Sivil bir kişi bir ülkenin sınırını ihlal ederse bunun cezası ne olabilir?
İnternet’te yaptığım aramada somut bir örneğe ulaşıyorum. 16 Kasım 2012 günü Kırklareli’de bir çoban hayvanlarını otlatırken Bulgaristan sınırına geçmiş. Bulgaristan sınırını ihlal eden çoban Bulgar polisi tarafından gözaltına alınmış.
Yani kurşun yağmuruna tutulmamış.
Bulgaristan’daki işlemlerinin ardından Türk yetkililere teslim edilen çoban S.A’ya “Pasaport Kanunu’na muhalefet” suçundan bin lira ceza verilmiş.
26 Nisan 2013 tarihli bir haber ise şöyle diyor: “İçişleri Bakanlığı, iç savaştan kaçan Suriyelilere yönelik yeni bir uygulama başlattı. Buna göre, Türkiye’de vize ve ikamet izni ihlali yapan Suriyelilere para cezası verilmeyecek.”
Bu kural, Suriye’nin kuzeyindeki Rojavalılar için ise geçerli değil. Çünkü Rojava Kürtleri, bulundukları bölgelerde özerk yönetimler ilan ettiler ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti de, bunu kendisi için bir tehdit olarak görüyor. Geçmişte Irak Kürdistanı için söz konusu olan “kırmızı çizgi” şimdi Türkiye’nin Suriye sınırındaki Rojava için söz konusu.Türkiye Hükümetinin, Rojava Kürtlerinin burada yönetimi ellerine almalarını ve bağımsız bir oluşuma gitmelerini engellemek için el Kaide’nin çeşitli unsurlarına silah verdiği, onları desteklediği ve kullandığı biliniyor.
Bu politikanın devamı da Rojava sınırının bir bölümüne duvar örmek, duvar örülmeyen bölümdeki giriş çıkışları da ‘kurşun duvarı’ ile engellemek. Çok sayıda kişi, özellikle bu duvar siyasetinin ardından sınırı geçerken öldürüldü. Türkiye’nin hızlı değişen yoğun gündemleri arasında bu ölümler hep gerilere itildi. Zaten bu ölümler basının önemli bir bölümünün algısının da sınırında gerçekleştiği için ancak bazı basın organlarında yer bulabiliyor.
Pazar gecesi Şırnak’ın Cizre ilçesinde sınırı geçerek Türkiye’ye girmek isteyen Rojavalı bir aileye TSK askerlerince açılan ateşle, 28 yaşındaki iki çocuk annesi Saada Darwich, çocuklarının gözleri önünde öldürüldü.
Genç annenin cenazesi henüz toprağa verilmeden sınırdan yeni bir haber daha geldi. Kızıltepe’den Türkiye’ye girmek isteyen 13 yaşındaki Ali Özdemir isimli çocuk da askerlerce şakağından vuruldu. Ali Özdemir iki gözünü de kaybetti.
Askere Rojava sınırından geçenleri vurma emrini verenler de biliyor ki gelenler, Türkiye’deki akrabalarını görmek için geliyor. Daha önce pek çok kişinin mayına basarak bacağını kaybettiği sınırı aşmaya çalışırken hayatlarını riske atıyorlar.
Kürtler Rojava’da kendi özerk yönetimlerini ilan etmeden önce böylesi bir ‘vur emri’ hukuku hakim değildi sınırda. Hatta Suriye’deki çatışma süreci devam ederken, Rojava’da Kürtler henüz yönetimi ellerine tam olarak almadıkları süreçte, Qamışlo’da yaşayan ve sınırdan geçerek İstanbul’daki akrabalarını görmeye gelen aralarında 70 yaşını aşkın bir kadının da olduğu bir aile ile sohbet etmiştim. Kısa bir süre sonra da yine aynı biçimde şimdi Saada Darwich’in can verdiği sınırdan pasaportsuz olarak Qamışlo’ya geri döndüklerinin haberini aldım.
O dönem ve öncesinde bu, riskli olsa da çok sık başvurulan bir yöntemdi. Rojava’daki özerk yönetim süreciyle birlikte artık bu sınır, Türkiye açısından bir katliam sınırına dönüştü. Bunun gerisinde ise, kendi ülkesindeki Kürtlerle anlamlı ve kalıcı bir barışı inşa edememiş olmak var. Kürt sorununda güvenliğin özgürlüklerin çok önünde tutulduğu bir sürecin sınıra yansıması bunlar.
Ve çok açık ki, o sınırın bu tarafında, özellikle de ülkenin batısında yaşayan nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan Türkler, bu politikaları karşısına almadan, böylesi bir yönetme anlayışıyla hesaplaşmadan, yüzleşmeden bu kanlı kader değişmeyecek.
Şuna da açık yüreklilikle eklemek gerekir ki, Ayşe Gökkan o sınıra duvar örülmesin, tüm bunlar yaşanmasın diye bedenini ölüme yatırdığında, ancak sembolik düzeyde yanında olan ülkenin batısı da kendisini bu tablonun sorumluluğundan muaf tutamaz, tutamayız!
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.