• BIST 9770.06
  • Altın 2427.694
  • Dolar 32.5699
  • Euro 35.0032
  • İstanbul 20 °C
  • Diyarbakır 23 °C
  • Ankara 22 °C
  • İzmir 22 °C
  • Berlin 5 °C

Öcalan sırtını mı döndü?

Oral Çalışlar

Bazı kesimler şöyle düşünüyor: Öcalan ve BDP, kendi taleplerine yoğunlaşmış durumda; Türkiye'nin genel demokratikleşme mücadelesine soğuk davranıyorlar.

Çözüm süreci’nin yarattığı yeni durumun da etkisiyle, geçmiş denklemler ve ittifak ilişkileri sarsılıyor. Siyasi yelpazedeki dostluk ve düşmanlık kriterleri değişiyor.

Son dönemin çarpıcı sorusunu sorarak başlayalım: Abdullah Öcalan, Başbakan Erdoğan’la anlaşıp ‘Kürtlerin temel taleplerini’ pazarlık masasına mı yatırıyor? Bunun sonucu olarak; Kürt kimliği mücadelesine destek çıkan bazı Türk dostlarını da ‘satmış’ mı oluyor?

Türkler arasında ‘Öcalan’ın kendi iradesine sahip olmadığını, hapishane koşullarında baskı altında hareket ettiğini’, hatta iktidar güçlerinin ona bir oyun oynattığını iddia edenler var. Bazı kesimlerdeki paralel bir düşünce ise şöyle: “Öcalan ve BDP, kendi hedeflerine ve taleplerine yoğunlaşmış durumda; bu nedenle Türkiye’nin genel demokratikleşme mücadelesine soğuk davranıyorlar. Gezi olaylarına mesafeli yaklaşımları, bunun bir sonucu.”

Çözüm süreci Barış ve çözüm projesi; ‘yalnızca Türk devletiyle PKK arasındaki bir uzlaşma’yla sınırlı kalırsa, tabii ki derinleşemez ve hedefine ulaşamaz. Barış, ‘Türklerle Kürtlerin büyük ittifakı’nın temelini oluşturabildiği oranda, ‘pozitif’ hale gelebilir. İki halkın, iki toplumun; gönüllü ve istekli olarak birbirinin hakkını hukukunu kabul etmesinden, eşitlik konusunda bir uzlaşmaya varmasından söz ediyoruz. 

‘İmralı süreci’ çerçevesinde atılan adımlar, böyle bir ‘pozitif barış’ vizyonuna doğru çıkılan cesur bir yolculuk. İlk girişimler başladığında, “Her şey değişecek” demiştim. ‘Türkiye’nin otoriterlik ve teklik üzerine kurduğu yüz yıllık paradigmanın değişmesi’nin temelleri bu yoldan geçiyor. Çözüme katılan tarafların kafalarındaki hesap ne olursa olsun; proje eğer başarıyla yürütülebilirse, ortaya çıkacak sonuç, ‘Türkiye’nin en derin değişim ve yeniden yapılanma projesi’ olacak...

Öcalan, “Artık silahlı mücadele bitti, siyasi mücadele dönemi başladı” derken işte böyle bir sürecin başlangıç işaretlerini veriyor. Başbakan Erdoğan ve AK Parti hükümeti de, Öcalan’ı muhatap olarak kabul ettiğinden bu yana, aynı değişim ve dönüşümün parçası olmaya aday.

Zor bir süreç Geçen ay Mardin’de bir sempozyumda dinlediğim Tom Kelly (kendisi dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair’in çözüm sürecindeki danışmanıydı), İrlanda barış sürecinin tam 9 yıl sürdüğünü ve inişlerle, çıkışlarla, provokasyonlarla engellenmek istendiğini anlattı. Kelly’nin şu değerlendirmelerini kaydettim: “Barış için bedel ödemeye hazır olmalısınız. Bazı deneyimli gazeteci meslektaşlarım, çözüm için yürütülen çabalara soğuk baktılar. ‘Bazı sorunlar da çözülemeyebilir İrlanda gibi’ diyerek bizim uğraşlarımızın karşısına çıktılar. Sürecin çözümünü engellemek isteyenler tarafından gizli protokoller sızdırıldı. Barışa ulaşmak için çok inatçı olmak gerekiyor.”

Tom Kelly’yi dinlerken Türkiye’de yaşananlara benzerlikler ilgimi çekti.

Kürtler özgürleşirse

Kürtlerin barış sürecine verdiği destek, ‘yalnızca onların kaderiyle ilgili bir sorunun halledilmesi iradesi’ olarak görülmemeli. Kürtler ne kadar özgür olursa, Aleviler ne kadar özgür olursa, ülkenin değişik kimlikleri ne kadar özgür olursa, ‘Türkler’ de o kadar özgür olabilirler.

Öcalan’ın da etkili bir rol oynadığı bu süreci, hepimizin geleceğinin yeniden şekillenmesinin anahtarı olarak, ‘silahların susması’nın ötesinde, bir ‘pozitif barış’ perspektifi içinde görmekten yanayım. Kürtlerin, çok acılar çekerek ve kayıplar vererek geldikleri nokta, tüm ülkenin özgürleşmesine katkı sağlayacak bir potansiyeli içinde barındırıyor.

Bu yolculuk devam etmeli. Türkiye’nin batısındaki demokrat kamuoyunun barışa daha net bir destek vermesi, hepimizin daha kaliteli ve huzurlu bir yaşama ulaşmamız açısından gerekli.

Kürtlerin kimlik ve özgürlük taleplerine Türkiye’nin batısından verilen destek, onlara bir lütuf değildi. Türkiye’nin demokratikleşmesinin olmazsa olmazıydı.

Bu nedenle kimse kimseden alacaklı veya borçlu değil.

  • Yorumlar 2
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89