• BIST 10336.5
  • Altın 2400.893
  • Dolar 32.2647
  • Euro 34.6857
  • İstanbul 15 °C
  • Diyarbakır 8 °C
  • Ankara 6 °C
  • İzmir 14 °C
  • Berlin 10 °C

Müzakere dışında bir yol yok

Oral Çalışlar

Türkiye'nin de, Kürtlerin de; karşılıklı oturup konuşmanın ötesindeki hedef veya stratejilerinin, gideceği pek fazla bir yer yok. Müzakere ve diyalog, bölgedeki "Kürt-Türk ittifakı"nın olmazsa olmazı. Bölgenin geleceğinde etkili olmak isteyen, çözüm sürecinde ısrarcı olur.

Ötesinin felaket olduğunu, geçmiş 30 yıl kanıtlamış bulunuyor.

NELER OLABİLİR?

PKK'nın, "çözüm süreci"ni tehdit eden Hakkari saldırısı, dönemsel bir hamle olarak görülebilir. Kandil'in, Suriye ve Irak'taki gelişmeler nedeniyle; kartların yeni baştan karılma ihtimalini gözeterek, yeni bir eylem stratejisine giriştiğini söyleyebiliriz. Bu nedenle, Hükümete, "bizimle istediğimiz zeminde buluşmazsanız, çözüm sürecini bitirebiliriz" mesajı verilmek istenmiş olabilir.

İçeride ve dışarıdaki değişik kesimlerin, Türkiye'deki AK Parti yönetiminden öfke duydukları sır değil. AK Parti'nin sürekli seçim kazanmasından hayal kırıklığı yaşayan ve umduklarını bulamayan değişik muhalefet güçleri, "iç kargaşalık" üzerinden stratejiler geliştiriyorlar.

Ulusalcı, Cemaatçi, "operasyoncu" bazı kesimlerin ittifakıyla oluşan, yurtdışından ve Batı'nın bazı merkezlerinden de destek gören girişimlere; Kürt siyasi hareketi bugüne kadar, pek destek vermedi. Kürt hareketi, iç kargaşalık taleplerine rağbet etmedi. Maruz kaldığı ağır psikolojik baskıya rağmen...

Öcalan, değişik açıklamalarındaki "Erdoğan'ı devirmelerine ben engel oldum" yaklaşımıyla, bir pozisyon ortaya koyuyordu.

YENİ KONJONKTÜR

Kandil; Kobani krizi nedeniyle, elde ettiğini düşündüğü avantajlı pozisyonuyla, AK Parti hükümetiyle, yeni bir hesaplaşmanın adımını attı.

Barzani'nin KDP'si, kendisine, Kuzey Irak'la sınırlı bir iktidar ve mümkünse bağımsız devlet hedefi koyuyor. PKK'nın KCK yapılanması yoluyla odaklandığı hedef ise, daha evrensel bir hedef. Dört parçadaki Kürtler arasında bir birlik oluşturmayı, aradaki sınırları şeffaf hale getirmeyi istiyorlar. Bu nedenle PKK, bugün için "bağımsız devlet hedefi"ni önüne koymuyor.

O zaman hedef nedir? Son hamle, Başbakan Davutoğlu'nun , "önce bölgede kamu düzeni kurulacak" çağrısına bir yanıt olarak okunabilir mi? Hükümete göre ve de o bölgede yaşayan HDP'li olmayan Kürtlere göre; çözüm sürecinden bu yana PKK, bölgede tam anlamıyla bir hakimiyet kurmuş durumda. Kurduğu baskıcı, yıldırıcı uygulamalar yoluyla bir devlet gibi davranıyor. Tekçi, kendisine bağlı bir sistem kuruyor.

Hükümet yetkililerinin iddiasına göre; bölgede, farklı düşünen Kürtlere, yaşam hakkı tanınmıyor. Devlet otoritesi, kamu düzeni yok oluyor. Davutoğlu, bu sistemi, "Baasçılık" şeklinde ifade ediyor. Rojava'da da, PYD tarafından benzer şekilde, farklı olanların yok edildiğine dikkat çekiyor.

'İKTİDAR ALANIMA KARIŞMA'

Hükümet ne yapabilir? Şimdiye kadar, çözüm sürecinin hatırına idare ettiği "müdahale"lere, 6-7 Ekim tecrübesinden sonra göz yumabilir mi? Sonuç olarak, bölgede, HDP'li olmayan geniş bir kitle söz konusu. Kürtlerin yarısına yakınının, PKK dışı siyasi tercihleri olduğu biliniyor. O kitleyi PKK egemenliğine terk etmek, AK Parti için kabul edilebilir değil.

ÖZERKLİĞİN ANLAMI

Devlet, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bu bölgede, bir PKK egemenliğine, razı olmaz. Ancak, çatışmayla da iki taraf bir yere gidemez. Çözüm olarak Hükümet, Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartı üzerindeki çekincesini, kaldırabilir. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesine, bu yönetimlerin bazı alanlarda(anadilde eğitim, müfredat, ekonomik kaynakların kullanılması vb...) daha bağımsız davranabileceği, şimdiki kadar sert olmayan bir yapıya doğru gidilebilir.

Türkiye, Kuzey Irak'taki Kürtlerle iyi geçinirken, PKK'yi hala tehdit olarak algılaması; çözüm süreci açısından bir çelişki. Şunu görmek önemli: Türkiye'nin bölgedeki tüm Kürtlerle olan ilişkilerini, kendi Kürtleriyle olan ilişkisi yönlendirecek. "PKK/PYD teröristtir" tanımlaması, hükümet açısından bazı temellere dayansa bile; stratejik olarak, artık sürdürülebilir değil.

PKK yörüngesindeki HDP çizgisinin Türkiye'de derin bir toplumsal temeli var. Mesele, bu "sosyolojik derinliği" gerçekten kapsayabilecek bir çerçeve üretebilmek. Bu bağlamda, AK Parti hükümetinin; şimdiye kadar olduğu gibi "müzakere" çizgisinden sapmaması ve barışçı çözümde ısrar etmesi, Kürtlerin duyarlı olduğu konularda daha özenli davranması, daha net çözüm projeleri geliştirmesi önemli.

PKK'ya gelince: Kürtler, iki yıla yakın bir zamandır süren çatışmasızlık halinden memnunlar. Bir çok açıdan, kazanımlar elde ettiler. Barışçı bir ortam içinde haklarını kazabileceklerine olan güvenleri, arttı. Onları, şiddet ortamına geri dönmeye ikna edebilmek, eskiye oranla daha zor. Yani, PKK'nın tırmandırma çizgisi, Kürtler arasında, eskisi kadar hızlı veya güçlü bir toplumsal karşılık bulmayabilir.

Başlamış ve devam eden bir görüşmeler süreci var. Masaya oturulmuş durumda. O zaman taraflar masaya dönmeli ve zor olan çözüm ve barış sürecini sürdürmeliler...

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89