• BIST 10643.58
  • Altın 2504.005
  • Dolar 32.1989
  • Euro 34.8984
  • İstanbul 17 °C
  • Diyarbakır 19 °C
  • Ankara 20 °C
  • İzmir 24 °C
  • Berlin 16 °C

Kazananlar- kaybedenler

Gülay Göktürk

Seçim öncesi son yazıyı yazmak her zaman zordur.

Söylenecek şeyler bitmiş gibidir. Herkes derdini bin bir türlü yolla anlatmış, eteklerindeki taşları dökmüştür. Son toparlamalar ise her zaman tatsızdır. Bugün öyle bir sıkıntıyla yazıya oturdum. Referanduma sunulan Anayasa değişikliği üzerine söylenmedik laf yok gibi...

O zaman dedim, bu dönemin "kazananlar"ına ve "kaybedenler"ine bakalım:

Her önemli siyasi olayın ana sonucunun yanı sıra birçok tali sonucu çıkar ortaya.

Bu referandumun da evet de çıksa, hayır da çıksa bir takım "kazananlar"ı ve "kaybedenler"i var.

AK Parti, CHP ve MHP'yi bir yana koyarsak (onlar zaten bu referandumun yarışan tarafları) kaybedenler dediğimde ilk aklıma gelen BDP oluyor.

BDP aldığı yanlış karar yüzünden referandum sürecinde en çok hırpalanan güç oldu. Her şeyden önce Kürtler'in büyük çoğunluğunun doğal eğilimlerine aykırı bir karar alarak kendi tabanından koptu; kendi temsil gücünü ve meşruiyetini tartışma konusu haline getirdi. Kürt aydınları ve sivil toplum kuruluşları ilk defa topluca ve cesaretle BDP politikasına açıktan karşı çıkarak PKK-BDP çizgisinin bölgedeki baskıcı hegemonyasına baş kaldırdılar ki bu, Kürt meselesinde devrimsel nitelikte bir değişiklik demektir. Ve tabii bu alışılmadık muhalif ses karşısında paniğe kapılarak tehditlere başlayan BDP, kendi otoriter karakteri konusunda çok önemli deliller vermiş oldu ki, bu bence uzun vadede, en büyük kaybı olacaktır.

Bu partinin referandum sonucu ne çıkarsa çıksın kazanması mümkün değil. Bu paket BDP'nin boykot kararı yüzünden geçmezse AK Parti "vesayetçi rejimi değiştirmek için elinden geleni yapmış bir parti" olmanın şerefini taşıyacak, BDP ise engellemiş olmanın günahın... Değişiklik boykota rağmen geçerse, o zaman da AK Parti "bütün engellemelere rağmen" demokratik bir Anayasa değişikliğini tek başına gerçekleştirmiş bir parti olarak geçecek tarihe; BDP ise demokratik yürüyüşü çelmelemeye çalışmış ve neyse ki başaramamış bir olarak anılmaktan kurtulamayacak.

Kaybedenlerden biri de ne yazık ki TÜSİAD oldu.

Bu örgütün, 1990'lı yıllar boyunca yürüttüğü çalışmalarla, hazırlattığı öncü nitelikte raporlarla, cesur ve yerinde çıkışlarla adım adım inşa ettiği "ilerici, reformcu, değişimden yana ve elini taşın altına koyma cesaretine sahip bir örgüt" imajı, o kem küm eden açıklamayla tarumar oldu gitti ve gerçekten de yazık oldu.

Gerçekten yazık oldu, çünkü birçok insan "Yaşasın, artık bizim de gelişmiş batılı ülkelerinki gibi, kendi sınıf çıkarlarını liberal demokraside gören ve bu hedefe varmak için aktif tutum alan bir burjuva sınıfımız oluşuyor" diye sevinirken yediğimiz bu tokatı kolay kolay unutacağımızı sanmıyorum. Bu kuruluş demokratların gözünde artık hiçbir zaman eski TÜSİAD olamayacak.

Kaybedenler dediğimde bir de DİSK geliyor aklıma.

Evet, DİSK de bu sınavda sınıfta kalanlardan biri oldu. Esas olarak "Kemalist sol" çizginin hakimiyetinde olmakla birlikte, şimdiye kadar birçok olayda bu kesime tam angaje bir görüntü vermeyen, kritik anlarda sağduyusunu korumayı başarmış olan DİSK yönetimi, bu defa AK Partili görünme korkusuyla "hayırcı" koroya kapıldı her şeyden önce kendi kitlesine ters düşmüş oldu. Bu siyasi hatanın gelecekte örgütün kitle bağlarını daha da zayıflatacağını ve marjinalize olmasına yol açacağını öngörebiliriz.

Peki kazananlar derseniz...

Kaçırdıklarımdan özür diliyorum, ama benim izleyebildiği kadarıyla bazı notlar düşeceğim.

Bir kere, Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş'un ilkeli duruşunu mutlaka not etmeliyiz. Kurtulmuş, siyasi partilerin çok sık içine düştükleri bir hataya (rakiplerinin doğru yaptıklarını teslim etmeme; ne yaparlarsa yapsınlar kösteklemeye çalışma) düşmeyerek bu süreçten güçlenerek çıktı ve gelecekte siyaset arenasının etkili isimlerinden biri olacağını ortaya koydu.

Genel olarak baktığımızda bu referandumun kazananlarının farklı cenahlarda kendi "cemaatlerine" ters düşmeyi göze alabilenler, akıntıya karşı yüzme cesareti gösterenler olduğunu söyleyebiliriz.

Milliyetçi cenahtan Ramiz Ongun'u özel olarak not edip sol cenaha geçtiğimizde, bu referandumda sol içinde, aforoz edilme cezasını da göze alarak "sürüden ayrılma" cesareti gösteren birkaç örgüt ve isim çıktı ön plana... Devrimci Sosyalist İşçi Partisi bunlardan bir tanesiydi. Çok sevgili dostum, SHP Genel Başkanı Hüseyin Ergün de "hayır"cı sol cenahtan gelen ağır suçlamalara asla pabuç bırakmayarak, hayatı boyunca gösterdiği ideolojik ve siyasi tutarlılığı bir kez daha sergiledi; solun yüz akı isimlerinden biri olduğunu bir kez daha koydu ortaya.

Mutlaka atladıklarım vardır ama şimdilik benim aklıma gelenler bunlar.

Tabii ki, asıl kazananı ve kaybedeni yarın akşam sandıklar açıldığında öğreneceğiz.

Umudum, Türkiye halkının "kazananlar" safında yer alması...

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89