Hasan Cemal meselenin tarihini, devletin aklını biliyor, en tepedekileri de, dağdaki çalının arkasını da...
Hasan Cemal’in ‘Kürt Sorununa Yeni Bir Bakış Barışa Emanet Olun’ adlı kitabı hakkında düşüncelerimi yazacaktım bugün. Dün sabah dinlediğim haberler kötüydü; ekranlardan ilk saatlerde dinlediklerim arasında, “Sözün bittiği yerdeyiz”, “PKK kendini göstermek istiyor” gibi umut kırıcı olanlar vardı.
Başbakan, bakanlarla toplantıdan sonra, “Terörün istismar zeminini yok etmek için yolumuza devam edeceğiz” dedi. Parti liderlerinin tepkilerini de okuduk, iki muhalefet partisi liderinin önerisini yazayım:
Sayın Bahçeli, Başbakan’ı dinlemeden ‘OHAL (olağanüstü hal) ilan edilmesini’; Sayın Kılıçdaroğlu da Başbakan’ı dinledikten sonra ‘hükümetin istifa etmesini’ önerdi!
Üç liderin de terörü bitirmekle Kürt meselesini çözmeyi birbirine karıştırdıkları anlaşılıyor. Oysa bu iki önemli iş, çok ama çok farklı şeylerdir. İkisini birbirine karıştırırsak ikisinde de başarılı olamayız. Terörle mücadele eden devlet organları ve onların hükümetle ilişkisi de zaten bellidir. Bilinmeyen ve galiba bir türlü anlaşılamayan, Kürt meselesinin nasıl çözüleceğidir.
Kürt meselesini anlamak
Hasan Cemal’in kitabı tam dünü, terörü ve meseleyi anlatıyor. Kitap, bu topraklarda yaşayan insanların hikâyesi; toprağın, evlerin, çarşıların, dağların...
Sevgili Hasan, insanların başından geçenlerle birlikte, toprağın altından çıkanları, onların düşüncelerini, babalarının yıkılan hayatlarını, yakılan köyleri, aşkları ve çekilen işkenceyi anlatıyor; kafalara iyice yerleşsin diye olacak, önce okuyucunun yüreğine sokuyor! Haberciliği önde tutarak, her yere gitmiş, her kişiyi dinlemiş, sormuş, okumuş...
Olayları ve gözlemlerini yerli-yabancı siyaset adamlarının değerlendirmeleriyle; bazen bir ananın yakınmasıyla, bir gencin meydan okuyan cümleleriyle anlatıyor ve sonunu muhatabının bir sözüyle bitiriyor. İşte bunlardan birkaçı:
•Ne demek istiyorsun, toprak mı vereceğiz?
•Ama barış vakti geldi.
•Hayata değil silaha veda!
.Kelepçeli çözüm mantığı dayatılamaz!
•Bizi Türk yapmaktan vazgeçsin devlet.
•Liderlik hayati bir konu.
•Kürt halkının iradesini esir alamazsınız!
•İmralı-Kandil-Diyarbakır siyasal bir olgudur.
•Biz piknik yapmak için çıkmadık dağa...
•Biz barışa susamışız.
•Geçmişin acılarını hatırlayarak kendimizi koruyoruz.
•Bir insanın anadiliyle bağını koparmak vahşettir!
•Af konusu, adını ne koyarsanız koyun, işin püf noktası...
•Êdî bese–Yetti artık!
•Barışa emanet olun!
Yazdığım ve yazmadığım her bir sözün hikâyesi var. Sözler sahiplerini hatırlattığı gibi yaklaşımı da anlatıyor. Hasan Cemal, yaşam boyu gözlem ve incelemelerinin sonuçlarını, bölgeye yaptığı gezilerde görüp dinlediklerini yumuşak, sevimli üslubu içinde anlatıyor.
Hasan Cemal meselenin tanım ve çözümünü biliyor; tarihini, bölge insanını, devleti ve ‘aklını’, olayların ayrıntılarını, devletin en tepesinde konuşulanları da, dağdaki çalının arkasını da biliyor...
Bildiklerinin çözümlenmesi var, meseleyi yasladığı felsefeye uygun sonuçları var. Meselenin özünü, çözüm önerilerini kitap boyunca değişik görüşlerle karşılaştırıp kimseyi kırmadan yazmış.
Kitap, yeni bir bakışın anlatımı değil, kendine özgü çözümün savunması. Çok iyi incelemiş, anlamış ve bir sonuca ulaşmış.
Kürt meselesini anlamak isteyenler, terörle karşılaşıp çözümsüz arayışlara girenler, terörle ilgili olmayacak öneriler üretenler, Hasan Cemal’in kitabını okumaya dün başlamamışlarsa bugün başlamalıdırlar...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.