• BIST 10225.48
  • Altın 4320.682
  • Dolar 40.1208
  • Euro 46.7858
  • İstanbul 24 °C
  • Diyarbakır 31 °C
  • Ankara 32 °C
  • İzmir 32 °C
  • Berlin 23 °C

Odundan meyve

Ahmet Altan-

Önce Fırıncı Abi geldi.

Sonra Çantacı Abi.

Yetmiş yaşını aşmış iki iyi insan, iki iyi dindar.

“Nurcular”
diye tanınan cemaatin “öğrenci” kalmayı tercih eden bilgeleri onlar, bilgilerini tevazuun değirmeninde öğütmüş, hoşgörünün fırınında pişirmişler.

Benim gibi “ham ervahların” yüzüne gerçeği vurmuyorlar.

“İnançsızlığım”
onları kızdırmıyor, şefkat ve üzüntü uyandırıyor yalnızca.

Kendilerine açılmış ışıklı pencereden bakamamanın büyük bir eksiklik olduğunu düşünseler de bunu söylemiyor, yalnızca dostluklarıyla sezdiriyorlar.

Büyük bir “gani gönüllülükle” benimle din konuşmaya razı oluyorlar.

Bilgileriyle ezmiyorlar beni.

Dindarlıklarını, inançlarını öyle gösterişli bir madalya gibi boyunlarına takmıyorlar, benim eksikliğimden kendilerine bir paye çıkartmıyorlar.

İyi dindarları seviyorum, onlarla konuşmayı seviyorum.

İyi bir dindar, dürüst ve güvenilir bir insan demek benim için.

Allah’ın cezalandırmasından değil, Allah’ı gocundurmaktan, kendilerini “yaratanı” yaptıklarıyla üzmekten korkuyorlar.

“İbadetlerini”
yerine getiriyorlar elbet ama asıl ibadetin hayatın her ânını, kulun her “amelini” kapsadığını, her sözün, her davranışın, her ilişkinin ibadetin bir parçası olduğunu biliyorlar.

Dürüstlüğün, cesaretin, hoşgörünün, tevazuun, hakperestliğin dindarın vazgeçilmez özellikleri olduğunun farkındalar.

Allah’ı ve dini anlatışlarında bir neşe ve sevinç var.

Çantacı Abi diyor ki, “Allah odunla besliyor bizi.”

Yüzüne anlamadan şöyle bir bakıyorum.

Şaşıracağımı, anlamayacağımı bildiği için benim tepkimi muzip bir gülücükle karşılıyor.

“Allah”
diyor, “odundan elma yapıyor, odundan üzüm yapıyor, odundan meyve yapıyor, bakıyorsun dallı budaklı bir odun duruyor toprağın üstünde, bir bakıyorsun o odunun ucunda kırmızı elmalar var.”

Ben her meyvenin bir mucize olduğunu biliyorum ama bunu “odundan meyve” diye tarif edince mucize gözümde daha iyi canlanıyor.

Allah’ın yarattığı her derdin “devasını” tabiatın bir köşesine sakladığından, kullarının bunu bulmasını beklediğinden konuşuyoruz.

Yaşamak, bulmak demek.

İnsanoğlu ağır ağır buluyor.

Hazır verilmiyor hiçbir şey.

Bunun bir amacı, bir nedeni var elbet.

Bir “dert” veriliyor, bir “derman” bulunması isteniyor.

Bilmiyorum ama sanırım tanrının en büyük emri tek kelime: “Ara.”

Aramamızı, bulmamızı istiyor.

Çünkü “tekâmül” etmek, gelişmek, olgunlaşmak, ilerlemek ancak aramakla mümkün, aradıkça yürüyoruz.

Bütün hayvanları mükemmel yaratan Allah, bir tek insanı bu mükemmellikten uzak tutuyor.

Verebileceklerinin hepsini vermiyor.

Onun yerine, insanın “arayabileceği” geniş bir arazi bağışlıyor ona, istiyor ki bu arazide tek başına yürüsün, arasın, bulsun, ilerlesin ve “yaratıcısını” bu ilerleme yeteneğiyle sevindirsin.

Bilmiyorum bunu söylemek günah mı, haddini aşmak mı ama bana tanrı hep büyük bir sanatçı gibi gelir, yarattığının “mükemmel” olmasıyla yetinmeyecek kadar büyük bir yaratıcı, yarattığının mükemmelliği kendi başına bulabilecek kadar mükemmel olmasını isteyen, kendi görkeminin, yarattığının bu mükemmelliği bulabilecek yeteneğinde billurlaşmasını arzulayan bir sanatçı.

Onun için insanın her arayışını, her buluşunu, Allah’ın aslında kendisine gösterilen bir saygı, yaratıcılığının rakipsizliğine bir alkış olarak değerlendirdiğini hayal ediyorum.

Körü körüne bir inancın, sığ bir cehennem korkusunun, bencil bir cennet talebinin, şekilci bir ibadetin onun gibi eşsiz bir yaratıcıya yetmeyeceğine, her büyük sanatçı gibi sadece kendisine değil, “yarattığına” da saygı ve hayranlık beklediğini düşünüyorum.

Bu saygıyı gösterenler, kendilerini sadece bir “kul” olarak değil aynı zamanda bir “eser” olarak da görüp, bu eseri hayatlarının her ânında mükemmelleştirmeye çalışanlar benim için iyi dindarlar.

Onun için seviyorum onları.

Onun için onlara güveniyorum.

Eksik olduğumu biliyorum, bu eksikliği tamamlamaya gücümün yetmeyeceğini de...

Ama iyi dindarlarla konuştuğumda, onlar, “mükemmele” yürüyen bir bütünün parçası olduğumu bana hatırlatan armağanlar oluyorlar.

  • Yorumlar 17
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • Balkan Akbulut18 Aralık 2011 Pazar 12:45Daha net olmak

      Bence sayin Altan inanmamakla karsi tarifin tepkisini cekmemek icin biraz eyilip bukuluyor gibi geldi bana.
      Oysa bunu bir eksikilik degil gelismisligin gururu olarak lanse etmsi daha cok hosnut ederdi.
      Selamlar.

      Yanıtla (0) (0)
    • ali bey18 Aralık 2011 Pazar 13:13tbrler

      inş.iyi, bir mümin olacaksın sn altan.bu yazıbunun habercisi.

      Yanıtla (0) (0)
    • davut ceylan18 Aralık 2011 Pazar 17:19gelişmek

      bülent bey insan mükemmel ve eşsiz bir sanat eseridir. yeryüzünde allahın misafiridir. cihazları bakımından hayvandan yüz kat daha donanımlıdır. fikir, düşünce ve sevgi gibi vasıfları vardır. fakat bu kıymeti allaha yaklaştıkça artar ki sayın altan yazısında onu vurguluyor. insanın kusursuz sanatçıya yakınlığı nisbetinde kıymet aldığını söylüyor.
      ondan uzaklaşması nisbetinde ise küçüldüğünü ve sadece maddesel varlıgı ile kaldığı gerçeği..

      Yanıtla (0) (0)
    • Asiye Yaman18 Aralık 2011 Pazar 21:37Odundan meyve....

      Evet Allah Aramamızı, bulmamızı istiyor.
      Çünkü “tekâmül” etmek, gelişmek, olgunlaşmak, ilerlemek ancak aramakla mümkün, aradıkça yürüyoruz.Allah\'ı bulan neyi kaybeder; Onu kaybeden neyi kazanır?Nice ömürler vardır ki zamanı uzun değeri kısa; nice ömürler de vardır ki zamanı kısa değeri çoktur.Ömrünüzün değerinin çok olması duası ile....Yüreğinize sağlık....

      Yanıtla (0) (0)
    • serhıldan18 Aralık 2011 Pazar 22:04OL

      gelo bÎr û baweriyami ew e ku, A.Altan îro pirr insanên xwe dîndar xuya diken, zêdetir vijdanek paq û paqij heye. lê em dibînin ku, İnsanên nav destên zordestan dad û heqê wan Altan hemu kesan zefhtir parêzî. mela Seîdê kurdî dibêje ku; çawa ku, her misilmani her rengdêrên wî ne misilmane her bê Îmanan jî her rengdêrên wî ne kafir e. îro heqê kurdan A.Altan dîndaran zêdetir parêzî wê rewşê lazime ku mirov ser heq û edaletê bi axifî.

      Yanıtla (0) (0)
    • serhıldan18 Aralık 2011 Pazar 22:05Din

      Inancım o ki, A.Altan bugün kendini dindar gösteren birçok insandan daha pak daha temiz bir vicdana sahiptir. Nitekim görüyoruz ki, zalimlerin elleri altındaki birçok mazlumun haklarını A.Altan herkesten daha çok savunuyor. Said-i kürdi der ki; her müslümanın her sıfatı müslüman/islam olmadığı gibi her inançsızın da her sıfatı küfür değildir. Bugün kürtlerin haklarını A.altan dindarlardan daha çok savunuyor. Bu durumda adaletli konuşmak elzemdir.

      Yanıtla (0) (0)
    • oktan muhittin18 Aralık 2011 Pazar 22:11hidayet

      böyle yazıları bu köşede görmek çok güzel. Dilerim bunlar hidayete delalettir. Allah sana hidayet versin...

      Yanıtla (0) (0)
    • Murat Yetkin19 Aralık 2011 Pazartesi 08:45Samimiyet

      Allah bu samimiyetinin karşılığında hidayet nasip etsin. Amin.

      Yanıtla (0) (0)
    • bir yolcu19 Aralık 2011 Pazartesi 14:58devamı var

      Ahmet Altan gibi yüzbinlerin takip ettiği şahsiyetin bu husustaki yazıları takdire şayandır. Çantacı Necmi abimizle beraber Cuma namazını kıldıktan sonra Çantacı Necmi abimiz sanki derbi deplasman maçına gider gibi gitti Altanın ofisine. 2 saat sonra geldi ki yüzünde ve gönlünde bir neşe 'bu diyordu bu Altan Çok delikanlı mert bir kardeşimiz. Sanki 40 yıllık dostmuşuz gibi bize muamele etti'. Altanın bu görüşmeden son derece memnun kaldığını ve arada yine g

      Yanıtla (0) (0)
    • mehtap19 Aralık 2011 Pazartesi 16:36samimi iman

      Ahmet Altan samimi imanın güzelliğini,asıl arananıın da bu olduğunu,Allah'ın da bunu beğendiğini anlamış ve çok güzel anlatmış.Allah hidayet versin inşaAllah.

      Yanıtla (0) (0)
    • peak3419 Aralık 2011 Pazartesi 16:41SEVGİ DİNİ

      Ahmet ALTAN yazılarında her zaman objektif olan birisi, Gayet samimi ve de gerçekci, bu hükumeti savunduğu zaman ne kadar faydalıysa hükumet için yazdıkları, eleştirdiği zaman da aynı derece de yararlıydı aslında, anlamak lazım tüm söylenenleri, ALLAH C.C. ona hidayet nasip etsin

      Yanıtla (0) (0)
    • ELİF İNCE19 Aralık 2011 Pazartesi 16:42nihayet

      Ahmet Altan'ın kendisindeki eksikliklerin farkına varıp,mutlak ve kusursuz tek varlığın Allah olduğunu anlaması çok güzel.Allah devamını nasip edip hidayet verir inşaAllah. İnsanlar yavaş yavaş aydınlanıyor.

      Yanıtla (0) (0)
    • ahmet kul19 Aralık 2011 Pazartesi 18:48cübbesini korumayan ahmetten tarafını koruyan ahmede

      Allah (cc) o kadar büyükki cübbeyi giyip ona layık olmayandan (...) cübbesini alır.tarafını iyi muhafaza eden.taraf gazete yazarı ahmed altana,(islamı nasib ederek) giydirir.

      Yanıtla (0) (0)
    • alperen19 Aralık 2011 Pazartesi 20:36amin

      hükümeti savunmak hidayete ermek ise maşallah sizin inancınıza zaten sizin gibiler bu güzelim dine balta vuruyor allahaım bizlere hidayet etsin

      Yanıtla (0) (0)
    • zeyn zeynal20 Aralık 2011 Salı 01:00hakkka inanmadigi halde hakkı bulan

      hakka inanmadigi halde hakki bulan ahmet altanı yazdıgı bu güzel yazidan dolayı tebrik ediyorum agizina saglık inanipta, inanmayan şu insanin yazdıgı yaziların bie harfini bile yazamayacak insanlar taniyorum allh herkese hidayet wersin ahmet altan kardeşimizede imanli ölüm nasip etsin..

      Yanıtla (0) (0)
    • Hür adam nurullah Polat20 Aralık 2011 Salı 17:23Mökkem Mükemmel

      Evet sn altan sızınde bir 'mökkem mükemmel olmanız dileği ile

      Yanıtla (0) (0)
    • Abdullah YETİM21 Aralık 2011 Çarşamba 14:55Marifetullah

      Sayın ALTAN, marifetullahtan o kadar güzel bahsetti ki, sanırsınızki
      risale-i nur u sadeleştirerek yazmış . Bin maşallah. Ya Rabbi! sen böyle
      bir karaktere gerçek bir hidayet nasip et ki, onun derinliğinden istifade edlim.

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89