• BIST 9668.36
  • Altın 4037.81
  • Dolar 38.8381
  • Euro 43.673
  • İstanbul 20 °C
  • Diyarbakır 26 °C
  • Ankara 20 °C
  • İzmir 24 °C
  • Berlin 15 °C

On gün

Ahmet Altan-

Başbakan Erdoğan dün Uludere’deki katliamla ilgili açıklamalar yaparken, Taraf’ın “Devlet halkını bombaladı” manşetini de “insafsız” olmakla suçladı.

İnsafsızlık manşette değil.

İnsafsızlık, devletin otuz beş kişiyi bombalayarak öldürmesinde.

Erdoğan’dan beklenen, “halkını bombalayan” devletten hesap sorması, gazetecilerle polemik yapması değil.

Tabii, devletin içindeki “yapılanmaları” kalıcı bir şekilde temizleyip köklü bir sistem değişikliğine gidemeyince sonunda iş insanları öldüren “devleti savunmaya” geliyor.

Bu tür olaylar, “Ergenekon bitti, askerî vesayet geriledi, biz devletin kontrolünü ele geçirdik” aymazlığının sonuçları, bu sistem devam ettiği sürece bu devleti “sivillere” vermezler, sen devleti yönetiyorum sanırken devlet seni yönetir.

Devletin yöneticisi sensen bu katliamın hesabını ver, devletin yöneticisi sen değilsen, devleti halkın oylarıyla seçilenlerin yöneteceği demokratik bir sistem kur.

Böyle iki arada bir derede kalırsan, ne devleti yönetebilirsin ne de yeni bir düzen kurabilirsin, “bu insanları kim öldürdü” diye şaşırır kalırsın.

Kendi halkının cenazesine bile gidemezsin.

Bu, Türkiye’nin genel durumu, AKP’nin kararsızlığının Türkiye’yi ağır ağır yeniden soktuğu kanlı çıkmazın büyük resmi.

Bir de bu son facianın gerçekleri var.

Başbakan, Baransu’nun “MİT’ten o akşam istihbarat geldi” diyen haberini pek de kibar olmayan bir dille yalanlarken “Rapor o gece değil, dokuz on gün önce geldi” dedi.

Bu açıklama, son faciadaki “tuhaflıkları” daha da arttırıyor.

Garip bir “tuzak” kokusu var bütün bu olayda.

On gün önce gelen raporla ilgili kapsamlı bir araştırma niye yapılmadı?

Bugün Baransu’nun haberinde okuyacaksınız, gelen istihbarat raporunda “Bahoz Erdal’ın kaçakçı kılığında sınırı geçeceği” söyleniyor.

PKK’lıların “kaçakçı kılında sınırı geçeceği” söylenen bölge, “kaçakçı köylerinin” bulunduğu bölge.

Hemen hemen her gece o yoldan kaçakçılar gelip geçiyor.

Bu kaçakçılar, devlete yabancı olmayan, devletin neredeyse isim isim tanıdığı, güvendiği için sınırı açtığı, sıkıştırmadığı insanlar, nereye gidip geldiklerini, ne zaman gidip geldiklerini biliyor.

Şimdi, “kaçakçıların cirit attığı bölgeden kaçakçı kılığında geçeceği söylenen PKK’lılarla kaçakçıları birbirinden ayırmak için ne yapmalıyız” sorusuna cevap vermek için bir istihbarat âlimi ya da bir kurmay dehası olmaya gerek yok, yapacağın ilk iş “o bölgeye bir süre gerçek kaçakçıları sokmamak” ki karışıklık olmasın.

Peki, bu istihbarat raporundan sonra kaçakçılık denetimleri artmış mı?

Hayır.

Kaçakçıların o bölgeye girmesi engellenmiş mi?

Hayır.

Neden, PKK’lıların kaçakçı kılığında geçeceğine dair on gün önceden gönderilmiş bir istihbarat varken gerçek kaçakçıların o bölgeye girmesine izin verilmiş?

Bunun cevabı yok.

Mazlumder’in bu olayla ilgili raporunda, “özellikle son bir ayda kaçakçılara daha geniş bir geçiş serbestîsi tanındığı” söyleniyor.

Bu serbestî, son istihbarat raporuna rağmen niye devam etmiş?

Cevabı yok.

Neden, bombardıman başlamadan önce o bölgedeki birliklere, “Bu gece o bölgede kaçakçı grubu var mı” diye sorulmamış?

Bunun da cevabı yok.

Üstelik bombardıman başlayınca köy ahalisinden eski bir korucu, birliğe telefon edip “Bombardımanı durdurun, bunlar bizimkiler” demiş, cevap olarak, “Biz bir şey yapamayız Diyarbakır’ı ara” demişler.

Müdahale etmemişler.

Bütün bu cevapsız soruları yan yana koyduğunuzda, o zavallı köylüleri “kurban edecek” bir tuzağın hazırlanmış olması ihtimalinin çok güçlü olduğunu görüyorsunuz.

Aynı Dağlıca’daki, Aktütün’deki şüpheli belirsizlikler var bu olayda.

Her şey tuhaf, her şey akla aykırı.

Bu katliamın birinci kurbanı devletin bombalarıyla parçalanan 35 köylü.

İkinci kurbanı da kendini devletin “hâkim-i mutlak”ı sanan hükümet.

Kendine en fazla güvendiği sırada siyasi hayatının en ağır darbelerinden birini yedi, büyük bir prestij kaybına uğradı, devleti yönetemediği, duruma hâkim olamadığı ortaya çıktı.

Kürt meselesi çözümlenmediği sürece sivil bir hükümet bu devleti gerçek bir hükümet gibi yönetemez, her an bir tuzağa düşebilir.

Kürt meselesini çözecek olan da “eşitliğe, hukuka, hakka” dayalı demokratik bir yapı kurmaktır.

Erdoğan böyle bir yapı kurmayı beceremiyor, kendini medyanın yarattığı sanallık içinde “devletin egemeni” sandığından beri galiba kurmayı da istemiyor, bu düzen devam etsin, o da onu yönetsin istiyor.

Bu mümkün değil, bunun mümkün olmadığını bombalarla parçalanan 35 köylü hepimize gösterdi, hepimiz durumu görüp anladık, bir Erdoğan anlamadı galiba.

Onun da anlaması için daha kaç tuzağa düşmesi, daha kaç insanın ölmesi gerekiyor acaba?

  • Yorumlar 7
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • a31 Aralık 2011 Cumartesi 02:03koltuk

      sen koltugunda oturarak neyin dogru neyin yanlış oldugunu bilemezsin beyyyy önce o bölgede askerle polisle çalışacaksın ondan sonra bu yazını yazacaksın halkın bir çogu dogruları biliyor ordaki vatandaşta dogruları biliyor malesef konusamıyorlar konusamazlar sen olaya kaçakcılık olarak bakma önce zamanı bekle bak dogrular nasıl cıkacak butür halkı galyana getirecek haber yapmayın..

      Yanıtla (0) (0)
    • asye31 Aralık 2011 Cumartesi 08:49kurban

      bu işin ikinci kurbanı hükümet mi yazıklar olsun sana Ahnet Altan

      Yanıtla (0) (0)
    • Dr.derdan31 Aralık 2011 Cumartesi 14:33medya'nın vicdANI

      medyada devlet ve hükümeti eleştirdiğini söyleyen (ama devlet teşviki alan tek gazete) altansside hükümeti kotarma derdinde. taraf böyle yaparsa cemaat ne yapmaz. Kürtler herkesi daha net tanıyor. türk-kürt halklarının kardeşliğini bu tarihi düşmanlığın temelini atarak dinamitleyenler kahrolsun.

      Yanıtla (0) (0)
    • ökl31 Aralık 2011 Cumartesi 15:08ayşeye

      ayşe senin gibi insanların yeri cehennem biliyor musun?

      Yanıtla (0) (0)
    • ibrahim alsancak31 Aralık 2011 Cumartesi 17:48her zaman ki gibi...

      olaylarıı objektif bir şekilde değerlendirebilen nadir insanlardan... ne türklere,ne kürtlere, ne hükümete ne de bdplilere yaranmaya çalışmayarak sadece ve sadece doğruları söyleyerek gerçekten bu milleti canı gönülden seven ender insanlardan. helal olsun sayın altan....

      Yanıtla (0) (0)
    • cem31 Aralık 2011 Cumartesi 21:02amberin zaman

      sayın ahmet altan ağustos ayında kuzey ırakta ucakalrın bombalayıp öldürdüğü 7 sivil için ısrarla akp ve genel kurmayı temize çıkarmaya çalışmıştınız şimdide aynısını yapıyorsunuz size tavsiyem amberin zamanın bugünkü yazısını okumanız ...

      Yanıtla (0) (0)
    • azad serhıldan31 Aralık 2011 Cumartesi 21:13katliam.

      dün halepçe bugün şırnak. devlet kürtleri öldürüyor. bu kadar net.

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89