• BIST 9693.46
  • Altın 2496.161
  • Dolar 32.4971
  • Euro 34.5977
  • İstanbul 14 °C
  • Diyarbakır 13 °C
  • Ankara 13 °C
  • İzmir 16 °C
  • Berlin 5 °C

PKK silah bulamadı da mı çözüme yöneldi?

Gülay Göktürk

ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin Ankara’da görüştüğü kişilerden en çok duyacağı söz “Biz dememiş miydik” olacak herhalde...

“Biz Maliki bu politikasını devam ettirirse, büyük Sünni kitlesi dışlanmaya devam ederse bu işin sonu kötü olur” dememiş miydik...

“Biz, Esed bir an önce iktidardan uzaklaştırılmaz, ÖSO’ya destek verilmezse muhalefet içindeki radikal unsurlar güç kazanır, bu işin sonu kötü olur” dememiş miydik...

Kerry bütün bu sitemleri ses etmeden dinlemek zorunda kalacak öncelikle...

Ardından da “bundan sonrası”na geçilecek.

Konu bundan sonrasına geldiğinde Kerry’nin Türkiye’yi “4 Ayaklı Plan”ın mümkün olduğu kadar çok ayağına dâhil olması için ikna etmeye çalışması bekleniyor.

Türkiye ise kararını vermiş görünüyor: Kara operasyonlarına hiçbir şekilde katılmadan, Koalisyon’da aktif bir rol almadan, ön plana çıkmadan yardımcı bir rol üstlenecek. Bu yardımın da esas olarak yeni IŞİD militanlarının geçişini önlemek üzere sınırda maksimum önlemin alınması, mültecileri misafir etmeye devam edilmesi, İncirlik’in insani amaçlarla kullanıma açılması ve istihbarat paylaşımı gibi konular olacağı anlaşılıyor.

Çok açık ki, biz kamuoyu olarak Türkiye’nin katkıları konusunda hiçbir zaman çok net ve ayrıntılı bilgi sahibi olmayacağız. Sağduyu sahibi herkes de bunun sebeplerini anlayacak ve hak verecek. Muhalefet ise her zaman yaptığı gibi, “Süreç açık yürümüyor, kamuoyuna yeterli bilgi verilmiyor” diye söylenip duracak. Böylece “muhalefet” görevini yerine getirmiş olacak!

Özünde siyasi bir mesele

İŞİD gibi dehşet saçan bir terör örgütünün daha da büyümeden kontrol altına alınmasını ve nihai olarak yok edilmesini hedefleyen bu plan elbette desteklenmesi gereken bir plandır.

Ne var ki, eğer işin özünün siyasi bir mesele olduğu görülmez ve IŞİD’i yaratan siyasi koşullar değişmezse pek bir işe yarayacağı da söylenemez.

Bu siyasi koşulların başında da Maliki yönetiminin sistem dışına ittiği geniş Sünni kitlelerin yeniden sisteme dâhil edilmesi; yönetimde temsilinin sağlanması gelir. Böylece IŞİD’e kitle tabanı sağlayan mağduriyetin ortadan kalkması ve örgütün kitle tabanının yavaş yavaş erimesi mümkün olabilir. Askeri operasyonlar böyle bir siyasi projeyle birleşmediği takdirde, o Sünni tabanın, tepesine yağan bombaları Büyük Şeytan ABD’nin Müslüman halka yönelik kitle katliamı olarak algılaması ve daha bilenmesi; sonuçta ölen her IŞİD militanının yerinin yeni bir cihatçıyla doldurulması kaçınılmaz olur. Aynı şekilde, Suriye’de Esed halkını yüzer yüzer, biner biner öldürmeye devam ettikçe, IŞİD ölen militanlarının yerine yenilerini ve hatta daha fazlasını bulmakta hiç zorluk çekmeyecektir.

Türkiye’nin hassas noktaları

IŞİD’le mücadele planı üzerindeki tartışmalarda sürekli olarak altı çizilen noktalardan biri de Türkiye'nin hassasiyetleri...

Hassas noktalardan biri malum, IŞİD’in rehin tuttuğu 45 Türk’ün can güvenliği; diğeri ise bölgeye gönderilecek silahların PKK’lı grupların eline geçme (ve oradan da Türkiye’ye çevrilme) ihtimali.

Birinci hassasiyetle ilgili söylenecek bir şey yok. Bunu bütün müttefiklerimiz anlıyor ve ona göre davranıyor.

Ama açık söyleyelim; ikinci hassasiyet, çözüm sürecini yok sayan, ya da bu sürecin hangi şartlarda ve neden başladığını, neden yürüyebildiğini anlamayanların hassasiyeti olabilir ancak.

Bu hassasiyet sahipleri, PKK’nın yeteri kadar silah bulamadığı için mi çözüm sürecine yanaştığını sanıyorlar ki, bu karambolde eline bol silah geçerse çatışmayı kaldığı yerden yeniden başlatacağını düşünüyorlar?

Öcalan “silahlı mücadelenin miadını doldurduğunu” söylediğinde dünya silah piyasasında bir silah kıtlığı yoktu; PKK’nın da elinde de o piyasadan istediğini alabilecek kadar uyuşturucu parası vardı.

Çözüm süreci, devletin de PKK’nın da bu savaşı silahla kazanamayacağını anladığı noktada gündeme geldi. Devlet, inkâr ve asimilasyona dayanan Kürt politikasını kökten değiştirdi; PKK da sittin sene de savaşsa Türkiye ordusunu yenemeyeceğini anladı. Müzakere politikası her iki taraf için de tek gerçekçi çözüm ihtimali olduğu için yapılan bütün provokasyonlara rağmen süreç çok geniş bir kitle desteği bularak bugüne kadar devam edebildi. Bu şartlar devam ettikçe de PKK en ağır, en etkili silahlara da sahip olsa Türkiye’ye saldıramaz. Saldıracak olsa Güneydoğu’daki kitle desteğinin kısa sürede mum gibi eriyeceğini de iyi bilir.

Dolayısıyla, Ortadoğu’da IŞİD’e karşı savaşabilecek en etkili gücün silahlandırılmasına bu nedenle karşı çıkmak, hem yersizdir hem de sonuç alınamayacak bir talep ileri sürmek olur.

  • Yorumlar 4
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89