• BIST 9645.02
  • Altın 2409.257
  • Dolar 32.5591
  • Euro 34.7092
  • İstanbul 15 °C
  • Diyarbakır 21 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 21 °C
  • Berlin 3 °C

Özgür bir yaşam, Özgür bir kadın

Pervin Buldan

2015’e başlarken 2014’ten miras kalanlara bakalım; Kadın katliamları yahut kadın sorunları etrafında kümelenen birçok sorun birçok yönüyle çözümü bekliyor. Elbette önümüzde reçeteler var, bu sorunlara sınıfsal, kültürel, ekonomik ve siyasal açılardan bakabilme imkanı mevcut; ancak asıl ihtiyacımız bunları bir pratiğe kavuşturmak. İki yılı aşkın bir süredir sürdürdüğümüz İmralı görüşmelerinde Sayın Öcalan’ın da özellikle üstünde durduğu ve görüşmelerin ana maddelerinden biri ve değişmezi olan kadın meselesi çoğu zaman süreç içindeki açıklamalara yansısa dahi satır arası kalan bir mesele olageldi. Çözüm meselesinin cazibesi ve barışın yakıcı gerekliliğinin yanında bazen de görmezden gelindi.

Sayın Öcalan hem yaptığımız görüşmelerde hem de bundan önce ortaya koyduğu metinlerde kadının bir toplumsal dönüşüm üzerindeki rolünü her daim vurguladı. Onun fikriyatında kadının özgür bir yaşamı elde etmedeki rolü tanımlanırken, kadının günümüz modern toplumu ve coğrafyamız içerisinde çektiği sıkıntı, zorluklar ele alınmıştır diyebiliriz. Onun kadın meselesine ilişkin özgün bakış açısı; yaşadığımız toprakların ve etrafımızdaki coğrafyanın tarihini görmezden gelmeyen bir içeriğe sahiptir.

Öcalan’a göre isteyen her kadın, tıpkı Mısır Kraliçesi Nefertiti örneğinde olduğu üzere önüne inşa edilmiş duvarları (dün de bugün de) yıkma gücüne sahiptir. Kadın aklı özgürlük ve kölelik arasında bir seçimi reddedecek kadar olgundur ve özgürlük üstüne çalışır. Kürtler’e ve Ortadoğu halkalarına yönelik tezlerinde Öcalan’ın bir gelenekseli aşma motivasyonu üstünde durması, kadının sürekli ve gelişime dayalı bir özgürleşmenin öznesi olarak ortaya konması tam olarak bununla ilgilidir. Bu, bugün bir fikir olmanın ötesinde bir pratik olarak karşımıza çıkıyor. Sayın Öcalan’ın da ifade ettiği gibi gerek Ortadoğu’da, gerekse de Türkiye’de asıl mücadele alanı “Bize saldıran kadın kölelik çizgisiyle bizim temsil ettiğimiz kadın özgürlük çizgisidir” üzerinden görülmelidir.

Hitit’lerle Mısırlıların barışını sağlayan ve tarihte bir köşe taşı haline gelmiş olan Kadeş Barış Antlaşması ile barış sever Pituhepa tarihe geçmişti. Mısır tarihinde firavuna eşit olarak tarihe geçen Nefertiti ise tarihsel bir akışı erkeklerin aleyhine bozmuştu. Barışı istemeyenler Pituhepa’dan, din adamları Nefertiti’den rahatsızlardı. Tıpkı bugün Ortadoğu’daki işgalcilerin Kobani’deki kadınlardan rahatsızlığı ve onların başarısına dair şaşkınlıkları gibi.

Tüm bu şaşkınlıkların ve rahatsızlıkların ortasında kesin olan şu, süregelen ölümler ve kırk yıllık çatışma sürecinde ölen kadınlar ve erkeklerin ardından, erkeklik ve kadınlık rollerine ilişkin duvarlar yıkılmaya başladı. Kadınlar kapitalist tarihin ve muhafazakar dayatmacılığın kendilerine biçtiği mağdur ve geride bekleyen rolünü reddettiler. Kobane’de hala devam eden, yüz günü aşan bu mücadele içerisinde kadınlar Nefertiti ve Pituhepa olmayı başardılar. Her ikisinin tarihteki rolleri bugün Kürt kadınının mücadelesi içerisinde sürüyor. “Bizim devrimimiz kadın devrimidir” diyenler, mücadelenin tüm aşamasında kadın kimliğini ve özgürlüğünü bir arada var ediyorlar.

Kadınlar, dünyanın bugüne dek oluşmuş; seküler kültürleri birleştiren ve bir arada varoluşu mümkün kılan özne olarak ortaya çıkmış durumda. Bugün Kobane dendiğinde akla bir kadın imgesinin gelmesi, kadınların asıl öznesi olduğu görsellerin tüm dünyada dolaşımda olması, ünlü kadın dergilerinden dünyanın en önde gelen basın organlarına dek birçok yayının kadın mücadelesi üzerine kurgulanması bir tesadüf değil, onlarca yıla yayılmış bir mücadelenin birikiminin sonucu. Bu birikimi kapitalist bir tüketim maddesi değil de bir mücadelenin kolektif hafızası haline getirmek ise bizim elimizde. Zira mücadele sürüp giderken, günün birinde bir filozofun çıkıp “Kobanê’deki dram aslında yaşanmadı” demesi veya savaşın canlanmasını engellemek istiyorsak, Kobanê’deki birlikteliğin ve mücadelenin ayaklarının üstüne basmasını sağlamalıyız.

9 Ocak 2013 tarihinde Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in Paris’te öldürülmesinin üstünden geçen iki yıl içerisinde yaşananlara baktığımızda; Kürt Özgürlük Mücadelesi ve kadın kimliğinin hep hedefte olduğunu görüyoruz. Bu, bir yandan kadınların özgürlük ve barış için aldıkları rolü düşündüğümüzde tesadüf değildir. Öte yandan da, kadınların özel olarak seçildiğini düşünmemiz çok kolaydır. Çünkü devletler tarafından terörize edilmeye çalışılan Kürt kimliği, günlük yaşamla kadın üstünden bağını kurmuştur ve günlük hayatla, toplumun kabulüyle ortak bağımız olan bu üç kadın gibi Kürt kadınların hedefe koyulması şaşırtıcı değildir. Zira, barışı vurmak isteyen herkesin üç kadını hedef alması bize bir mesaj vermelidir. Türkiyeli kadın hareketleri barış ve kadın mücadelesini bir arada düşünmeli, bu perspektif etrafında bir araya gelmelidir. 9 Ocak tarihi Sayın Öcalan’ın ifade ettiği üzere Abdulhamit’in tahttan indirilmesi kadar, II. Mahmut’un Yeniçeri ocağını lağvetmesi kadar önemlidir. Yine Sayın Öcalan’ın ifade ettiği üzere Sakinelerin katliamı bizim açımızdan dünya savaşına neden olan Sırp Veliahtın vurulması kadar büyük bir olaydır. 9 Ocak bu açıdan bir milat niteliği taşımaktadır. Zira bu toprakların üstüne yükseldiği erkek devlet iktidarına karşı bir damar oluşturma ihtimalimiz tam da bunun üstünde ortaya çıkmaktadır.

Barış, içine düştüğümüz bu karanlık çukurdan bizi çıkarabilecek tek yoldur. Silahların bir patlayıp, bir sustuğu bir çözüm barış değildir, bu tüm dünya için geçerlidir. Bizim açımızdan asıl olan coğrafyamızın kadın mücadelesine dayanarak hareket etmektir. Kadınlar, halkların kaderlerini değiştiren rollerini sahiplenmek durumundadır. Farklılıkların kolektif olarak tanınmasına dayanan, ırk, mezhep, dil ve din dinlemeyen bir ortaklaşmanın tek öznesi Kobanê’yi ve orada kurulan cepheyi genişletmek, Nefertiti’lerin sayıca çoğalmasını sağlamaktır. Zira kadının öznesi olmadığı bir barış ve demokratikleşme gerçek bir barış olamaz. İnsanlığın en ileri cephesinden geri adım atmak bizim harcımız değildir. Bizim harcımızda, Ortadoğu’nun tanınmış veya tanınmamış, tüm başkaldıran kadınlarının hikayesi vardır… (Özgür Gündem)

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89