• BIST 9668.36
  • Altın 3996.585
  • Dolar 38.8091
  • Euro 43.2885
  • İstanbul 17 °C
  • Diyarbakır 27 °C
  • Ankara 26 °C
  • İzmir 23 °C
  • Berlin 11 °C

Mavi Marmara ve Deniz Feneri

Ahmet Altan-

Öylesine uğultulu bir milliyetçilik propagandası var ki herkes kum fırtınasına yakalanmış deve yavrusu gibi dizlerinin üzerine çöküp gözlerini kapamış vaziyette.

Kafasını kaldırıp konuşabilen pek yok.

Allahtan ki bazı dürüst ve cesur insanlar yaşıyor bu ülkede.

Yıldıray Oğur’un dünkü yazısı olağanüstü dürüst ve cesurdu, kimsenin söylemeye, sormaya cesaret edemediklerini söyleyip soruyordu.

Mavi Marmara gemisinde İsrailli askerlerin dokuz “sivil” insanı öldürmeleri, insanlık adına utanç verici, hiçbir askerin onur duymayacağı alçakça bir cinayetti.

Ama Oğur’un yazısında söylediği gibi, “En büyük silahı haklılık ve sivillik olan bir yardım gemisinden Gazze ablukasını delecek bir firkateyn, askerî olarak en tecrübeli olanı en fazla savaş görmüş aktivistlerden de Arap devletlerinin dize getiremediği İsrail’i yenecek bir direniş örgütü yaratmaya çalışanlar da hesap vermeyecek mi?”

“Gemiye ilk inen üç İsrail askerini döve döve ele geçirip İsrail askerlerine en iyi bildikleri işi yapmaları yani gaddarca adam öldürmeleri için fırsat verenler, bu ölümlerden hiç sorumlu değiller mi?”

Oğur’un büyük bir dürüstlükle bize yol gösterdiği gibi dokuz sivili alçakça öldüren İsrail’i elbette insanlık adına, vicdan adına, adalet adına suçlayacağız ama öldürülen dokuz kişiyi bile bile ölüme gönderenlere de “Neden böyle yaptınız” diye soracağız.

O yolculuğu organize eden örgüt neden “sivil bir eylemi” bir “cihada” çevirdi?

İsrailli askerlerin barbarlığı ortadayken neden sivil insanları gereksiz bir çatışmaya soktu?

Tabii, sadece bu örgüte soru sormayacağız, hükümete de sormamız gerekiyor.

O gemide öldürülen kurbanlardan birinin yolculuğa çıkmadan önce “Şehit olmaya gidiyorum” dediği, yolcuların en azından bir kısmının “barışçı” bir eylemin içinde “savaşçı” bir damar aradığı biliniyor, bunlar bilindiği halde neden hükümet bu eyleme izin verdi?

Neden örgütü uyarmadı?

Gerektiğinde gemiyi durdurabildikleri, ikinci seferin yapılamamasından belli, neden bu inisiyatiflerini ilk seferde kullanmadılar?

Neden o insanların kurban olmasına göz yumdular?

Bir devletin görevi, Gazze’deki insanların yanı sıra kendi insanlarını da korumak değil midir?

Niye korumadılar?

Hükümet, bu meselede kendine yönelik her eleştiriyi “İsrail avukatlığı” diye püskürtmeye çalışıyor, bu, İsrail’in değil “kurbanların” avukatlığı, ölen insanların hesabını öldürenlere sormak hakkımız olduğu kadar, onları ölüme gönderenlere de sormak hakkımız.

Mavi Marmara ile ilgili Birleşmiş Milletler raporu yayımlandıktan sonra da hükümet esip gürlüyor, Doğu Akdeniz’e “savaş gemilerini” göndermekten söz ediliyor.

Bütün ülke, Birleşmiş Milletler tarafından büyük bir haksızlığa uğradığımıza inandırılıyor, Davutoğlu BM Komisyonu’nun “politik mülahazalarla hareket ettiğinden” yakınıyor.

Bugün bizim gazetede cesur ve dürüst bir yazı daha okuyacaksınız, Emekli Büyükelçi Ünal Ünsal, bu rapor meselesinin içyüzünü olduğu gibi anlatıyor, “bu komisyona verilen misyonun zaten politik amaçlı” olduğunun raporda belirtildiğini söylüyor.

“Birleşmiş Milletler Davutoğlu’nu kandırdı mı”
diye soruyor.

Ya Birleşmiş Milletler Davutoğlu’nu kandırdı ya da Davutoğlu bizi kandırıyor.

Büyükelçi Ünsal, Birleşmiş Milletler’in bizi kandırmadığına, bu sertliğin iç politikada puan toplamaya yönelik olduğuna inanıyor.

Hükümet son zamanlarda frensiz gidiyor, tehdit etmediği kimse kalmadı gibi, Birleşmiş Milletler’i, Avrupa Birliği’ni, Kürtleri, Yahudileri, Ermenileri, Rumları tehdit ediyor, sanki politikada “sertlik” dışında hiç bir yöntem kalmamış gibi davranıyor.

Bu sertlik hukuk alanına da sirayet etti, Deniz Feneri’ni soruşturan üç savcıya Adalet Bakanı’nın izniyle görevden el çektirildi, Ergenekon savcılarının yaptığı işlemin benzerini yaptıkları için “tahrifatla” suçlandılar.

Savcılar soruşturuluyor ama bir bakanın yakını olduğu söylenen “köstebekler” soruşturulmuyor, savcılar hakkındaki şikâyet on sekiz ay önce ortaya çıktığı halde neden şimdi görevden alındıkları açıklanmıyor, açıklanamıyor.

AKP hükümeti, nedenini tam kavrayamadığımız bir baş dönmesi içinde, Erdoğan’ın ve Davutoğlu’nun çok sevdiği “Osmanlı mirasçılığı” meselesini fazlasıyla ciddiye alıp “sultanlığı” da benimseyerek gerçeklerle bağlarını koparmaya başlamış gibiler, sanki her şeyi yapabileceklerine, kendilerine hesap sorulamayacağına inanıyorlar.

Dostoyevski’nin bir kahramanını tarif ederken, “Onun delirdiğini anlayamadıklarını için kaba biri haline geldiğini düşünüyorlardı” demesini bugünlerde çok sık hatırlıyorum.

İktidarın “sertliği” sandığımız şey başka bir şey mi acaba, diye düşünüyorum.

  • Yorumlar 3
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • muhammed09 Eylül 2011 Cuma 10:05sadece kendisi gibi düşünenlere vicdan

      bilebile ölüme gitmişlermiş... baştan hedefleri cihatmış... hükümet neden önlememiş... senin insanlık adına verebileceğin yoksa, olanları eleştirmey hakkın yok ahmet efendi hele oturduğun koltukta bir vicdan müesese gibi herkesi eleştirik kendi kalıbına sokmaya çalışmak gibi çabaların herhalde ABD ninsunduğu demokratik diktatörlüğe götürür bizi... inanç, ideoloji ve bilimm yaşan felsefesiyle senden farklı olanı neden senin gibi haraket etmiyor diye elştiriy

      Yanıtla (0) (0)
    • Selahaddin Yıldırım09 Eylül 2011 Cuma 10:34Kepazece bir yazı ve yorum.Kınıyorum

      Çok seviyesiz bir yazı.Zalimi haklı kılmak için mazlumun tükürüğünü bahane edenler misali.Böylesinden aydın olursa ,vay halimize demek lazım.

      Yanıtla (0) (0)
    • KadirKargı12 Eylül 2011 Pazartesi 21:01TARAF HAYRANI İSLAMCILAR NERDE

      bu tip libarel ama islam karşıtı ! adamları bey ilan eden biz müslümanlar gülünecek kadar küçültüyoruz kendimizi her zaman..

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89