• BIST 10208.65
  • Altın 2391.91
  • Dolar 32.3216
  • Euro 34.6843
  • İstanbul 15 °C
  • Diyarbakır 17 °C
  • Ankara 15 °C
  • İzmir 21 °C
  • Berlin 23 °C

‘Kaynaklarım diyor ki...’

Cafer Solgun

Bazı köşe yazarlarının gizemli “kaynakları” var. O “kaynaklardan” genellikle tam da ele aldıkları konuyla ilgili düşüncelerini doğrulayan bilgiler alır ve bunları paylaşırlar okurlarıyla.

Genç okurlar bilmeyebilir, bu “kaynaklarım diyor ki” yorumculuğunun evveliyatı hayli eski. Mesela Ertuğrul Özkök’ün adı “Ertuğrul Özköşk”e çıkmıştı bir zamanlar. Zira yönettiği gazetedeki köşesinde hep “köşkten” bildirirdi. Tabii doğrudan “köşk”ü kaynak göstererek yazıyor olmanın ayrıcalıklı bir “havası” vardı. Böylece herhangi bir gazeteci veya köşe yazarı olmamış oluyordunuz. Daha da öncesinde Nazlı Ilıcak’ın “bir bilen”i vardı; yasaklı döneminde Süleyman Demirel’in görüşlerini Ilıcak’ın köşesinden takip edebilirdiniz.

Bir de “merkez medya” tabir edilen gazetelerin Ankara temsilcilerinin “Genelkurmay Karargâhı’ndan” bildiren haberleri vardı. İsimleri meçhul bazı üst düzey subaylar habire bu gazetecilere memleket meseleleriyle ilgili genellikle uyarı mahiyetinde açıklamalar yapardı. Son yıllarda bu gazetelerin bazı nedamet getiren patron ve yöneticilerinin açıklamalarından öğreniyoruz ki, bu haberlerin çoğu “durumdan vazife çıkarmanın” birer örneği imiş. Yani Genelkurmay’dan “üst düzey bir komutan” konuşsa, herhâlde böyle derdi kabilinden yapılmış masa başı haberleri... Tabii Genelkurmay’ın bu “meçhul” komutanlarla ilgili herhangi bir soruşturma açtığını da, o haberler için yalanlama açıklaması yaptığını da görmedik hiç. Aksine muhtemelen takdir ediyorlardı.

Bu “kaynak” konusu son yıllarda değişti biraz. Artık Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı veya Genelkurmay’dan “üst düzey bir komutan” gazetecilere doğrudan “kaynak” olmuyor. Belki vardır istisnaları, ama bunun bir “tarz” olmaktan çıktığını söyleyebiliriz. Fakat “kaynaklarım diyor ki...” makalelerini okumaya devam ediyoruz. Bu kez “kaynaklar” daha müphem, esrarengiz. Bu ağza daha çok Kürt sorunu konulu yazılarda rastlıyorum. “Kaynaklarım diyor ki” diye başlayan cümleler kuruluyor ve devamla o “kaynakların” genellikle yazarın beklentilerine uygun bilgiler verdiğini görüyoruz.

Rivayet odur ki aslında bu ağzı kullanan yazarların bilgiler aktardığı “kaynaklar”, tamamen hayalî. Yani adam kendi görüşünü mesela “Kürt hareketi içinde etkin bir yeri olan kaynağım diyor ki...” diyerek kaleme alıyor. Böylece adamın ne kadar “derin” kaynaklara dayanarak konuştuğunu düşünmüş oluyor okuyucu. Bir başka rivayet de, Kürt sorunuyla ilgili değişik ve esrarengiz sıfatlarla bazı yazarlara bilgiler veren o “kaynakların”, aslında kamuoyunu belirli bir yönde hazırlama amacı taşıyan istihbari yapılar olduğu şeklinde. Böyle olunca adamın tümüyle hayal dünyasını konuşturması değil de, bir görev ifa etme durumu sözkonusu oluyor. Öteden beri duyarız, bazıları isimleriyle gündeme de gelmiştir; medyada devletin resmî istihbarat teşkilatıyla ilişkili elemanlar varmış. Tabii bu elemanlar dönemsel koşullara uygun hassasiyetler dâhilinde işlerini yapmakla mükellef oluyorlar. Nihayetinde esas olan “görev adamı” olmak...

Bu tarz gazeteci, yazar olmanın, her şeyden önce ne denli ahlaksızlık olduğunu uzun uzadıya yazmayacağım. Çok açık çünkü. Yazar olmak, görüşü ne olursa olsun, öncelikle dürüst ve sorumlu olmayı gerektirir. Görüşünüz, ideolojik duruşunuz ne olursa olsun, “gazeteci” veya “yazar” sıfatıyla insanlara hitap ediyorsanız, kaleminizin ve vicdanınızın sahibi olacaksınız. İnsanları, okurlarınızı kendi düşüncelerinizle, görüş veya yorumlarınızla etkilemeye çalışmanız ne kadar doğalsa, bunu başka saiklerle yapmanız da bir o kadar şahsiyet yoksunluğudur.

Kürt sorunu ve “Çözüm Süreci”nde kritik bir noktaya geldik dayandık. Siz siz olun, meçhul “kaynaklar” şahit gösterilerek sipariş yorumlar yapanlara itibar etmeyin derim. Beğenmek beğenmemek okurun, izleyicinin en doğal hakkıdır tabii; ama düşünce, yorum, görüş, analiz değeri olanla olmayanı birbirinden ayırt etmek de bir okur ya da izleyici sorumluluğu oluyor. Sahici olanla “çakma” olanı ayırt etmesini bilmek yani...

Bu arada benim de “kaynaklarımdan” gelen bilgiler var. Bakalım onlar ne diyor? Devam edeceğim...

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89