• BIST 10169.22
  • Altın 2412.296
  • Dolar 32.3677
  • Euro 34.7308
  • İstanbul 15 °C
  • Diyarbakır 19 °C
  • Ankara 13 °C
  • İzmir 23 °C
  • Berlin 24 °C

Koyu karamsar

Demiray Oral

Çeyrek asrı devirmek yeterli bir süre anlaşılan.

Koyu karamsarlık illetine yakalanmak için.

Ve ben o süreyi doldurdum maalesef.

Apocular
adını ilk duyduğum ergenlik günlerimden bu yana 28 sene geçti.

Ve doğrudan söylemem gerekirse, artık Kürtlerle demokratik bir ülkede, yan yana, eşit koşullarda yaşamayı başaramayacağımızı düşünüyorum, üzülerek.

Şahsi tarihimde PKK’nın adını ilk kez duyduğum gece 1984 Şemdinli ya da Eruh baskınlarından birinden sonraydı.

TRT
mikrofonuna konuşan bir Kürt çocuğu “Apocular geldiler herkesi vurdiler” gibi bir şeyler demişti.

Meşhur “bebek katili” söylemi ve manşetlerin yanına “o bebeğin” fotoğrafının iliştirilmesi aynı günlere tekabül eder.

Lisedeydim o zamanlar ve ne olup bittiğine dair hiçbir fikrim yoktu.

Daha sonra memleketçe bilgilendirildik elbette.

Karda yürürken çıkan kart kurt sesleri, dağ Türkleri efsanesi ve üç beş çapulcu eşkıya muhabbetleriyle.

Aradan 28 sene geçti (oğlum olsaydı herhâlde şimdi askere gitmek üzere olurdu).

Ve bugün yine Şemdinli basılıyor, yine bebekler ölüyor, memleket yine cenaze evi gibi, siyasiler yine aynı demeçleri patlatıyor.

Bu arada Kürt meselesiyle ilgili bir ton değişim yaşandı.

Ama o bir ton değişimin geldiği nokta neticede “seçmeli ana dil” oldu.

Ve bugün Kürtlere anadillerini seçmeli öğrenme hakkı tanımak, otomobilin icat edilip herkesin araba kullanmaya başladığı bir zamanda kimi insanlara tekerlek vermek gibi bir komedi.

Her neyse... Yakın zamana kadar hep er ya da geç bu topraklarda bir gün barışın tesis edileceğine inandım.

Ama artık umudumu kaybettim.

Son aylarda bir yandan Kürt meselesi üzerine epey okudum, bir yandan da üst üste yaşanan trajedilerden sonra iktidarın, muhalefetin her türlüsünün, BDP’lilerin, PKK’nın, konuştuğum insanların, sanal âlemde yazılanların, bana e-posta yollayanların söylediklerini dinledim.

Şahsi tarihime tekabül eden 28 senenin özeti olarak siyasilerin portresi bugün şöyle görünüyor gözüme.

Borcunu ödemeye niyeti olmayan ama bir yandan da ödeyecekmiş gibi yaparak zaman kazanıp günü kurtarmaya çalışan işadamı gibiler.

Yeter ki onlar şirketi yönetirken bir arıza çıkmasın, sonrası tufan...

Bir de vaziyet iyice kötüye gidip, kan gövdeyi götürünce mutlaka bağırıyorlar, “Artık bıçak kemiğe dayandı” diye. Biz de gaza gelip hep birlikte bağırıyoruz, “Bıçak kemiğe dayandı!”

Sonra yine onlar yönetmeye, memleketin çocukları ölmeye, biz bir şeyler yazıp çizmeye devam ediyoruz.

Türk ve Kürt halkının büyük çoğunluğu durumun farkında ama çaresiz durumda.

İnsanlar bu devlet yapısıyla, bu siyasetçi profiliyle, PKK’yla filan bu meselenin bir çeyrek yüz yıl daha çözülmeyeceğini görüyor.

Parti fanatikleri hariç Türkler biliyor ki, ne bugünkü AKP zihniyeti ile hâllolur bu mesele, ne CHP ile...

Kürtler desen aynı hâlde; BDP’nin ya da PKK’nın peşine takılarak bir yere varılamayacağını gördüler.

Bu nedenle herkes kendince bu manasız savaşın dışında kalmaya çabalıyor.

Çevremdeki o kadar çok aile çocuğunu askere yollamayacağını söylüyor ki, şaşırırsınız.

İçlerinde Türkler de var, Kürtler de...

Parası olanlar, dövizliden yararlansın diye okulu bitince yurtdışına yollamanın planını yapıyor daha şimdiden 17-18 yaşındaki oğullarının.

Parası olmayanlar çürük raporu aldırmak için ne planlar tasarlıyor yazsam inanmazsınız.

Biliyorum diyeceksiniz ki, bugün olduğumuz karamsar noktaya çok gelindi. Özellikle 90’lardan şerbetliyiz ki, devlet içinde de, PKK içinde de gerektiğinde savaşı tırmandırmak için hazır kıta bekleyenler hep oldu. Sonra bir şekilde yeniden sular duruldu.

Ancak ölümle geçen bunca senenin bedeli olan bir de psikoloji var.

Ve o psikoloji, artık darmadağın vaziyette iki halkta da.

Nasıl bir bozukluk olduğunu göremeyip merak eden, bir kahvede oturup konuşulanları dinleyip veya sosyal medyada yazılanlara göz atıp anlar.

Ben bir dostumun tanık olduğu vakayı aktarayım yeter.

Hepsi hesapta medeni, okumuş çocukların oluşturduğu masaya Antep’teki bombalı saldırının haberi gelir. Ardından da oradaki BDP binasının yakılmak istendiği bilgisi...

Masadaki birkaç kişi twitter’da dönen muhabbetleri yüksek sesle okumaya başlar.

Birisi şöyle yazmıştır: Söndürmeyin ulan itfaiye, bırakın yansınlar, hortumunuzu s.....m.

Ve masadan büyük bir alkış kopar, “söndürmeyin ulan” bağırışları arasında...

Şimdi söyleyin lütfen, çeyrek asrı devirmek koyu karamsar olmak için yeterli süre değil mi bu memlekette?

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89