• BIST 10330.6
  • Altın 4272.216
  • Dolar 40.0644
  • Euro 46.8961
  • İstanbul 26 °C
  • Diyarbakır 39 °C
  • Ankara 36 °C
  • İzmir 34 °C
  • Berlin 18 °C

Kürtlerle kardeş olmak

Hilal Kaplan

Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin. (Hucurat, 10)

Osmanlı döneminde, modernleşmeyle beraber merkeziyetçi hale getirilmeye çalışılan idarî biçime yönelik istisnaî isyan hareketleri dışında, özellikle Nakşibendi-Hâlidî şeyhlerin Kürdistan bölgesinde otorite boşluğunu doldurmasıyla beraber büyük sorunlar yaşanmadı. Millî Mücadele süreciyse, tüm ayrılıkları bir yana koyarak, İslâm ortak paydasından hareketle Müslüman tebaanın çoğunluğunu bir araya getirip kenetlemişti.

Ne var ki Cumhuriyet dönemiyle beraber, bambaşka bir sürece girilmişti. Hilâfet makamının ve toplumun İslâm kimliğinin muhafazası, Millî Mücadele'ye katılım sebeplerinin başında geliyordu. Bu minvalde, Hilafet makamının lağvedilmesi ve Şapka Kanunu veya ezanın Türkçeleştirilmesi gibi bir müstemleke valisinin bile cesaret edemeyeceği uygulamalara girişilmesi, Müslümanlarda bir ihanete uğramışlık hissiyatı yaratmıştı. Zira Millî Mücadele'ye canları ve mallarıyla cihad ederek katılan kitlelere sunulan kavil bu değildi. Hilâfetinin lağvının birinci yıl dönümüne denk gelen Şeyh Said isyanı, bozulan akte verilen bir tepkiydi.

Ancak o günlerden bugüne gelene dek, Kürtlerin davasının İslâm eksenli oluşu, belirgin şekilde devam etti. Bölgedeki kanaat önderleri, ağırlıklı olarak molla ve şeyhlerden oluşuyordu. Her ne kadar 49'lar hareketiyle ve özellikle Türkiye İşçi Partisi'yle beraber sol eksenli düşünceler itibar bulmaya başladıysa da 90'lara kadar Müslüman temsili olan hareketlere teveccüh varlığını korudu.

Millî Nizam Partisi - Millî Selâmet Partisi - Refah Partisi çerçevesinde Millî Görüş çizgisine yakın partilere ilgide hissedilen bu yoğunluktaki önemli azalma noktalarından birisi, bölgedeki tabandan çok diğer bölgelerdeki örtük/açık milliyetçilikleri toparlama amacıyla RP'nin 1991 seçimlerinde Milliyetçi Çalışma Partisi'yle (namı diğer MHP) girdiği ortaklık olacaktı. Bu seçim, bölgede PKK'ya mesafeli olan ama destekleyecek bir adres arayan Müslümanları ikilemde bıraktı. CHP listelerinden meclise giren HEP'li adaylarla beraber, ucu BDP'ye dayanan başka bir sürecin kapısı açılmış oldu.

Yine 1990'lı yıllardaki Olağanüstü Hal uygulamalarıyla, ülke hukukî ve idarî olarak âdeta ikiye bölündü. Bölgedeki faili meçhuller, köy boşaltmalar, zorunlu sürgünler, devlet ile PKK arasında sıkışmış olan kitleleri PKK çizgisindeki hareketlere kaydırdı. PKK'lı olmayan halka da PKK'lı muamelesi yapıp zulmeden devlet, PKK'ya hem dağ kadrosunda hem de sandıkta 'insan kaynağı'nı kendi elleriyle sunmuş oldu. Aynı süreçte Fırat'ın batısındaki Müslümanların önemli bir kısmı da hem sağlıklı bilgi sahibi olmamaktan hem sorunun üstünü örten PKK şiddeti sebebiyle, hem de devletin militan laikçi politikalarına maruz kalmaktan ötürü kendi dertleriyle uğraşmaktan yeterince aktif bir öznellik sergileyemediler.

Ak Parti'yle beraber yeni bir sayfanın açılacağı ümidi doğmuş oldu. Ne var ki, seküler temsili gittikçe ağır basan aydın ve hareketlerin Başbakan Erdoğan ve hükümetine güvensizliği devam ediyordu. Başbakan Erdoğan ve hükümet üyeleri 2005 yılında Avrupa Birliği ile sözleşme imzalamak için Bürksel'e giderken, 300 kadar Kürt aydının imzasıyla gazetelere verilen ilan 'Türkiye'yi AB'ye almayın' diyerek Avrupa'ya sesleniyordu. Hâlbuki AB reformlarının birinci elden etkilediği meselelerden birisi Kürt meselesi olacakken, böylesi bir çağrının yapılabilmiş olması mezkûr güvensizliği hükümet kanadında da pekiştirdi. Ayrıca yine aynı sene, Başbakan Erdoğan'ın güçlü devletlerin yeri geldiğinde özür dilemesi gerektiğini söyleyip meselenin adını 'Kürt sorunu' olarak koyduğu o meşhur mitinge de yine PKK'nın getirdiği sınırlamalar sebebiyle katılım az olmuştu.

Adı Kürt açılımından demokratik açılıma, oradan da Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi'ne dönüşen atılım sürecinde din kardeşliği olgusu, ön plana çıkarılan söylemlerdendi. Ancak kardeşlik söylemini sivil aktörlerden ziyade devlet iktidarının sahiplenmesi, meseleyi topluma anlatmak bağlamında müspet bir tesir yaratabileceği kadar tam tersi bir tesire de yol açacaktı. Aşırıya kaçan KCK tutuklamaları, Pozantı Cezaevi'ndeki taciz rezaleti, cenaze erkanı dahil hemen her toplantıda kullanılan orantısız polis gücü, Uludere'nin hâlen aydınlatılmamış olması, tüm ailelere tazminat ödenmiş olmasına rağmen kurbanların hâlen terör şüphesiyle beraber anılması gibi hatalar da BDP'ye bunları kardeşlik hanesine eksi olarak yazma imkânı sağladı.

Bu söylem, BDP'lilerin dillendirdiği 'Kardeşlik kapısı kapandı' iddiasıyla zirve noktasına ulaşmış bulunuyor. Ak Parti'nin geçen yazımızda analiz ettiğimiz Zerdüştlük çıkışlarını ters köşeye yatırma manevrası olarak okuduğum bu çıkış, sadece halkların birarada yaşama iradesini hiçe saymıyor. Aynı zamanda meselenin tamamen seküler bir zemine taşınarak tartışılmasına kapı aralıyor. Nitekim bugün İslâm'ı yaşamak noktasında oldukça takva sahibi olduğuna inandığımız hareketler bile bu söylemi benimseyerek verilen mücadelenin İslâm'la hiçbir ilgisi olmadığını öne sürebiliyorlar. Devletin din-devlet işlerinin ayrılabileceği illüzyonuna dayandırdığı laiklik söylemini, Kürt meselesi bağlamında tekrar üreterek 'Din ile Kürt meselesi ayrıdır' noktasına rahatlıkla savrulabiliyorlar. Bu tehlikeli gidişata dur demek, tüm ülke Müslümanlarının boynunun borcudur. Bu minvalde konuyu, Ak Parti ile BDP arasındaki bir mücadele düzleminden çıkarıp, inisiyatif almak şarttır. Kardeşlik hukuku bunu gerektirir.

  • Yorumlar 7
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • imran adsay26 Aralık 2012 Çarşamba 11:57kazık bir yazı

      hilal hanım lütfen bu kardeş geyikleri bırakın,çünkü bir hayli karnımız tok.zira kardeşlik her zaman adil olmiyabilir bunun yerine eşitlik diyelim.bizi ilgilendiren,türklerle kardeş olmak deyil hayatın tüm alanlarında eşit olmaktır.birde yıllardır islamiyetti bir semavi dini olarak vermek yerine kürtleri uyutma aracına dönüştürmeyi bırakmanızı tavsiye ederim..makalenizin temelinde yine kürtlere kazık görünüyor..

      Yanıtla (0) (0)
    • firat26 Aralık 2012 Çarşamba 14:12niyet

      imran arkadasimin yorumuna aynen katiliyorum.hilal hanim sizin inancli ve bu inancinizda samimiyetiniz konusunda hic bir süphem yok,ancak niyet ne olursa olsun biz kürtler bu tür kardeslik ümmetcilik cikislarina pirim vermiyoruz,bu devir kapandi.kardeslik hukukunu irdelemek isterseniz kisaca osmanli padisahlarina bakmaniz yeterlidir.biz esit yurttaslik istiyoruz.samimiyetiniz varsa bunu isleyin yazilarinizda,birakin kardeslik hikayelerini lütfen....

      Yanıtla (0) (0)
    • OLMYAN KARDEŞ26 Aralık 2012 Çarşamba 14:45SAFSATA

      Editörün Notu: Değerli yorumcumuz, Büyük harflerle yazılan yorumları yayınlayamıyoruz. Kriterlerimize uygun olarak yeniden yorum yazmanızı diler, ilginize teşekkür ederiz...

      Yanıtla (0) (0)
    • kaan aslı öztürk26 Aralık 2012 Çarşamba 22:03empati

      80 yıldır varlıkları "türk" varlığına armağan olan Kürtler, Lazlar, Çerkezler, Ermeniler, Rumlar vs. Haklarının iadesi sonrasında "KARDEŞ" Olmayı belki düşünürler. Biraz da Türklerin varlıkları Bu halkların varlığına armağan olsa. E Ş İ T L E N S E K

      Yanıtla (0) (0)
    • aliser27 Aralık 2012 Perşembe 00:04gec bunlari

      sayin hilal hanim zaten akp dönemi kürtler icin kapanmistir. Bdp yide akp ninyninda ayni göstermeniz.kürtler arasindahicbir etki yaratmaz.ümmetcilik, müslümanlik bunlari kürtler yasiyor ama malesef türkler bunu yasamiyor. neden derseniz, türkler icin önce türklük geliyor. ne diyorlar ,,mevzu bahis vatan ise gerisi teferuattir, ,din icinde malasef böyle düsünüyorlar. türk-islam sentezi zamanini doldurdu. basta kürtler, araplar veislam alemi yeni osmanli padisahi istemiyorlar. erdogan bu

      Yanıtla (0) (0)
    • miheme demir27 Aralık 2012 Perşembe 04:14sıkıldım kardeşlik safsatalarından

      bdp gerçekten de çok geç kaldı bunu söylemekte. ben bir vatandaş olarak böyle düşünüyorum. kardeşlik falan yok. olsaydı insan kardeşine yapılan 10 yakın katliamın birinde sessiz kalmazdı. o müslüman dediğiniz kİtlelerde bu katliamların bazılarında maşa oldu, bazılarında destek,bazılarında sessiz kaldı.
      zulme sessiz kalmakta en az günahkar kadar , sizi günahkar kılar.

      Yanıtla (0) (0)
    • ado27 Aralık 2012 Perşembe 05:09islam ve kürtler

      Kürt milleti ve öderleri islam adına kendilerini ve milletlerini feda etmiştir tarihin bir çok noktasında. ve çok büyük acılar cekmelerine rağmen Allaha isyan etmemiş kadim tek halktır. Ne varki bugun türklerden bazıları gelin kardeş olalım demesi hakarettir, bu yaşananlardan sonra ...

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89