• BIST 10275.75
  • Altın 4273.092
  • Dolar 39.852
  • Euro 46.9456
  • İstanbul 27 °C
  • Diyarbakır 30 °C
  • Ankara 26 °C
  • İzmir 33 °C
  • Berlin 24 °C

Olaylar ve ümit

Ahmet Altan-

Memleketin gündemi, suratımıza doğru patlayan bir şarapnel gibi, her yanımızdan olaylar geçiyor, hepsine hâkim olmak neredeyse imkânsız.

En tuhafı da çok olumlu ve çok olumsuz işler birarada.

Önce iyi haberlerden başlayalım.

Sabah
gazetesi çok esaslı bir gazetecilik yaptı, eğer haberde bir hata yoksa Musa Anter’in katilini ortaya çıkardı.

Resmini de çekti.

Cinayet sanığı da gözaltına alındı.

Sabah
, “sanığın” yirmi yıldır aynı yerde yaşadığını söylüyor.

Eğer katil Sabah’ın bulduğu isimse belli ki uzun yıllardır “bir güç” tarafından korunuyor.

Anter cinayetinin failinin “korunmadan” bunca uzun zamandır saklanması zaten mümkün değil.

“Derin devletimizin”
bitmez tükenmez cinayetlerinden biri daha belki bu kez aydınlanacak, sadece katili değil, onu koruyanları da bulup ortaya çıkarmak artık devletin görevi.

Bu cinayetin arkasında Ankara’nın gölgesi gözüküyor her zaman olduğu gibi.

Anter’in cinayeti aydınlanırsa sanırım birçok “olay” da ona bağlı olarak ortaya çıkar.

İkinci iyi haber, elbette Başbakan Erdoğan’la Leyla Zana’nın görüşecek olması.

Zana’nın açıklamaları, özellikle barış için Erdoğan’a olan güvenini dile getirmesi BDP tarafından olumlu karşılanmadı ama onun gibi bir “sembol ismin” barışın peşine düşmesi ve Erdoğan’ın ona randevu vermesi umutlu bir gelişme.

Leyla Zana sıradan biri değil.

Erdoğan’a böylesine büyük bir kredi açmasının, gidip Başbakan’la görüşmeyi kabul etmesinin mutlaka önemli bir nedeni olmalı.

Bizim henüz haberdar olmadığımız bazı gelişmelerin işareti olma ihtimali çok yüksek bence bu görüşmenin.

Başkalarını bilmem ama ben en küçük barış ihtimalini, en önemsiz görünen barış çabasını bile önemsemeye hazırım.

Barış, büyük bir bina gibi taş üstüne taş konarak inşa ediliyor, Zana-Erdoğan görüşmesi de bir “taş” olabilir bu yapıda, neden olmasın?

Türkiye’nin bu meseleyi bir türlü hâlledememesi sonunda Kürt sorununu “uluslararası” bir olay hâline getirdi; Barzani’nin gittikçe daha fazla rol üstlendiği, Mahabad Cumhuriyeti’nden bu yana ilk kez “bağımsız bir Kürt devleti” kurmaya çok yaklaştığı bu dönemde “bölgesinde” herhangi bir sorun istemediği biliniyor, “barış” Barzani için hayati bir önem taşıyor.

Tam bilemiyorum ama Zana’nın bu barış atağının sadece Türkiye’nin Kürt sorunu içinde değil, Kürt meselesine daha geniş bir açıdan ve “bölgesel” bakan bir anlayışla değerlendirilmesi gerektiğini sanıyorum.

Sanırım Zana daha “bölgesel” bir denklemden bakarak barışın gerçekleşebileceğine inandığı için Başbakan Erdoğan’la görüşecek.

Belki yanılıyorum ama ben, Zana’nın sözlerinden ve BDP’nin tepkilerinden böyle bir sonuç çıkardım.

PKK’yı dışlamadan ama Kürt meselesini sadece PKK’ya endeksleyip meseleyi bir “asayiş sorunu” gibi de görmeden atılacak adımlar, bizi barışa yaklaştırabilir.

Barış, bütün ülkede Kürtlerle Türklerin birlikte, aynı sevinç ve aynı mutlulukla kutlayabileceği çözümleri içerirse gerçek ve kalıcı olur.

Bütün ülkede barış bayramının yapıldığı günü bu topraklar görecek, ben görür müyüm bilmem ama öyle bir günün geleceğini düşünmek bile insanı sevindirmeye yetiyor, Zana’nın ziyareti de o açıdan önemli bir gelişme.

Umarım, Başbakan Erdoğan da bu ziyaret vesilesiyle daha barışçı, Kürtleri sevindirecek, hepimizi umutlandıracak ve şu gergin ortamı biraz da olsa yatıştıracak sözler söyler.

Ben de Zana gibi Erdoğan’dan bütün ümidimi kesmiş değilim, bir gün yeniden 2005’teki o muhteşem performansına geri dönmesini, kötü bir kâbustan uyanır gibi uyanıp bugün yaptıklarını unutarak “kendi geçmişinden” yeni bir gelecek yaratmasını ümit ediyorum.

Hepimizin biraz ümide ve huzura ihtiyacı var doğrusu.

Bu ülkeyi barış ve demokrasi kurtarır, herkesin bunda çıkarı var, Başbakan bir adım atmak ve şu anda zayıf ve acemi gözüken Türkiye’yi yeniden “güçlü” görüntüsüne kavuşturmak istiyorsa, herkesi etrafında toplayacak bir açıklama için Zana’nın ziyareti iyi bir fırsat bence.

Her ne kadar Kundera, “ümidin ahmakların afyonu olduğunu” söylese de ben Pandora’nın kutusundaki bütün kötülükleri dengeleyebilmek için insanoğlunun elinde kalan en önemli “aletin” gene de ümit olduğunu düşünüyorum.

Bakalım, Başbakan biraz ümit vermek konusundaki “cimriliğini” sürdürecek mi yoksa olumlu bir çıkışla havayı dağıtacak mı göreceğiz.

Tabii, kötü işler de var.

Ordu gene denetim dışında tutuluyor.

Ombudsmanlık kanununda ordunun denetimine geçit verilmemiş.

Orduyu denetlemeden bu ülke gerçek bir devlete kavuşamaz.

Orduyu denetlemek de sadece generalleri hapse atmakla olmaz, bir denetim sistemi kurmak gerekir.

Gerçek bir denetim sistemi olsa zaten hapiste de general olmaz.

Bekleyeceğiz.

Bu ülkeye demokrasi ve barış gelsin diye bekleyeceğiz.

Her gün inatla bekleyeceğiz.

Biz görmesek de çocuklarımız görsün diye bekleyeceğiz.

Biri görecek o günleri nasıl olsa.

  • Yorumlar 6
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • can30 Haziran 2012 Cumartesi 11:21gazeteci

      Kürt basni bütün gercekleri yazinca görmüyorsunuz.Özel savas gazetesi sabah yazinca büyük haber diye yaziyorsunuz.Utan be birde aydin diye geciniyorsun.Ape Musanin katilini Güclükonok katliamindan buyana bilmiyen onurlu kurt varmi.Tam beyaz türk.Bazi utanmaz kürlerde bu adama tapiyor.

      Yanıtla (0) (0)
    • kemal kıraç30 Haziran 2012 Cumartesi 14:42kim...kime...hak verecek...

      birlikte yaşamak isteyen kürt halkı, gerek görürse bağımsız olmayı da isteyebilir...bu sadece...sadece kürt halkının vereceği karardır

      Yanıtla (0) (0)
    • mustafa güleç30 Haziran 2012 Cumartesi 12:54Gerçekci Olalım

      Bugün Türkiye Kürtlere İstedigini Verse Hatta Dahada İleri Gideyim türkiye pkk ile masaya otursa ve pkk'nın bütün şartlarını kabul etse.. ahmet bey siz kürtlerin rahat duracagının garantisini verebilirmisiniz..kürtlere istediginiz hakları verin her zaman daha fazlasını isteyeceklerdir gerçekci olalım

      Yanıtla (0) (0)
    • Haso30 Haziran 2012 Cumartesi 18:20Fazlasını Beklemek Neşvünemadır

      Haklarını ve kazanımlarını geliştirmek, gelişen çağla birlikte insanın ilerlemesinin sonucudur.
      Hiçbir hak olduğu gibi kalmaz.
      Daha fazlasını beklememek ancak ölülerden beklenebilir.
      Bilmemem ırkçılığını inkişaf ederken cehaletini ortaya koy okuyucuyu bilgilendirebildim mi?

      Yanıtla (0) (0)
    • alikar30 Haziran 2012 Cumartesi 20:12çarpıtma

      Birileri ilah olmuş kürtlere hak vermekten bahs ediyor, Birde utanmadan versek bile daha fazlasını isterler diyor. Çok doğru söylüyor eğemen zihniyetin yetiştirdiği bağnaz kafalar kendilerin bazen ilah yerine koyuyarlar malesef. Musa anterin katiline gelince kürt basını yıllardır söylüyor bu katil sabahın haberiyle ortaya çıkmış değil, Ama merkez medya herşeyi kendine mal etme sevdasında olduğu için hep çarpıtıp duruyor.

      Yanıtla (0) (0)
    • aran30 Haziran 2012 Cumartesi 20:59nano

      Kürt halkinin en büyük hatasi kendisini agalik kültüründen arindramamasidir, kürtler bilincli bir konumda olsalardi ,kimse kürtce egitime karsi cikacak kadar rezil olmazdi .

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89