• BIST 9486.56
  • Altın 4251.104
  • Dolar 39.2673
  • Euro 44.9439
  • İstanbul 28 °C
  • Diyarbakır 33 °C
  • Ankara 29 °C
  • İzmir 32 °C
  • Berlin 20 °C

Mektup

Ahmet Altan-

PKK’nın Kandil’deki lideri Murat Karayılan bugün bizim konuğumuz.

Uzun bir mektup yazmış, olduğu gibi yayımlıyoruz.

Kendisini konuk ettiğimiz için “törelerimiz” gereği saygılı bir konuğa hak ettiği saygıyı gösterip “öyle diyorsun ama aslı böyle” türünden bir tartışmaya en azından bugünlük girmeyeceğiz.

Bugün Karayılan’ın günü olsun, onun söylediklerini, görüşlerini, eleştirilerini, PKK’ya yönelik eleştiriler karşısındaki savunmalarını okuyun.

Karayılan mektubunda önemli şeyler söylüyor ama bana sorarsanız bizatihi o mektubun kendisi, böyle bir mektubun gönderilmiş olması, içinde yazılanlardan da önemli.

Mektup benim adıma geldi ama ben mektubun ilk muhatabının öncelikle Kürt halkı olduğunu düşünüyorum.

İkinci muhatabı Türk halkı, üçüncü muhatabı da devlet.

Burada can alıcı soru şu, neden PKK lideri bu kadar uzun bir mektup yazarak örgütünün son dönemde “savaşı kışkırtan” taraf olmadığını açıklama zorunluluğunu hissetti?

Biz gazete olarak Reşadiye baskınından bu yana PKK’yı kıyasıya eleştiriyoruz, “Neden açılıma yardımcı olmuyor, engellemeye çalışıyorsunuz” diye soruyoruz, PKK’lılar bazen saygı sınırlarının dışına çıkan üsluplarla bu eleştirilere cevap veriyor, genellikle de kendi pozisyonlarını açıklama yerine bizi suçlamayı tercih ediyorlar.

Güneydoğu’da Taraf’a ambargo koymaya uğraşıyorlar.

Bizim gazetenin Kürt halkının bütün haklarına sahip çıktığı, bu hakların “onurlu bir barışla” sağlanması için bir gazetenin yapabileceği her şeyi yaptığı, Kürtlerin karşılaştığı her haksızlıkta sesini yükselttiği Kürt halkı tarafından bilinen bir gerçek, PKK ise Kürtlerin efsane örgütü, bu mücadelede büyük can kayıpları yaşamış ve Kürtlerin Türkler karşısında tek güvencesi haline gelmiş.

İkimizin arasındaki çatışmayı Kürtlerin büyük bir çoğunluğu sessizce izledi.

Bu sessizlik Silvan baskınından sonra yaşanan gelişmelerle kırıldı.

Kürt halkı belki de ilk kez böylesine yüksek bir sesle PKK’nın stratejisini, eylemlerini ve siyasetini sorgulamaya başladı.

Karayılan şimdi bu eleştirilere cevap veriyor.


“Savaşa ve silaha âşık değiliz”
demesi, barışı engelleyen tarafın kendilerinin olmadığını anlatmaya çalışması, bence çok ciddiye alınması gereken bir gelişme.

Birincisi, PKK da artık “Kürt realitesini” kabul ediyor bence, Kürt halkının körü körüne bir itaat anlayışını terk ettiğini, PKK da dâhil herkesi ve her şeyi sorgulayacak bir olgunluğa kavuştuğunu görüyor, onun için de kendi halkına açıklamalar yapıyor.

Bu, Kürt siyasetinde ve demokratikleşmesinde tarihî bir dönemeç bence.

Her siyasi hareket gibi PKK’nın da “hesap vereceği” bir kitlesinin olduğunu fark etmesi, onun bundan sonraki eylemlerinde ve stratejisinde çok etkili olacaktır diye umut ediyorum.

Çünkü Kürt halkı, hayatın gerçeklerini PKK yönetiminden daha iyi görüyor ve aralarında böyle bir ilişki başladığında PKK’nın daha gerçekçi bir çizgide yol almasına çok yardımcı olacaktır.

Karayılan bu söylediğimi bir kabalık olarak görmesin, dostane bir hatırlatma bu, ben bunu kendi tecrübelerimden biliyorum, özellikle Kürdistan’da karşılaştığım birçok PKK’lı benden konuştuğumuz gerçekleri “dağdakilere” de anlatmamı rica etmişti.

İkincisi, Karayılan “kitleyle doğrudan” bir ilişki kurarken “barışı” savunan bir pozisyon alıyor, bu da, özellikle Silvan’dan sonra “kitlenin” sesini Kandil’e duyurabildiğinin ve bu insanların “barış” isteğinin Kandil tarafından fark edildiğinin işareti.

Bunu da çok ciddi bir gelişme olarak görüyorum.

Biliyorum Türk ordusu ile PKK arasında kurulan her benzerlik iki tarafı da rencide ediyor ve bundan alınıyorlar ama her şeyi bir yana bıraksak da otuz yıllık bir savaşın iki güce de verdiği bir “silah iktidarı” var, ordu bu iktidarından vazgeçmek zorunda kaldı, halkın varlığını ve ağırlığını kabul etti, şimdi PKK’nın da aynı yolda olduğunu ümit etmemi sağlıyor bu mektup.

Karayılan’ın mektubunu, iki halka da seslenme imkânına sahip tek gazete olan Taraf’a göndermesi, onun Kürt halkının yanı sıra Türk halkına da sesini duyurmak istediğini gösteriyor bence, Türklerin de sadece PKK’yı suçlamamasını, hükümeti de eleştirmesini talep ediyor.

Bütün bunlardan dolayı bu mektubun “içeriğinden” daha da fazla “gönderilmiş” olması beni barış için umutlandırdı, devletin ve hükümetin de bu mektubu ciddiyetle okuyup bundan bir sonuç çıkarması gerektiğine inanıyorum.

Karayılan, mektubunun sonunda bana “çalışmalarımda” başarılar diliyor, ben ona ne yazık ki “çalışmalarında” başarılar dileyemeyeceğim, ben o “çalışmaların” biteceği günü özleyerek yaşıyorum.

Ama yaşı bana yakın olan Karayılan’la ikimiz için bir şey dilemem gerekirse, dünyanın önemli merkezlerinden biri olmuş Diyarbakır’da, Kürt gençlerinin barış içinde özgürce dolaştığı sokakların birinde onları gülümseyerek seyredip, mırra içerek yaşlılığın dertlerinden yakındığımız bir günü yaşayabilmemizi dilerim.

  • Yorumlar 3
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • m saıd KARÇIĞA08 Ekim 2011 Cumartesi 18:23bıjı aşiti yaşasın diyalud

      bu mektub tarafın tarafsızlığın bir kanıtıdır bende ahmet beyın temenilerine katılıyum ayet herşeyı anlatıyur selamlar : Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.

      Yanıtla (0) (0)
    • mehmet Çelik10 Ekim 2011 Pazartesi 14:13hepsi hoşta ya gördüklerim?

      Taraf gazetesi elbette önemli bir gazete ve önemli haberlere yorumlara imza atmış bir yayın organı. Ancak görmediği yada göremediği belkide görmek istemediği birşey var. Ordu yola geldi ama polisin ordunun yerini aldığı gerçeği. Ne hikmetse bir türlü polisin yaptığı zulmü göremiyor. En basitinden yazayım en demokratik hakkını kullanmak isteyen bdp kitlesine reva gördüğü gazı kurşunlamaları hakkaretleri göremiyor. varsa yoksa hükümet iyi bdp liler öcü tezini

      Yanıtla (0) (0)
    • Mehmet Çelik10 Ekim 2011 Pazartesi 14:20yazının devamıdır

      sayın altanla bunları gerçekten karşılıklı tartışmak isterdim. 7-8 ve 9 ekimde uygulanana vahşeti görmezden gelenlerin tarafsız olduklarına inanmak saflıktan başka birşey değildir. Basın açıklamasına gitmek isteyen her 2 sivilin arkasına 4 silahlı polis takmak dünyanın hiçbir rejiminde görülmüş birşey değildir. burdan birer emireri olan o polis arkadaşlara da seslenmek istiyorum. eğer korkunun kaynağı halk ise bunun caresi yoktur.

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89