• BIST 9524.59
  • Altın 2489.016
  • Dolar 32.4901
  • Euro 34.759
  • İstanbul 16 °C
  • Diyarbakır 25 °C
  • Ankara 26 °C
  • İzmir 23 °C
  • Berlin 14 °C

Meşum bir seçim kampanyası

Kadri Gürsel

Genelkurmay Başkanlığı’nın, 11 Nisan’da Ağrı Diyadin’deki çatışma ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, dağlarda gezdikleri saptanmış yasadışı ve silahlı PKK mensuplarına müdahalede bulunmak için yeni gerekçeler icat ettiğini okumak ilginçti.

Normal şartlar altındaki bir ülkenin meşru kolluk kuvvetleri yasadışı silahlı unsurları tespit ettiğinde bunları hukuki zeminde kalarak tesirsiz hale getirmekle zaten mükelleftir. Kanunun gereğini yapmaları için yasadışı ve silahlı unsurların varlığını saptamaları yeterlidir; bunların hangi niyetle hareket ettikleri ayrıca önem taşımaz.

Sadede gelmeden önce Genelkurmay açıklamasının bu yazıyı ilgilendiren ana hatlarını anımsatmam gerekiyor...

Genelkurmay, Diyadin’in Yukarıtütek mezrası bölgesinde “Bölücü terör örgütü mensuplarının bahar şenliği olarak isimlendirilen bir etkinlik organize ettiği” bilgisini alıyor...

“Etkinlikte bölücü terör örgütünün propagandasının yapılacağı ve vatandaşlara seçimde destekledikleri adaylara oy vermeleri konusunda baskı uygulanacağı” yönünde istihbarat gelmesi üzerine güvenlik güçleri 10-11 Nisan gecesi bölgeye sevk ediliyor...

Bu sevkiyatın “Ağrı Valiliği’nin kamu düzeninin bölgede sağlanması doğrultusundaki talimatı üzerine yapıldığı” da açıklamada özellikle vurgulanıyor.

Genelkurmay, “bölgedeki tertiplenme esnasında güvenlik güçlerine PKK’lılar tarafından uzun namlulu silahlarla ateş açıldığını” belirtiyor.

Bu açıklama ve bölgedeki çatışma, en başından beri AKP hükümeti ve PKK taraflarının özellikle seçim dönemlerinde anlaşarak ya da fiili biçimde vardıkları ateşkeslerin mantığı ve ruhuna ters.

Gizli Oslo süreci ve mutabakatı çerçevesinde varılan ateşkesler sayesinde 2010’daki anayasa değişikliği referandumu ve 2011’deki genel seçimler döneminde kan dökülmedi.

2014’teki yerel seçimler ve Cumhurbaşkanı Seçimi de “İmralı Süreci” sayesinde sağlanmış bir sükunet ortamında yapılabildi.

Bu süreçlerden önce de, 2004’teki yerel seçimden 2009’dakine kadar bütün seçim dönemlerinde PKK tek taraflı olarak ateşkes ilan etmiş ve iktidar da bunlara zımnen ve genellikle riayet etmiştir.

Çünkü iki tarafın da seçim dönemlerinin kansız ve şiddetsiz geçmesinde menfaati vardı. Bu da son derece doğaldı.

Şimdi yeni olan nedir?

“İmralı Süreci” tatile mi girdi?

Çatışmasızlık durumu yerini çatışma durumuna mı bırakıyor?

Önceki seçimlerde sükunete ihtiyaç duyan AKP iktidarına 7 Haziran seçimleri sath-ı mailinde çatışma çıkarmak mı lazım olmuştur?

Bunlar haklı kuşkular.

PKK’nın silahlı unsurlarının dağlarda olduğunu ve bunların ancak samimi ve dinamik bir çözüm sürecindeki karşılıklı adımların belirli bir aşamasında silah bırakıp çekileceğini bazılarımız itiraf edemese de hepimiz biliyoruz.

Çatışmanın ardından bölgeye giden gazeteci Ahmet Şık’ın dünkü Cumhuriyet’te yazdığına göre bu fidan dikme etkinliğini Genelkurmay’ın açıklamasında iddia edildiği gibi “bölücü terör örgütü mensupları” değil HDP ve “Demokratik Bölgeler Partisi” (DBP) düzenliyor. Geçen yıl da aynı yerde yapılan şenliğe PKK’lılar katılmış, bu durum yetkililer tarafından bilindiği halde sorun çıkmamış.

Geçen yıl vaziyeti idare eden iktidar, bu yıl Tendürek Dağı’nın eteklerindeki şenlik alanında ve yakındaki 10-15 haneli ve 45 seçmenli Yukarıtütek mezrasında kamu düzeninin sağlanmasını ister olmuş.

Tabii ki dağların eteklerinde kamu düzeni sağlansın. Ama bu kamu düzenini sağlama gayretkeşliği bir çatışma ortamına dönüşü tetiklemesin. O zaman kamu düzeni daha feci bozulur.

Bu arada Genelkurmay da iki arada bir derede kalmış gibi...

Düzenlenen operasyonun “çözüm ve barış süreci”nin ruhuna aykırı olduğunu bildikleri için “Vali talimat verdi; örgüt propagandası yapacaklardı; seçmene baskı uygulayacaklardı” diyerek bahanelere sığınıyorlar.

Gerçek bir savaş dönemi olsaydı açıklamaları kısacık olurdu ve “Güvenlik güçlerinin Yukarıtütek kırsalında temas sağladıkları bölücü terör örgütü...” diye başlardı.

İşte, olmuyor nitekim... Gizlenemiyor...

Diyadin’deki çatışmanın “Kardeşim ne Kürt sorunu ya?” denilerek uygulamaya konulan bir seçim taktiğinin son epizodu olduğu çok açık.

Bütün bu kamu düzenini sağlama merakının bir nedeni MHP’ye kaçan oyları koyu milliyetçi söylem ve taktiklerle geri kazanma arzusu... Diğer neden de sırf otoriter başkanlık sistemine geçişi önlemek için HDP’ye stratejik oy verecek olan ülkenin batısındaki bir kısım seçmeni bundan caydırma isteği.

Ana amaç ise malum: HDP’yi barajın altında tutup mecliste 330’u geçmek ve başkanlık sistemi anayasasını tek başına yapmak...

Çatışma arayışlarını boşa çıkarmak için bütün toplum kesimlerinin uyanık olmaları gerekiyor.

Silahlı ve yasadışı PKK’lıların da fidan dikme şenliklerinde falan uluorta gezerek provokasyonlara çanak tutmaktan vazgeçmeleri lazım.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89