneğin "bağımsız bir devlet hedefi mi var" sorusuna, "hayır" diyorlar. Ama, önerdikleri modelin ne olduğunu ve nasıl sonuçlar doğuracağını kestirmek de, kolay değil.

"Kürt coğrafyası içinde geçirgen sınırlar" diyorlar. Irak ve Suriye'deki dağılma nedeniyle; orada böyle bir geçirgenlik oluşmuş durumda. Irak-Suriye sınırından geçilip gidiliyor. Devlet otoritesi, o bölgelerde kalmamış.

Peki, Türkiye sınırında, durum nasıl olacak? Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Türkiye coğrafyasında, Güneydoğu'da nasıl bir yönetim modeli isteniyor?

6-7 Ekim olaylarının ardından, gözlerin çevrildiği bölgede yeni oluşan tablo, bu konuda bazı ipuçları veriyor: PKK, bölgesel egemenlik gücü olarak ortaya çıkıyor. Muhtemelen, bu egemenliğini, devletin de kabul etmesini istiyorlar.

Bu gelişme, ister istemez, PKK'li olmayan Kürtlerin kaderi üzerindeki soruları beraberinde getiriyor. Hükümet, Rojava örneğini, "Baasçılık yapıyorlar, farklı olanları ya sindiriyorlar, ya kaçırtıyorlar" şeklinde yorumluyor. Son dönemde, Güneydoğu'da da, benzer bir tablonun oluşturulmak istendiğine dikkat çekiyor.

PKK tarafından gelen son açıklamalar ve Cemil Bayık'ın bu söyleşisi açıkça ortaya koyuyor ki; Türkiye ve PKK, yeni bir müzakere sürecine gerek duyuyor.

Tabii, PKK'nın çıtayı yükseltmesi ve "bu iş darbeye kadar gider" şeklindeki açıklamaları; hükümetin de yeniden durumu gözden geçirmesine ve yeni değerlendirmeler yapmasına neden oluyor.

Hükümet, "kamu düzeni sağlanmazsa, bu işi bu şekilde sürdüremeyiz" vurgusu yapıyor. PKK, "yeni 6-7 Ekimler mümkündür" anlamına gelen bir tavır sergiliyor.

Öcalan'ın ne dediğini ise, tam olarak bilmiyoruz.

Ancak, bu olayları yıllardır yakından takip eden ve tarafları az çok tanıyan bir gazeteci olarak şunu söyleyebilirim: Müzakere dışındaki bütün yollar, eskisinden daha büyük yıkım getirecek bir çatışma süreci anlamına gelir. Bunu PKK de kaldıramaz, devlet de... Her iki taraf da aslında durumun farkında. Bütün yüksek perdeden konuşmalara rağmen, diyaloğun yollarını kapatmıyorlar.

PKK, Batı'dan gelen rüzgarın kendisinin elini güçlendirdiğini düşünüyor. Doğru bir saptama sayılabilir. Ancak, Batı'nın bugünkü AK Parti hükümetine karşı "dost olmayan tutumu" nereye kadar gidebilir, bunu iyi düşünmek gerekiyor.

Sonuç olarak, şimdiye kadarki Türkiye'deki "darbe" denemeleri sonuç vermedi. Kürtler de, bu denemelerin figüranları olmadılar.

Şimdi yeni bir deneme ile mi yüzyüzeyiz?

Böyleyse, Kürtler bundan ne elde edebilirler?

Masaya dönmek, Türklerle Kürtlerin büyük kardeşliğini eşitlik temelinde kurmak; bölgenin huzuru ve demokrasinin yerleşmesi bakımından, herkese iyi gelecek.

Tersini düşünmek istemiyorum.

  • Yorumlar 2
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89