• BIST 10358.46
  • Altın 4336.357
  • Dolar 40.1508
  • Euro 47.0268
  • İstanbul 22 °C
  • Diyarbakır 25 °C
  • Ankara 23 °C
  • İzmir 23 °C
  • Berlin 15 °C

Kenara koymayalım...

Ahmet Altan-

Bazen kısacık bir cümle, bütün ülkedeki temel sorunu ortaya koyabiliyor.

Başbakan Erdoğan, Abdullah Öcalan’la ilgili olarak şöyle diyor:

“Ailesiyle görüşmesinde bir engel yoktur ama avukatlar noktasında onu bir kenara koyun.”

Kenara koyulacakmış.

Herhangi bir ülkede bir başbakanın bir mahkûmun avukatlarıyla görüşemeyeceğine karar verme yetkisi var mıdır?

Hukuka saygılı hiçbir ülkede böyle bir yetkisi yoktur.

Amerika’da, Almanya’da ya da Fransa’da, Obama, Merkel ya da Hollande, “o mahkûm avukatlarıyla görüşemez” diyebilir mi, diyemez.

Böyle bir yetki Suriye’de, Sudan’da, Kuzey Kore’de diktatörlere tanınmıştır belki ama “hukuk sistemiyle” yönetilen hiçbir ülkede mahkûmların kimlerle görüşeceği kararı başbakana ait değildir.

Bizim sistemimizde de başbakanın böyle bir yetkisi yoktur.

Başbakan Erdoğan, hangi hukuki yetkisine dayanarak bir mahkûmun avukatlarıyla görüşemeyeceğine karar verebiliyor?

Abdullah Öcalan kim olursa olsun, suçu ne olursa olsun, bu ülkenin hukuk sistemine göre mahkûm olmuş ve bu ülkenin hukuk sistemine göre hakları bulunan bir mahkûm.

Ne onun ne de başka bir mahkûmun haklarını bir başbakan yasaklayabilir.

Bunu yapmaya tevessül ettiği anda hukuku çiğner.

Öcalan’ın akrabalarıyla ve avukatlarıyla görüşmemesi için bir “disiplin” cezası alması, bu cezanın da bir süresi olması gerekir.

Hapishanedeki hangi davranışından dolayı ve ne kadar süreliğine “tecrit” cezası aldı?

Eğer “tecrit cezası” aldıysa akrabalarıyla nasıl görüşecek?

Eğer “tecrit cezası” almadıysa avukatlarıyla neden görüşemeyecek?

Bizim hukuk sistemimizde bir mahkûmun “akrabalarıyla görüşüp, avukatlarıyla görüşemeyeceğini” söyleyen herhangi bir madde var mı?

Hukukta böyle bir madde olabilir mi?

“Ben bir mahkûmu akrabalarıyla görüştürürüm ama avukatlarıyla görüştürmem”
diyen bir başbakan, “ben hukuku tanımam” demiş olur.

Hangi maksatla olursa olsun hukuk ekseninden koptuğunuzda ise sonuç hüsrandır.

Bizim devlet, Kürt meselesini hep hukuk dışında çareler arayarak çözmeye çalıştı, her seferinde de sorun daha büyüdü.

Başbakan’ın bu hukuksuz davranışıyla şimdi daha da büyüyecektir.

Bu akılla bu sorun çözülmez çünkü.

Kürt sorununa ya da herhangi bir soruna hukuk dışında çözüm arayamazsınız.

Hukuk dışına çıkamazsınız.

Bunu daha önce deneyen “askerî vesayetin” generalleri şimdi hapiste.

Onların hukuk dışında çözmeye çalıştığı Kürt sorunu ise Türkiye’nin en büyük, en kanlı sorunu.

Şimdi bu “avukat” meselesinin içyüzünü herkes gibi ben de duydum.

“Avukatların Apo’nun söylediklerini çarpıtmasından ya da Apo’ya PKK’nın mesajlarını götürüp onun muhtemel barışçı açıklamalarını engellemesinden korkuyorlar”
söylenenlere göre.

Bu söylenenler doğru mu değil mi, haklı mı haksız mı, ben bunu bilmem.

Ben şunu bilirim, hangi kaygıyla olursa olsun hukukun dışına çıkıp, çözümü bir başbakanın keyfine bıraktınız mı sonuç felaket olur.

Her şeyden önce, hukuk sistemini ciddiye almayan, kendi keyfî kararlarıyla ülkeyi yöneten bir başbakanın bir dahaki adımda ne yapacağını bilemezsiniz.

“İstihbarat geldi”
diye Ankara’daki yürüyüşü yasaklamaya kalkıp ortalığı savaş alanına döndüren bir başbakanın, bir dahaki sefere ne yapacağını nereden bilebileceksiniz?

Eğer Başbakan’ın yapacaklarının sınırını “hukuk” çizmeyecekse bu sınır ne olacak?

Bir sınır olacak mı?

Yoksa Başbakan eski zamandaki generaller gibi “hukuktan kopup” kuyruksuz uçurtma gibi keyfîliğin semalarında uçup gidecek mi?

Benim gördüğüm oraya doğru gidiyor.

“Yargıya talimat verdik”
açıklamasından sonra şimdi de “Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesini yasakladığını” öğreniyoruz.

Başbakan mahkemelerin yerini almaya başlıyor.

Apo’dan nefret ettiğiniz, PKK’ya öfkelendiğiniz, Kürtlere kızdığınız için “hukuku tanımamaya” başlarsanız, devletin, ülkenin, toplumun gırtlağını kendi ellerinizle kesersiniz.

Devleti yok edersiniz.

Hukuk olmadığında devlet de olmaz çünkü.

Bunlar daha önce yaşandı, Kürt sorunu çözülmedi, aksine büyüdü.

Böyle “avukatlarıyla görüştürmüyorum” türü keyfî kararlarla, “kamuoyu idam istiyor” şantajlarıyla Kürt sorununu çözebileceğini sanmak, bir insanın bu sorunu hiç anlamadığını gösterir.

Erdoğan, Kürt meselesini anlamak istiyorsa, açsın kendi eski konuşmalarını okusun, askerî vesayete karşı çıkarken bu sorunun temelini çok iyi görmüştü.

Koltuğu sağlama aldığına inandığından beri her sorunu “emirlerle ve yasaklarla” çözebileceğini sanıyor.

Toplumsal sorunlar öyle çözülemez, generaller hukuksuzluğun, keyfîliğin daniskasını yaptılar, çözülebildi mi mesele?

Çareyi hukukun dışında görüyorsanız “çaresizsiniz” demektir.

Erdoğan “hukukun ve aklın” sınırlarına geri dönmezse, bu ülkenin yakın geleceğini tehlikeye atar.

Aynı hatayı bir ülke kaç defa yapar, kaç defadan sonra ders alır?

Ders almak için kaç çocuğun daha ölmesi gerekir?

  • Yorumlar 8
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • brn04 Kasım 2012 Pazar 02:38bölünmeye doğru

      bundan sonra ders almak gibi bir şans olmaycak bu devletin son hatası olacak iş daha kanlı bitecek ne yazık ki ...

      Yanıtla (0) (0)
    • sosyolog04 Kasım 2012 Pazar 07:05ne demeli...!!!

      bir musluman olarak soyluyorum ki keske butun musluman yazarlar inanci olmayan ahmet altan gibi vicdan sahibi olsalardi...!!!

      Yanıtla (0) (0)
    • Ahmet yildiz04 Kasım 2012 Pazar 09:18Er ya da gec

      Er ya da geç kuyunun etrafinda dolasan bir gun gelir ayagi kayar o kuyuya duser bu ulkede o kadar cok kuyu acildi ki kör ebe oynamaya gerek yok bu neye benziyor biliyor musun delik deşik edilmiş bir balonu suyla doldurup elleriyle suyun akmasını engellemeye.

      Yanıtla (0) (0)
    • Ali Kaya04 Kasım 2012 Pazar 11:10Ego

      Evet Batı ve diğer gelişmiş devletlerde devlet adamları hukuk işlerine karışmazlar. Çünkü bu ülkelerde iş bölüşümü vardır, herkes kendi işini yapar. Türkiye gibi geliştiğini zanneden guguk devletlerinde ise başbakan ülkenin her şeyidir. 10 yılda AB üyeliği hedefinden iptidai çağlara özentiye dönüş.

      Yanıtla (0) (0)
    • fırat04 Kasım 2012 Pazar 12:33bu adam herşeye karışıyor

      bu adam herşeye karışıyor.. evet hukuka karışıyor,bu adam bilimede karışıyor sonuçta kimin kürtaj olup olmayacağının kararını kendısi veriyor, bu adam sanata karışıyor hangi heykelin nereye dikileceğinin kararını kendisi veriyor, hatta neyi içip neyi yıyeceğimize bile karışıyor.. ama anlamadığım hala arkasında büyük bir destek var.?!

      Yanıtla (0) (0)
    • ahmet demit04 Kasım 2012 Pazar 15:37erdogan

      Erdoğan her şeye karışıyor liberaller de destek veriyor

      Yanıtla (0) (0)
    • irfan04 Kasım 2012 Pazar 23:12eğitimsiz toplum

      bu ülkede akp ye halen oy veren varsa demek ki bu ölkenin %50 si eğitimsiz cahil ve kusura bakmayın ama türkiyenin yarısı sürü gibi cobansız olmuyor böyle giderse daha cok çobanlar gelir gidider

      Yanıtla (0) (0)
    • fer han05 Kasım 2012 Pazartesi 13:45eğitime ayrılan pay

      2002 yılında 7 milyar tl. 2012 yılında 39 milyar tl. Bütçede en büyük kalem. Şu anda akp 'den (şu haliyle bile) daha özgürlükçü bir parti varmıı? haaaaaa pardon pkk nin kck anayasasını unuttum .'' çok fazla özgürlükçü ve demokrat '' olduğundan olsa gerek!!!

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89